- Zihin çarklardan oluşur ve bedeni yönetir! Kaybedecek bişeyi olmayan zihin bedeni yönetemez! Dininiz, neyi sevdiğiniz, düşünceniz, favori müziğiniz, hiçbiri önemli değil! Önemli olan iki şey var: Vatan ve yanınızdaki dostunuz! Bu iki şey için yaşar ve ölürsünüz!
Herkes dimdik durmuş komutanını dinliyordu.
- Sen!
- Almıla Demirtaş Balıkesir, emret komutanım!
- Öldün sen Almıla!
Askerler irkilmişti.
- Veraseti kime verdin kızım?
- Babama komutanım!
- İyi, çok iyi! Ona göndeririz cenazeni! Sen!
- Deniz Güçlü İstanbul, emret komutanım!
- Öldün sen İstanbullu!
Komutan askerlerinin arasında dolaşıyordu.
- Sevgilin var mı İstanbullu?
- Var komutanım!
- İyi, yok artık. Seni mi beklicek kızım? Hayırlısıysa başkasıyla evlenir!
Askerler iyice gerilmişti.
- Annenizin gözü yaşlı, hüngür hüngür ağlıyor kadın! Komşuların kolları arasında, akrabalarının ortasında. Evladım diye ağlıyor! Babanız da ağlıyor. Kimseye belli etmiyor ama, geçmiş bi köşeye, içine içine ağlıyor adam! Ama ağzında bi cümle, tek bi cümle! Vatan sağ olsun! Memleket sağ olsun! Bi evladım daha olsa, onu da gönderirim diyor! Vatan sağ olsun diye ağlıyor annen! Sen!
- Pınar Yıldızöz Bartın, emret komutanım!
- Baban sigara içiyo mu?
- İçmiyor komutanım!
- İçecek! Kanser olacak senin yüzünden!
Etraf şafağın ilk ışıklarıyla dolmuş, yeni aydınlanıyordu. Komutanın yüzü daha da seçilmeye başladı:
- Bastılar burayı, aldılar hepinizi. Gönderdik cenazeleri ailenize! Kurşun izlerinizi silerler, yıkarlar bi güzel. Tabuta da bayrağınızı sararlar. Öyle mi olur Tomris!
- Emrettiğiniz gibi komutanım!
- Öyle oldu! Hayatta en çok değer verdiğim dostum, öyle öldü! Ama biz burdan kaçalım diye değil! Sizin için, burayı onlardan alıp, daha iyi bir yer yapalım diye! Koydular uçağa, gönderdiler ailesine! Sizi de öyle yapacaklar! Televizyona da çıkarsınız şimdi! İki dak.. Ne iki dakkası! Kırk beş saniyeliğine kahraman olursunuz! 45 saniyeliğine! Çıkar, sizden daha güzel, sizi unutturacak bi kadın, hüzünlü bi sesle anlatır... Tomris Demir, üs baskınında şehit düştü! KIRK BEŞ SANİYE! Sonra da magazin haberleri! Kahramanca mı savaştınız? Hayır, öyle mi öldünüz! Hayır! Bu kız kaçtı diye! Ananız babanız niye ağlıyor? Bu kız kaçtı diye! Kızmayın ona! Kızmıycaksınız! Kendinize kızın! Burası bi birlik, bireysel hareket edemezsin! Arkadaşın için hareket edeceksin! Uyusun diye uyumayacaksın, ölmesin diye öleceksin! Gözlerini kapatıp hiçbir yanlışa ses çıkarmadan uyumayacaksınız öyle!
Komutan daha hızlı hareket etmeye başladı:
- Sen uyursan ölürsün! Sen uyursan ölürsün! Sen uyursan ölürsün! Sen de ölürsün! Sen de ölürsün! SEN UYURSAN, HERKES ÖLÜR!
Birkaç saniye ortalık sessizliğe büründü.
