"Şimdi videoya başlıcaz hayatım. Ama son kez soruyorum senin için sıkıntı çıkmayacaksa çekmek istiyorum."
Düşündüm. Ender'in videosunu akrabalarım görürse ne olur? Bir kere eğitim hayatım biterdi. Babam beni İstanbul'dan alırdı. Üstüne üstlük namus meselesi bile yapabilirdi. Ender'in annesi Lale abla da yanımda oturmuş anne oğul kararımı bekliyorlardı. Aradan ne kadar vakit geçti bilmiyordum. Ağladığımı, Lale Abla'nın parmağı gözyaşımı sildiğinde fark etmiştim. Yutkundum. Konuşmam gerekiyordu.
"Benim ailem çok kısıtlayıcı bir aile. Gerçi ülkenin çoğu ailesi böyle. Babam sosyal medya kullanmaz ama akrabalardan öğrenebilir. Mesela seninle konuştuğumu öğrense beni okuldan alır, Sinop'a geri götürür bir de evlendirmeye kalkar. Annem böyle şeyler konusunda babam gibi değildir. Ama böyle bir şey yaşansa sessiz kalır." Ve tekrardan ağlamaya başlamıştım. Bu huyumdan nefret ediyordum işte! Ama elimde değildi.
Ender yanıma gelip sarıldığında kollarımı beline sardım. Saçımda olan dudaklarını bir süre daha saçımda tuttu. Nefesini, kalp atışını hissedebiliyordum. Ağlamam hala devam ediyordu. Malesef güçlü bir insan değildim. Herkesin içinde ağlayabilirdim. Herkese derdimi anlatırdım. Ve bazen saçma bir duruma bile ağlardım.
"Kızım ağlama lütfen. Benim bir anne olarak canım yanıyor. Annen seni ağlaman için getirmedi dünyaya. Üniversiteni bitirirsin. Sonra açıklarsın ailene. Ender sende paylaşım falan yaparken dikkat edersin. Yoksa terlik sağ mı sol mu sen karar verirsin."
Lale ablanın dedikleri üzerine gözümdeki yaşları sildim. Aklıma annemin ben ağladığımda bir kere olsun böyle bir şey demediği geldi. Genelde "Ne derdin olabilir Hilal?" ya da "Git işlerini bitir sonra ağla Hilal." Gülümsedim. Ender'e baktığımda gözleri dolmuştu. Kendimi acınacak gibi hissettim.
"Ben bir elimi yüzümü yıkayım." Ayağa kalkıp lavaboya doğru koştum. Musluğu açtığımda aynadaki yansımam ile göz göze geldik. Ender gibi bakmayı denedim. Onun dediği gibi kendimi sevmeyi denedim. Biraz olsun becermiştim. Kesinlikle ondan bu konuda yardım alacaktım.
Geri döndüğümde İrem'i görmem ile duraksadım. Ona bakmamaya çalışarak Ender'in yanına oturdum. Hala bakışları üzerimdeydi. Ender yanağıma öpücük kondurduğunda gülümsedim başımı omzuna yasladım.
İrem güzeldi. Fotoğraflarından da anlamıştım zaten. Ender'in ona nasıl aşık olduğunu anlamıştım. İster istemez onu kendimle kıyasladım. Daha sonra bu yaptığım için kendime kızdım. Yaptığım son derece yanlış bir şeydi.
"Ağladın mı?" Ağladığım belli olduğu halde neden bu soruyu soruyordu anlamış değildim.
"Evet."
Sesim biraz sert çıkmıştı. Gülümsedi. Hoşuna gitti galiba ağlamış olmam. Ender acıtmayacak derece cimcik attığında ona ters ters baktım.
"Hilal senden çok özür dilerim. Yaptığım saçmalıktı. " Yüzünde pişman olmuş gibi bir hali vardı. Belki de rol yapıyordu?Çok kitap okumanın zararlarından birisi de buydu.
"Önemli değil."
Ender aramızdaki buzları eritmek için sohbet açtı. Onu zorda koymamak için sohbete ben de dahil oldum. İrem'e olan kötü yargılarım saat ilerledikçe yok olmuştu. Halam aradığında gitme vaktimin geldiğini anlamıştım. İrem ile vedalaştıktan sonra Ender ile dışarı çıkmıştık. Ender'in evi ile benim evim arasında yarım saatlik yol vardı. Elimi tuttuğunda sıkıca kavramıştım. Yine soğuktu. Her zaman da soğuk olacaktı. Ve ben de ısıtacaktım.
"Ellerin neden soğuk Ender?" Her elimi tuttuğunda bu soruyu soracaktım.
"Sen ısıt diye güzelim."
"Ender ya!"
"Ender ya!" Sesini inceltip taklit ettiğinde kahkaha atmıştım. Yanağını öptükten sonra koluna girdim.
" Çeyrek Ay. " Uzun zamandır birbirimize taktığımız lakapları kullanmıyorduk. Bunu farketmemiştim. İçime bir hüzün çökmüştü.
"Efendim Limo." Saçımı öptü. Dudaklarını bir süre saçımda tuttu. Bu hareketini, çok sevdiğimi söylediğimden beri daha sık yapmaya başlamıştı.
"Saçlarını uzatır mısın?" Bugün anne oğul beni ağlatmaya karar vermişlerdi galiba.
"Uzatırım da sen neden durduk yere istedin ki böyle bir şeyi?" Gülümsedi.
"Rüyamda saçın uzundu. Ve çok güzeldin."
Omzuna vurduğumda kahkaha atmıştı. Gülüşü ayrı aşık ediyordu kendisine. Gülünce kısılan gözleri ayrı.
"Bu halim çirkin mi yani?" Biraz yüksek sesle ve titrek bir ifadeyle söylemiştim. Yüzündeki gülüş gittiğinde kendimi dövmemek için zor tuttum. Hep güldüren o, mahveden bendim. Yüzü ciddileştiği gibi ses tonu da ciddileşmişti.
"Sen her halinle güzelsin. Her halinle özelsin. Keşke verdiğin tavsiyeleri kendi üzerinde denesen Hilal."
Tam cevap verecekken metrobüsün gelmesiyle lafım söylemeden yarım kalmıştı. Metrobüse bindiğimde gelen mesaj sesi ile telefonu açtım.
Limo: seni seviyorum
Limo: sen de beni seviyorsun
Limo: biliyorum
"Umarım vermek istediğim mesaj anlaşılmıştır."
