Kalp, çalışma prensibi en çok hayret veren organ olabilir. Küçüklüğümden beri hep dikkatimi çekerdi.
Sürekli kan pompalaya devam ediyor ve bazı duyguların kokusunu aldığında hızlanmaya başlıyor.
Heyecan, gurur, arzu ve korku.
Şu an hissettiğim tam olarak buydu, saf korku.
Karşımdaki buz gibi gözlere sahip duvarı andıran adama bakarken hissettiğim tek şey buydu. Ve gerçekten karşısındaki insanı korkutmak için hiçbir şey yapmıyordu bile.
O kadar kendinden emin bir sesi vardı ki, bağırmaya ihtiyaç duymadan karşısındaki insanı tir tir titretebilirdi.
O kadar soğuk ve acımasız gözleri vardı ki, kızgın bir şekilde bakmasa bile sizi olduğunuz yere saplayabilirdi.
Ve belki de en fenası, o zehir yayan alaycı gülüşü, öylesine sinir bozucuydu ki...
Cehennem'e hoş geldin demişti bana ama ben bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Sorsam anlatacak gibi de değildi.
Adının, en azından bilinen adının, Kuvars olduğunu öğrendiğim bu adam hakkında bilmediğim şeyler bir okyanussa bildiklerim bir damla bile etmiyordu.
"Nasıl bu hâle geldin sen?" diye sordu sigarasını içerken.
"Yağmur..." diyebildim sadece.
Bakışlarımı ondan sürekli kaçırıyordum ve bunun gayet de farkındaydı.
"Korkuyor musun?"
Yutkunarak yüzüne baktım fakat bu kez gözlerimi kaçırmadım.
"Hayır."
"Kötü bir yalancısın." derken alayla gülüyordu.
Bir anda ayağa kalkmasıyla şaşırmıştım.
"Üstünü çıkar." dedi sigarasını yere atıp kalın postalıyla ucunu ezerken.
Ne?
"Ne saçmalıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla.
Arkasını döndü ve geniş alanda ilerledi. Buraya çadır demişti ama burası kesinlikle bir yapı olarak çadırı andırmıyordu bile.
Yamuk yumuk ve tozlu duran raflardan bir şeyler alıp yanıma geldi. Yüzüme fırlattığı kumaş parçasına baktığımda askılı, ince kumaşlı, uzun ve beyaz bir elbise olduğunu gördüm.
"Bu ne?" diye sormadan edemedim.
"Sen alık mısın biraz?" diye sordu sinirle. "Çıkar üstündekileri, giy şunu."
Elimdekileri yere bırakıp ayağa kalktım. Bacağımda hissettiğim acı inlememe sebep olmuştu ama geri adım atmadım.
"Sen emir vermeden cümle kuramıyor musun?"
Bakışları bacaklarıma indi ardından ellerime çıktı. Yeniden yüzüme baktığında bakışlarını dudaklarımda hissettim. Gözlerime baktığında yüzünde tek bir mimik bile yoktu.
"Savaştan çıkmış gibisin. Karşıma geçip artistlik yapacağına kendi iyiliğini düşün de otur şuraya."
"Buradaki insanlar senin her istediğini yapıyor olabilir ama ben yapmam, beni de koloninden zannetme."
Derin bir nefes alırken çenesini sıkmıştı. Bakışlarını çevirip yüzünü sıvazladı ardından yeniden bana döndü.
"Üstünü değiştir, yaralarına bakacağız. Sonra anlatacakların var." Girdiği tahta kapıya doğru ilerledi ve arkasını dönmeden son kez konuştu. "2 dakika içinde döneceğim, hızlı ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın eli değdi bize // ognis
Fanfic"Seni çözemiyorum, asla tanıyamıyorum." dedim acımasız gözlerine bakarken. "Dilsiz..." derken alaycı tavrından ödün vermemişti. "İstesen de yapamazsın, çünkü buna izin vermeyeceğim." 2017 Ogeday & 2020 Nisa (KURGU SURVIVOR'DA GEÇMEMEKTEDİR)