"Fonksiyonlara parantez içindeki değeri vereceksin."
Hyunjin son bir kez bıkkın bir şekilde bu cümleleri söylediğinde elimi enseme koyup zorla gülmeye çalıştım.
"Ben seni uyarmıştım. Bana matematik öğretemezsin diye."
Hyunjin bana baktığında gözlerini kaçırdım ve yarım saattir baktığım sayfayla tekrar barışmaya başladım.
"Hadi olacak. Tekrar deneyelim öyle soruyla bakışma yapmaya çalış."
Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim, bana matematik öğretmeye çalışıyordu ama sorun şu ki bana matematik öğretemezsiniz. Bunun için baya çaba sarf etmeniz lazımdı ve Hyunjin sabırla bana öğretmeye çalışıyordu.
Soruya baktığımda dediklerini harfi harfine yapmaya çalıştım ve cevabı bulmuştum. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Hyunjin'e baktım. Benim aksime gülümsüyordu.
"Yapacağını biliyordum."
Yanaklarıma hücum eden kan yine yanaklarımı kırmızı hale gelmesine neden olduğunu anlamıştım.
"Sen kendi dersine çalışmayacak mısın? Benim yüzünden kendi dersinden kalmanı istemem."
Hyunjin umursamadığını belli etmek için omuzlarını silkti. "Bizim ilk sınavımız Edebiyat. Roman ve Tiyatro çıkacak, bildiğim konular." dedi.
Onu anladığımı belli etmek için Başımı aşağı yukarı salladım. Çantasından bir bisküvi çıkardı ve ortaya koydu.
Ders çalışmaya devam ettiğimizde benim hiç almadığını fark etmiş olmalı ki tek kaşını kaldırarak bana baktı.
"Neden yemiyorsun? Sevmiyor musun?"
Başımı hayır anlamında salladım. "Ben Çölyak hastasıyım. O markanın bisküvilerinde gluten var."
Hyunjin kaşlarını havaya kalktığında başını aşağıya eğdi. Boğazını temizleyerek konuştu.
"Bilmiyordum."
Ona gülümsedim ve başımı önemli değil anlamında salladım.
"Eğer gluten yersen ne olur?"
"Hastaneyi boylarım. Geçenlerde pizza yemiştim. Hastanede pek güzel anılarım olmamıştı."
Aklıma geldiğinde yüzümü buruşturdum, anı, midemi bulanıyordu.
"Çok zayıfsın. Kilo alman lazım."
Evet, kilo alamıyordum. Çölyak hastalığının getirdiği bir şey bu da.
"Deniyorum, ama olmuyor."
Hyunjin uzun bir süre sessiz kaldı. Bir şeyler düşündüğüne emindim. Hyunjin'in telefonunun ışığı yanmıştı, kafasını oraya yönlendirmişti. Gelen mesaj ile gözlerinde yaşlar gördüm. İçimde bir şeylerin acıdığını hissettiğimde benimkiler de yaşarmaya başladı.
"Neyse devam edelim." dedi.
Yaşlı gözleriyle bana döndüğünde bende gözlerimi geri gönderdim. Elim beynimin kontrolünde çalışmayı bırakmış, Hyunjin'in gözlerine gitmişti. Baş parmağım ile göz altlarındaki taşı silerken, fısıldadım.
"Ne oldu? Neden ağlıyorsun?"
Bir şey demek yerine mesajları gösterdiğine gözlerim ister istemez dolmuştu.
Anne: Sen niye doğdun ki
Keşke doğmasaydın sen yaşamaya hak etmiyorsun.
Ölsen de ben de senden kurtulsam.
Niye doğdum ki sen?!
Yukarıdaki mesajlarda da buna benzer mesajları görünce gözüm ister istemez sulanmaya başlamıştı.
Şimdi neden ölmek istediğini çok iyi anlıyordum.
"Annemin aklına düştüğümde bana hep böyle mesajlar atıyor. İntihar etmem için beni kışkırtıyor."
Kollarımı iki yana açıp ona hadi gel der gibi bakamaya başladım. Gereksiz moral cümlelerinden çok buna ihtiyacı olduğunu biliyordum. Kollarını ince belimden geçirip sarıldığında ona karşılık verdim.
Hyunjin bir şey mırıldandı ama duymamıştım. Sadece '-kkoch' ekini işitebilmiştim. Kaç dakika böyle durduk bilmiyorum ama kalbim deli gibi atmaya devam ediyor göğüs kafesimi zorluyordu.
Elimi siyah yumuşak saçlarına götürdüm ve okşamaya başladım. Bunun hayalini kurmuştum, ama böyle gerçekleşmesini istemiyordum.
Hyunjin'in durumu çok kötü hissetmeme neden olmuştu. Sevdiğim çocuğun neden ölmek istediğini öğrenmiştim. Hepsi annesi yüzündendi.
Öyle ne kadar durduk bilmiyorum ama her geçen dakika Hyunjin daha da rahatlamış benziyordu. Onu kollarımın arasında korumak istiyordum, evet belki vücudum çelimsiz olabilir ama kalbim ikimiz içinde yeterdi.
Seni korumak istiyorum.
☀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Being Sunshine » Hyunlix✓
Fanfiction"Hyunjin ölmek isteyen bir gençti, Felix ise onun gün ışığı olmak istiyordu." 040722⇢başlangıç 161122⇢bitiş note: Diğer hesabımda yayımladığım gay kurgusunun Hyunlix'e uyarlanmış halidir. » Mini Fiction © hyunlixiy presentation