10

480 68 75
                                    

"Hoş geldin Jisung." Bahçe kapısında duran adama seslendi sonunda Minho. Neden öyle dikildiğini ve içeri gelmediğini anlamamıştı.

"Hoş buldum." Soğuk sesiyle yanıtladı Jisung. Ardından salıncakta oturan yabancının karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Bir şey mi oldu?"

"Yardımını isteyecektim de misafirin olduğunu düşünmemiştim." Chan'ı baştan aşağı süzüp devam etti. "Hem de bu saatte."

Jisung'un rahatsız edici bakışlarına kaşlarını kaldırmadan edemedi Chan. Bu çocuğun Minho'yla nasıl bir ilişkisi olduğunu bilmediğinden sesini de çıkarmadı.

"Ne yardımı?"

"Mutfaktaki priz patladı. Öyle işlerden anlıyorsun diye seni çağıracaktım."

"Acelesi yoksa sabah bakalım mı?"

"Mikrodalgayla işim vardı aslında."

Chan Minho'ya bırakmadan tanımadığı çocuğun baskıcı ısrarlarına karşılık verdi. "Mikrodalgayı ne yapacaksın ki?" Telefonunun ekranına bir göz attı. "Hem de bu saatte?" Gülümsedi Chan.

"Gerek." Kestirip attı soğuk sesiyle.

"Jisung, bu Chan. Bahsettiğim yüzme dersi aldığım eğitmen." Aradaki gerginliği fark etmişti ve büyümesini istemedi Minho. Ardından aceleyle Chan'a çıkardı gözlerini. "Bu Jisung, birkaç aydır komşuyuz."

Chan, kendinden olabildiğine emin bir şekilde tokalaşmak için sağ elini uzattı karşısında oturuşunu küçültmüş olan adama.

"Memnun oldum." Chan gülümsüyordu ve Jisung sadece el sıkışıp başını sallamakla yetinmişti.

"Bir şeyler içer misin?" Minho öylesine soruyordu, Jisung'la genelde onların evinde otururlardı. Anne ve babası onu sık sık evlerine davet eder, beraber yemek yerlerdi. Bugüne kadar oturup birlikte bir şey içtiklerini hatırlamıyordu Minho.

"Su alabilir miyim?"

Sonunda yumuşayan sese gülümsedi Minho. İlk defa Jisung'un birine ters davrandığını gözleriyle görmüştü ve sanırsa bu kişinin Chan olması da hiç hoşuna gitmemişti. Yerinden kalkıp ikisini bahçede yalnız bıraktı.

"Ne zamandır tanışıyorsunuz?"

"Üç ay kadar." Karşısındaki adam kafasını salladı Jisung'a.

"Dersleriniz bu saatte mi bitiyor?" İçindeki anlamsız kıskançlığı yüzüne yansıtmamaya çalışsa da başarılı olduğu pek söylenemezdi.

"Hayır. Beraber oyalandık biraz." Chan, sezdiği yoğun kıskançlığın üstüne bir şeyler ekleyebilir miydi merak ediyordu doğrusu.

"Bunun dersinizin bir parçası olduğunu sanmıyorum."

"Değil. Minho da sadece yüzme öğrettiğim bir öğrencim değil." Gülümsedi nazikçe.

"Arkadaş olmanız çok hoş." Jisung'un neyi öğrenmeye çalıştığı çok açıktı ama bunu gizlemeye de çalışmıyordu zaten. Dişlerini sıkarak karşısında gülen adamın cevabını bekledi bir süre.

Hiçbir şey söylemedi Chan. Düşündüğü tek şey Jisung'un Minho'ya boş olmadığıydı. Böyle şeyleri aşırı umursayan biri değildi ama yine de önemsiz bir mesele sayılmazdı. Anladığı kadarıyla Jisung duygularını içinde tutan birisi değildi, Minho'ya yanaşması tabii ki Chan'ı tedirgin ederdi. İki üç dakika içerisinde gelişen olayları muhtemelen iki üç gün düşünecekti Chan. Sessizce derin nefesini dışarı verdi.

Minho elindeki suyu kaşları çatık duran çocuğa uzatırken göz ucuyla Chan'a da baktı. Dudaklarını kemiriyordu ve stresli görünüşü nolduğunu sormak istemesine sebep olmuştu. Yine de Jisung'un yanında oldukları için ses etmedi.

Let Me In Your OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin