Uyku bir kaçış mıdır yoksa tuzak mı?
Bazen kurtulmak istediğiniz düşüncelerden koşarak uzaklaşmaya çalışırken daldığınız uykuda bir karabasan gelip çöker üzerinize.
Hatırla.
Unutma.
Rahat bir nefes alma, hatırla.
Uyan, yaşa, ama eksik yaşa, kaybettiklerini bilerek.
Uyan, uyanma.
Araf.
Olduğun yer bu, sıkıştığın delik bu, uyan, asla uyanma.
Utan, kork ve yüzleş.
Ama asla unutma.
Kabuslar zihninizin aralık kapılarından sızdıktan sonra sizi asla rahat bırakmaz.
İşte o zaman anlarsınız ki hiçbir şey eskisi gibi değil.
Ne siz eskisi gibisiniz, ne hayatınız ne de hayatınızdaki insanlar.
Mutlaka cennet, cehenneme döner; gündüz, geceye. Güneş batar, şafak söker, sizden bir şeyleri alıp götürür.
Sığınak dediğiniz uykular birer tuzağa dönüşür. Sizi içine çeker, hapseder, yok eder.
Yavaşça ama birden , dostça ama sinsice hücrelerinize sızar ardından kalbinize.
Yüreğinizi tutarak uyanırsınız ama asla uyanmanıza izin vermez.
Ölseniz bile ruhunuzda hissedeceğiniz yarıklarla baş başasınız, uyanmak imkânsız, unutmak daha da imkânsız.
Saatin kaç olduğunu bilmiyorum ama pelte gibi yattığım bu yatak bir mezar gibi.
Başım çok ağrıyor, kemiklerim sızlıyor, sanırım ateşim var. Yalnız olmak yalnız hissetmekten daha iyidir derler, ikisini birden hissediyorum.
Tatsız bir uykudan uyanmış öylece içeriyi izliyordum. Paslı duvarlarda asılı haritalar, çizelgeler ve eski fotoğraflar vardı. Yıkılacak gibi duran masanın üstünde onlarca alet, bir parka, telsiz ve sigara paketi duruyordu.
Dağınık bir odaydı ama beni rahatsız etmedi, ben de çok farklı bir durumda değildim.
Duygusal bir insan olabilirim, bunu kabul ediyorum. Ama son günlerde bu kadar çok ağlamış olmamın sebebi tamamıyla dolmuşluktan ve çaresizliktendi.
Hâlâ gerçeklik algım yok gibiydi. Gerçekten burada kapana kısılmış olduğumu anlamak zaten bağlı olan elimi kolumu kökünden kesmişti.
Artık ağlamaktan bile yorulmuştum. Hatta bu ağlamak bile değildi. Ben tıpkı bir ölü gibi yatarken gözyaşlarım öylece süzülüyordu.
Ne yapacağım ben?
İlk andan beri beynimin içini kemiren soru buydu ama cevap yoktu.
Kapı gıcırdayarak açıldığında yüzümü buruşturdum. Sanki her çıkan seste başıma balyozla vuruyorlardı.
Gözlerimi kapattım ve aynı pozisyonda, cenin pozisyonunda, yatmaya devam ettim.
Kapı kapandığında adım seslerini işittim. Yere temas eden kalın postalların çıkardığı ses, odaya yayılan koku ve izlenmiştik hissi zaten kimin geldiğini anlamamı sağlamıştı.
Garipti ama artık onun etrafımda olduğunu anlamak benim için kolaydı.
Yatak çökünce onun da oturduğunu anladım. Islak yanaklarımda hissettiğim eliyle irkilmemeye çalışmıştım ama içimde fırtınalar kopuyor gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın eli değdi bize // ognis
Fanfic"Seni çözemiyorum, asla tanıyamıyorum." dedim acımasız gözlerine bakarken. "Dilsiz..." derken alaycı tavrından ödün vermemişti. "İstesen de yapamazsın, çünkü buna izin vermeyeceğim." 2017 Ogeday & 2020 Nisa (KURGU SURVIVOR'DA GEÇMEMEKTEDİR)