Bölüm 16: Yalnızlık En Büyük Kalabalıktır

9 2 0
                                    

                                    (YAZARIN ANLATIMIYLA)
Kimsesiz kaldığımız bazı geceler, gündüzler vardır. En büyük kalabalıktır aslında yalnızlığımız. En çok canımızı yakan, sırtımıza büyük bir yük bindiren şeydir yalnızlık. Alışılması en zor olandır. Katlanılamaz bir acıdır yüreğimizde sızlayan yalnızlık. Şimdi Ceylin böyle hissediyordu. Hem yalnız hem pişman... Belen ise birini kaybetmenin acısını, Furkan bir bilinmezliğin içinde yaşamanın acısını ve Emir'de kimsesizliğin acısını yaşıyordu. Hepsi daha önce hiç tatmadıkları hisleri yaşıyorlardı. Omuzlarını hayatın yükledikleri yük ağırdı, taşıması çok zordu...

O gün Ceylin Uraz'ı beklerken günlüğünü okumaya devam etmişti. Birlikte yemeğe gitmişlerdi. Ceylin nerede olursa olsun içinde sevdiğinin ve dostunun hasretini bastırmaya çalışıyordu. Bir yandan Belen kendini, Emir'i ve Furkan'ı toplamaya çalışıyordu. Ne Belen ne Emir ne Furkan uzun zamandır okula gitmiyordu. Ceylin'in olmadığı okul Belen'e boş, Emir'e zindan gibiydi. Mavi gökyüzü boğuyordu hepsini. Furkan ile Belen arkadaş kalmayı tercih etmişlerdi. Oysa ikisi de birbirini deli gibi seviyordu. Bir taraf kaçarken diğer tarafta ondan kaçıyordu. Artık Furkan Belen'e adım atmaktan yorulmuştu. Belen'de kaçmaktan... Emir her gün kendisini başka yerde savuruyordu. Kafasındakini, kalbindekini uyuşturmaya çalışıyordu. Kaç haftadır görüşmemişlerdi Ceylin ile. Bunlar hayatın onlara verdiği bir cezaydı belkide. Şimdi hepsi bunun cezasını çekiyordu...

(BELEN'İN ANLATIMIYLA)
Bugün günlerden galiba salıydı. Yine her sabah olduğu gibi erken uyanmıştım. Evde tek olmalıydım. Bugün Emir ve Furkan ile okula gitmek için anlaşmıştık. Artık Ceylin yoktu. O gittiğinden beri hiçbir şey eskisi gibi değildi. Her sabah aradığım biri yoktu, hata yaptığımda suçu üstüne atacağım ve onu üstlenecek biri yoktu. Beni sakinleştirecek kimse yoktu, zorla zeytinli pizza yedirmeye çalışmıyordu kimse. Artık tek başıma kalmış gibiydim. İçimde daha önce hiç hissetmediğim bir özlem duygusu vardı. Eski günlere olan, Ceylin'e olan bir hasretti içimdeki... Belki bir gün her şey düzelir umuduyla uyanıyordum her yeni güne. Oysa her şey aynıydı ve değişmeye niyeti yoktu hiçbir şeyin. Bugün belki bazı şeyler değişecekti...

Üstüme, elime ilk gelen şeyleri giyip buluşacağımız yere gitmeye koyulmuştum. Kahvaltı yapıp öyle geçecektik okula. Hayatımız bir anda alt üst olmuştu sanki. Sanki bizi ayakta tutan Ceylin'di de o gidince hepimiz mahvolmuştuk. Toparlanmaya çalışırken her şeyi daha da berbat ediyorduk...

   Okula yakın olan mekana girdiğimde Emir'i köşede otururken görmüştüm. Yanına gittiğimde başını ovalıyordu.

   "Günaydın." dedim sandalyemi çekip otururken.

   "Ne günaydın ama..." dedi başını kaldırıp bana bakarken.

   "Dünden kalmasın, normal böyle olman." dedim arkama yaslanırken. Emir ise hala başını ovalıyordu.

   "Başım çatlıyor Belen, nolur üstüme gelme." dedi derin bir iç çekerek. "Furkan nerede kaldı?"

   "Gelir birazdan." dedim daha fazla onu yormamak için. Belki beş belki on dakika sonra Furkan'da aynı şekilde başını iki eli arasına almış bir şekilde geliyordu.

   "Anasını sikeyim böyle günün!" dedi Emir'in yanındaki boş yere otururken.

   "Sana da günaydın abi." dedi Emir elini Furkan'ın omzuna koyarken.

   "Günaydın abi, günaydın."

   "Ne yiyeceksiniz?" dedim ikisine bakarak.

   "Ben kahve içeceğim belki kendime gelirim." dedi Emir masadaki telefonunu döndürürken.

ASİ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin