Yorgun bedenimi zorlukla eve atmıştım.Bu yorgunlukla odama yürümek,Everest dağına çıkmakla eş değerdi.Sızlayan bacaklarıma acıyan bakışlarımı gönderdim.
Nöbetten dönmüştüm.
Yirmi dört saat kesintisiz nöbette olduğumuz için sekiz saatlik ara ile üç vardiyamız vardı.Akşam sekizden sabah dörde kadar nöbetteydim.
Eve daha yeni adım atmıştım.
Daha doğrusu adım atamıyordum.Sabah namazını kılmam gerekiyordu.
Sessizce kimseyi uyandırmadam odama ilerledim.Biraz ayaklarımı dinlendirdikten sonra banyoya abdest almaya gittim.Abdestimi aldıktan sonra tam çıkacaktım ki..
Karşımda bir adet izbandut gibi dikilen Ömer vardı.
Muhtemelen o da abdest almaya gelmişti.Yerimde sıçramıştım!"Bismillahirrahmanirrahim."deyip,
elimi kalbimin üzerine götürdüğümde Ömer kişneye kişneye gülüyordu."Ömer biraz daha gülersen,yumruk yiyeceksin ağzına."
Kahkahalarının arasında konuştu
"Ooo fight diyorsun yani,olur severiz be.""Ben gidiyorum ne halin varsa gör."
deyip,gideceğim sırada tekrar konuştu."Dur dur gitme!Seninki görevden dönmüş."
Kaşlarımı çattım.
"Ömer bir daha seninki dersen,
ciddiyim seni annemin hamur açma oklavasıyla döverim.""Nıç nıç nıç.
Ben sana sevdiceğinden haber getireyim,sen beni dövmekle
tehdit et.Çok ayıp.
Kırıldım,üzüldüm,incindim.""Ömer sana daha diyecek sözüm kalmadı benim,kaç defa diyeceğim yok öyle bir şey!"
Yüzüne sahte bir gülümseme kondurup,konuştu.
"Tabi efendim.
Zaten dün beni zorla annemle Sultan teyzenin yanına gönderip,çaktırmadan Kamer görevden döndü mü dönmedi mi?
Diye sordurtan da nenemdi değil mi?""Eee bununla onun ne alakası var!"
Gözlerini kıstı.
"Çok alakası var,sus sen çirkef abla!"
dedi,alay edercesine ve banyoya ilerleyip kapısını örttü.Kamer'in gidişi üzerinden tam bir yıl geçmişti.Oradayken hala benden tatlı istiyordu ve ona ulaştırmamın da bir yöntemini bulmuştu.Kargo ile ona birkaç kez tatlı göndermiştim.
Hepsinde de beni tehdit etmişti.
"Ya şehit olursam da son kez tatlı yemeden ölürsem"ya da"bak çok pişman olursun,bir gün haber gelmezse benden anla ki tatlını yiyemeden ölmüşüm."gibi cümleler kuruyordu.Eee bizdeki de vicdan yani!
El mahkum yapıp göndermiştim ama bu en sonkinde göndermeyi reddetmiştim.Çünkü giden yemek kablarım geri gelmiyordu.
Koleksiyon yapıyordu herhalde!
Reddedişimden kısa bir süre sonra göreve gittiğini duymuştum Sultan teyzeden ve bir aydır hiç haber alamamıştık.Şimdi ise içime su serpilmişti.Sanki dediği olacak gibi hissetmiştim.Tatlı yemeden ölecekmiş gibi,işte o zaman bunun pişmanlığını yaşardım.Onun olduğu yere tayinim çıksın istiyordu,neymiş kargoyla tatlı iki günde geliyormuş.
Tatlı yolda gelirken mahvoluyormuş,sıcaktan bayılıyormuş.
Benim oraya gelmem lazımmış.
Oldu paşam başka isteğin var mı?
Kremalı tatlılar yapmıyordum sırf bozuluyor diye.Varsa yoksa muhabbetimiz tatlıydı zaten!He birde göreve giderken arada haber veriyordu tatlı yapmadığımda vicdan azabı çekeyim diye.Oraya atanamazdım ki,
burada kurulu bir düzenim ve işim vardı.Bu bir yıl benim de mesleğimin ilk yılıydı ve bol tecrübeli bir yıl olmuştu.KPSS'ye sıkı çalışıp yüksek puan almıştım.Yoğunbakım hemşiresi olmuştum.Nöbetler yorsa da işimi seviyorum.Üstümü giyinip sabah namazını kıldıktan sonra dinlenmeye karar verdim.Yarın kurban bayramıydı.
Arefe günü benim için çok yoğun geçse de yarın bayramda dinlenecektim.Neyse ki akrabalara hizmetten kaçmak için bir sebebim vardı.Nöbete kalıp yorulduğumda annem bana kıyamazdı.
Şimdi ise derin bir uykuya balıklama atlama vaktiydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pide Kuyruğu •Texting•
ChickLitAfitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmıyor musun? Kamer:Ne hırsızlığı, ne diyorsunuz? kamer:Ayrıca pide kuyruğunda ne çalmış olabilirim? Af...