5

620 85 106
                                    

Yanına alacağı her şeyi çantasına hızlıca yerleştirdikten sonra aynanın önüne geçti Minho. Yeni tıraş ettirdiği saçlarına ufak dokunuşlar bırakarak en iyi şekle getirdiğinden emin oldu. Bugün güzel görünüyordu. Ayakkabılarını özenle giyip evine 5-6 dakika mesafedeki yüzme salonuna doğru yol aldı. Gireceği giriş kapısıyla arasında az kalmışken Chan'ın arabasını park ettiğini gördüğünde yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

"İyi akşamlar Chan." Kendisine doğru gelen adama selam verdi Minho. O yanına gelene kadar da adım atmamış, içeri beraber girmek için beklemişti.

"Sana da." Chan'ın ifadesiz suratını garipsese de neşesinden ödün vermedi. Beklemiş olduğu adam hızlı hızlı yürüyüp kendisini geride bırakmıştı, yetişmek için adımlarını büyütüp yan tarafında yerini aldı Minho.

"Bugün kendimi çok iyi hissediyorum. Sanki biri cesaret hapı içirmiş gibi."

"Evet, belli." Chan'ın keyifsizce mırıldanışına bu kez kaşlarını çattı küçük olan. Bir sorun varmış gibi hissetse de üstünde durmak istemedi. Güne sabahtan güzel başladığı için güzel bitirmek istiyordu. Moralini yüksek tutacaktı bugün.

"Hazırlanıp gelirim hemen." Israrla yüzüne baktığı büyüğü kafa sallamakla yetinmişti. Minho dudaklarını birbirine bastırıp tuttuğu çantasındaki parmaklarını sıktı anlık. Gerçekten bir sorun olduğunu anlamıştı ama soracak kadar samimi olup olmadıklarını bilmiyordu. Ertelemeyi seçti.

Rutinini gerçekleştiriyordu şimdi. Boneyi saçlarını kestirdiği için daha rahat takıyordu artık. Acaba Chan saçlarını fark etmiş miydi? Hayır, yüzüne bakmamıştı ki Minho'nun. Dudaklarını ısırdı Minho. Düşüncelerini kontrol edemeyişine de kızdı aynı zamanda.

Havuzun başında tişörtü üstünde duran adama baktı. Geçen ders hazır bekleyeceğini söylememiş miydi sahi? Her zamanki gibi derse soyunarak mı başlayacaktı?

"Yine üstünü çıkarmamışsın." Keyifle güldü Minho. Bunun üzerine boğazını hafif bir öksürükle temizleyen Chan kaşlarını çattı.

"Havuza girmeyeceğim." Sonunda buluşturdukları gözler yüzünden kalbi hızlanmıştı büyüğün. Ellerinin de kontrolden çıkıp heyecanla birbirine kenetlenmesi üstüne daha katı olması gerektiğini kendine bir kez daha hatırlattı.

"Chan, tek giremeyeceğimi söyle-."

"Hyung, Chan hyung demelisin." Emrivaki yapar gibi bakmayı sürdürdü küçüğünün gözlerine. Karşısındakinin yutkunduğunu fark etmişti. Ardından havuzun köşesine doğru adımladı büyük olan.

"Merdivene gel." Sonunda göz temasını daha fazla sürdüremez hale gelmişti, küçüğünün düşen yüzüne sebep olurken o görüntüye şahitlik etmek istememişti çünkü.

Merdivenlerin olduğu tarafa gelip hareket etmeden öylece dikildi Minho. Artık ödleklik yapmayacağını düşünüyordu ama şimdi suya bakarken, üstelik suda onu tutmak için ellerini uzatan bir Chan yokken yine korkusu somutlaşmıştı işte.

"Yapamam." Adım atmayı bırak ellerini bile hareket ettiremeyen adam Chan'ın gözlerine çıkarmıştı yine gözlerini.

"Basamağa in." Alışık olmadığı ses tonu Minho'nun sinirlerini bozarken derince soludu havayı. Suya ayağını sokmadan önce eğilip demirleri sıkıca kavramıştı. Chan'ın dediğini yapıp ilk basamağa bastı ayağını. Aşağı doğru bir bir adım atarken su düzeyi vücudunun yukarısına doğru çıktıkça kalbi daha da hızlanıyordu küçüğün.

Chan'ın yapmacık duran kızgın suratında gözlerini gezdirdi. Solukları hızlanıp aynı zamanda derinleşirken geldiği basamağa oturdu Minho.

"Tek başıma olmaz."

Let Me In Your OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin