Bölüm 11: Alev Topu

8 2 0
                                    

          Yaşanılan anıların güzel ve kötü yanları unutulamaz. Aynı şekilde bize onları yaşatanlarda... İçimizin derinlerinde, bir yerlerde saklarız onları. Bir gün tozlu raflardan alırız tekrardan hatırlamak için. Yüzümüzde oluşan o acı tebessüm anlatır her şeyi. Bazen göremediğimiz şey aslında başka bir şeyin arkasında gizli olur. Görmek zaman, anlam vermek ise yaşanmışlık gerektirir.

                                   (CEYLİN'İN ANLATIMIYLA)
   Tüm yol boyunca Belen'in dizinde yatmıştım. Onun gözünden akanlar benim saçlarımı, benim gözümden akanlar onun dizini ıslatmıştı. Arabada hiç kimse konuşmamıştı. Sadece Emir telefondan Furkan ile konuşmuştu. Anladığıma göre Furkan'ın arabası bozulmuştu.

   "Ceylin geldik güzelim, hadi." düşündüğüm şeylerden beni kurtaran Belen'in sesi olmuştu. Doğrulduğumda Emir'in dikiz aynasından bana baktığını görmüştüm. Gözlerimi ondan kaçırıp hemen arabadan inmiştim.

   "Neden hastaneye gitmedik Belen?" dedim bizim evin önünde olduğumuzu görünce.

   "Çünkü Fatih taburcu olmuş Ceylin. Biz seni ararken Fatih'i taburcu etmişler." dedi Belen arabadan inerken. İçimden bir his Fatih'in burada olduğunu söylüyordu.

   "Umarım bizim evde değildir!" dedim sinirle.

   "Şimdi öğreneceğiz..." Belen hızla apartmanın kapısını açarken gözlerim Emir'e kaymıştı. Bize doğru yürüyordu. Ondan kaçmak istediğim sırada hemen söze girmişti.

   "Bu arabanın anahtarı..." dedi arkamdan. Ona dönüp uzattığı anahtarı almıştım. Tekrar arkamı dönmüş gidecekken alel acele tekrar sarf etti kelimelerini. "Daha iyi misin?"

   "Çok iyiyim!" dedim dişlerimi sıkarak. "Beni getirdiğin şu halde daha iyi olamazdım Emir!" Cümlem sinir ve sitem doluydu. Hissettiğim acıyı ancak bu iki his ile dışarı vurabiliyordum.

"Özür dilerim Ceylin..." dedi Emir başını öne eğerek.

"Ceylin yürü dedim!" Belen arkadan bana seslendiğinde ben hala gözüm dolu bir halde Emir'e bakıyordum. O güzel gözleri hala çok güzeldi...

"Git artık Emir, bir daha mümkünse karşılaşmamaya çalışalım." dedim içimden bir parçam kopmuşcasına. Gözümden akan bir yaşı Emir'in görmesine izin vermeden koşarak apartmandan içeri girmiştim. Dayanacak gücümün kalmadığını anlayınca merdivene oturmuştum. Belen kapıyı kapattıktan sonra yavaşça yanıma oturmuştu.

"Bana bundan kısa bir zaman önce bir şey söylemiştin, hatırlıyor musun Ceylin?" dedi elini sırtımda gezdirerek.

"Hangisini diyorsun?"

"İnsanlara iki günde güvenemeyeceğimi söylemiştin." dedi Belen çenemden tutup yüzümü kendine çevirerek.

"Yani Belen?"

"Yani Ceylin, aynı şey senin içinde geçerli. Kimseye iki günde güvenemezsin! Bu kişi Emir dahi olsa..."

"Haklısın...." diyebilmiştim sadece çünkü Belen haklıydı.

"Şimdi sakin oluyorsun ve eve çıkıyoruz. Gaye Teyze sorarsa Gani ile birlikte olduğunu söyleyeceksin, tamam mı?" Başımı aşağı yukarı sallamıştım. Önce Belen kalkmıştı ayağa. Ardından ondan destek alarak ben kalkmıştım. "Her şey düzelecek Ceylin, söz veriyorum..."

"Umarım Belen, umarım..." dedim Belen'e sarılarak. Ondan ayrıldıktan sonra asansöre yönelmiştik birlikte. Aynadan kendime bakınca çok berbat bir halde olduğumu görmüştüm. Siyah kısa saçlarım dağınık ve düzensizdi. Gözlerim ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Ellerim babamın mezarına sarılmaktan toprak olmuştu. Üstüm başım kir içindeydi. Belen'in de benden geri kalır yanı yoktu. Onun en azından üstü temizdi...

ASİ YILLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin