Ders boyunca bir yere, bir su şişesine bakmıştım. İçimi sebepsiz yere saran mutluluk bedenimi bir saniye dâhi bırakmıyorken, yüzümdeki gülümseme her defasında kendini ele veriyordu.
Tamam, belki çok küçük bir şey olabilir ama benim için çok büyük bir olaydı. Hyunjin neden bana bu kadar yakın olmak istiyor diye düşünmedim değil.
Ya benim kimliğimi bulmuşsa?
Başımı iki yana hızlıca sallayıp kendime gelmeye çalıştım.
Hayır, sanmıyorum. Kendimi iyi gizledim ve yanındayken ağzımın sulanma mooduna girmemek için baya uğraştım. Buna ihtimal vermek istemiyordum.
"Yongbok."
Adımı söyleyen sıra arkadaşım Soojin'e baktığımda, bana adlandıramadığım bir yüzle bakıyordu.
"Soğuk soğuk terliyorsun. İyi misin?"
Başımı evet anlamında sallayıp, dudaklarıma zoraki bir gülümseme kondurdum. Soojin inanmasa da pek üstüme gelmedi. Dersin Fizik olduğunu şimdi fark ettim. Fizik hocası robotik konuşması ve hareketleriyle dersi anlatırken not almaya başladım.
Robot dediğime bakmayın, çok iyi ders anlatıyor. Fizik notlarım her zaman iyiydi, bunu bu hocaya borçluyum.
Dersin bitmesine on dakika kala hoca bizi serbest bıraktı. Telefonuma baktığımda hiçbir mesaj gelmemişti. Bıkkınlık ile yanaklarını kurbağa gibi şişirirken Soojin ona dönük olan yanağıma parmağını bastırarak içindeki havayı söndürdü.
"Hey."
Ona seslendiğimde ellerini özür diler gibi tuttu ve kıkırdamaya başladı.
"Kusura bakma, yanağını öyle görünce kendime engel olamadım."
Benim de yüzümde gülümseme oldu ve telefonumu gösterdi. "Hâlâ cevap vermedi mi?" diye usulca sordu.
Başımı hayır anlamında salladım. Evet, Soojin'e her şeyi anlatmıştım: çünkü onun desteklediğini çoktan biliyordum. Seungmin ve Changbin'in tepkilerinden korkuyordum, sadece bu konu hakkında ne düşündüklerini bilsem onlara da hemen söyleyecektim.
"Kütüphaneye git. Eğer gelmeni istediğini söylemişse bir bildiği vardır, değil mi?"
Ellerimi bilmiyorum anlamında iki yana açtım. Telefonumu hırkamın cebine koydum. Fizik kitabını ve defterini çantama koyarken sıra şu şişesine gelmişti. Bir müddet elime alıp baktım.
"Aaa Felix kardeşim sen de su vardı değil mi? Çok susamıştım verir misin?"
Changbin hararetli bir şekilde benle konuşurken, başımı hayır anlamında sallayıp suyu kendime daha çok çektim.
"Olmaz."
Changbin alt dudağını ortaya çıkartıp bana tatlı gözükmeye çalışsa da başımı iki yana salladım. Soojin'e onun suyunu vermesini istediğim anlamında yardım isteyen bakışlarımın birini attım. Derin bir nefes verdi.
"Al Changbin, benim suyumdan iç."
Soojin, ona kendi suyundan verirken yüzümde bir gülümseme oluştu. Gözlerimle ona teşekkür ettim. Suyu hiç dokunulmamış bir şekilde çantama koyduğumda çantamın fermuarını çektim.
Tekrar onlara döndüğümde Changbin ve Seungmin telefonda oyun oynuyorlardı. Changbin heyecanla bacağını sallamaya başlamıştı. Onun bu hâlini biliyordum, sağa tuşa çok yüklenmesi ile kendinden geçme haliydi.
Öldüğünde sinirle telefonu masaya bıraktı ve elli saniye beklemeye başladı. Changbin bir yandan sinirle küfür ederken bir yandan bir yandan eliyle diğer elini kıtlatıyordu. Elin kıtlama sesine çok sinir oldurdum. O da bunu biliyordu, ona sinirle bakarken bana omuz silkti ve konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Being Sunshine » Hyunlix✓
Fanfiction"Hyunjin ölmek isteyen bir gençti, Felix ise onun gün ışığı olmak istiyordu." 040722⇢başlangıç 161122⇢bitiş note: Diğer hesabımda yayımladığım gay kurgusunun Hyunlix'e uyarlanmış halidir. » Mini Fiction © hyunlixiy presentation