- Yemiyceksiniz! Dinlenmiyceksiniz! Uyumayacaksınız! Sizin cenazelerinizi, sizin bedenlerinizi ailenize göndertmiycem! Ölmenizi yasaklıyorum! Anlaşıldı mı asker!
- EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!
Bütün askerlerin o şafağın ilk ışıklarında yüzünün dönük olduğu yerde genç bir kız duruyordu. Örülmüş hafif sarı saçları sağ omzundan boynuna düşmüş, duruşundan çevik bir kız olduğu anlaşılan genç kızın üzerinde Amazonları temsil eden bir üniforma vardı. Başı eğikti.
- Affettim arkadaşınızı! Birliğin düzeni bozulmasın diye! Beraber omuz omuza eğitiminizi tamamlayın diye affettim! Ama! Birinizi daha bu şekilde görürsem, yemin ediyorum aynısı olmaz! Anlaşıldı mı asker!
- Emredersiniz komutanım!
- Asena Karaca, odama gel!
Herkesin önünde o başı eğik kıza seslendi. Biraz sonra herkes dağılmış, komutan odasına gitmişti. Asena başını kaldırdı, omuzlarını dikti ve esas yürüyüşünde komutanın odasına doğru ilerledi. Kapıyı çaldı.
- Gel!
- Beni çağırmıştınız Aysena komutanım.
İsminin Aysena olduğu anlaşılan komutan soğuk bir sesle cevap verdi:
- Geç, otur.
Çok soğuk bir ortam hakimdi.
- Nerelisin kızım sen?
- Çorum, komutanım.
- Anan baban hayatta mı?
- Babam şehit komutanım. Annem Allah'a şükür hayatta. Ankara'da.
- Başın sağ olsun kızım.
Asena masasına göz gezdirdiğinde bir insanın okuması imkansız olan dilde kitaplar ve haritalar gördü. Masanın başında Korkmaz isimliği duruyordu.
- Kızım niye böyle yapıyorsun sen?
- Anlayamadım komutanım.
- Niçin böyle yapıyorsun diyorum. Sürekli eğitimden kaçmalar. Akademideki erkek arkadaşın Ankara'da kaldı farkında mısın?
Asena belli etmiyordu ama sinirlenmişti:
- Mesela erkek arkadaşım değil komutanım. Onunla bir alakası yok.
- Ee neden böyle peki?
- Kendimi yalnız hissediyorum komutanım. Babam çok uzaklarda... Annemi göremiyorum. Eğitimlerden önümü göremiyorum... Kafam hep dolu. Kendime vakit de ayıramıyorum... Çok zorlanıyorum.
Asena'nın gözünden bir yaş süzülmüştü.
- Bak kızım... Senin derdini anlayabiliyorum. Ben ilk kez akademiden çıktığımda, yanımda ne biri vardı, ne de ben iyiydim. Zaten yarım yamalak ayakta duruyordum, akademi beni daha kötü bir hale getirmişti. Ama kimsenin haberi yoktu biliyo musun? Hiçkimsenin! Bütün bu zorlukların altından kendi başıma kalktım. Kendi kendimi eğittim! Sana da öyle olacak Asena. Kimse kimseye yardım edebilecek vaziyette değil. Burası askeriye kızım! Dimdik ayakların üzerinde duracaksın Asena! Sen bir Türk kadınısın! Üstünden gelemeyeceğin zorluk yok. Anlaşıldı mı!
- Anlaşıldı komutanım.
- Güzel.
Asena başını kaldırdı. Az önce yaşlar süzülen o gözleri parlıyordu. Komutanının ne demek istediğini çok iyi anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASENA 2070
Science FictionTuran'ın ve dünyanın karanlık savaş günlerinde, arayışa çıkan biri... Bir kadın. GÖREV III ile eş zamanlı gerçekleşen bu kısa olay dizisinde bakalım neler göreceğiz?