15

452 63 60
                                    

TW// cinsel taciz, zorbalık, intihar

Chan ne kadar korkutmamaya çalışsa da ani sesle irkilmişti tam önünde oturan çocuk. Büyüğü, Minho'nun ellerini yasladığı yüzünü yavaşça oradan kaldırışını ve oturuşunu dikleştirişini izlerken onun için ne kadar uğraştığını o an fark ediyordu. Kursta peşinden iki kez geldiği ve şimdi gecenin bir saati evinden kalkıp burada konaklayışı küçük şeyler değildi ki Minho'nun gururunun ne boyutta olduğunu bilirken... Sadece bunlar da değil, konuşma çabalarını sertçe hiç ettiği, dolu dolu bakan gözlere nasıl acımasızca kaş çattığı da gözlerinin önündeydi büyük olanın.

Minho hafiften doğrulup arkasına dönmek için bir hamle yaptığında arkasındaki ellerin omzuna konduğunu hissetti. Tekrar yerine oturup bakışlarını havuza çevirdi, Chan beden diliyle dönmemesi gerektiğini söylemişti ona. Sağlıklı bir konuşma için onun isteklerini de gerçekleştirmesi gerektiğinin farkındaydı. İnatlaşmak istemiyordu artık.

"Neden eve gitmedin?"

"Çünkü şu an yüzüne bakamadığım biri var orada."

"Ne?" Chan'ın babasının geldiği hatta kendisiyle tanıştığı bile hafızasından silinmişti küçüğün. Günlerini sadece tartıştıkları anı düşünmekten başka bir şey yapmadan geçirdiğinden, gerçeklikten biraz olsun kopmuştu. "Tartıştınız mı?"

"Hayır." Chan bunu söyledikten sonra Minho'yu inceledi. Rahatlamış gibi nefesini vermişti önündeki çocuk. Sanırsa kendisine aile bağlarının bozulmasını istemeyecek kadar değer veriyordu bu adam. Moralini bozmak istemese de çok geciktirmeden sözüne devam etti. "Birbirimize girdik."

"İyiydiniz aslında. Neden kavga ettiniz ki? Yani, anlatmak istersen tabii." Burukça gülümsedi Chan. Son birkaç gündür küçüğüyle bu zamana kadar inşa ettikleri samimiyet kavgaları yüzünden bozulmuştu. Sanırsa yaptığı itiraf hayli güven sarsmış, daha sonra onu dinlemeyişleri, kaçışları ise ona istenmediğini hissettirmişti. Minho'nun tereddüt ettiği cümlesi özgüveninden eser kalmadığının apaçık bir kanıtıydı. Önceki hallerini hatırlamasa onun tanıştığı en çekingen insan olduğunu düşünebilirdi Chan, yutkundu olduğu yerde. Tekrar aynı samimiyeti yaratabilirler miydi bilemiyordu açıkçası.

"Küçük şeylerdi ama ben biraz abarttım sanırım. Herkesin babasıyla ettiği türden kavgalar, o kadar önemli değiller."

"Herkesin babasıyla ettiği türden kavgalar nasıl oluyor?" Minho başını eğdi. Bu konuda yarası olduğu belliydi ama soramıyordu Chan. Anlatır mıydı ondan bile emin değildi ama denemek istedi. Fırsat yaratmaya çalışacaktı şimdi.

"Siz de basit şeylerden tartışmaz mısınız?" Bacağını oturduğu yerde sallamaya başladı Chan. Alacağı cevabın kötü olmasından deli gibi korkarken parmaklarını da kucağına alıp sıkıca birbirine geçirmişti. Daha önce hiç ailevi mevzulara girmemişlerdi, eğer fırsat verirse Minho'yu biraz daha tanıyacağı için heyecanlanmıştı da büyük olan.

"Basit şeyler dediğin ne bilmiyorum ama ben bizim kavgalarımızdan örnek vereyim. Kardeşim vefat ettikten sonra annem de dayanamayıp intihar etti ve babam, neden annemin en sevdiği çocuk değilsin diyerek kavga etti benimle. Çünkü eğer kardeşimden daha iyi bir çocuk olsaymışım annem benimle kalmayı tercih edermiş."

Arka koltukta oturanın vücudunu bir titreme dalgası sarmasıyla tüylerinin diken diken olduğunu hissedişi bir olmuştu. Minho'nun annesinin yaşadığını sanıyordu Chan. Kendisi de dahil tüm arkadaşlarının ebeveynleriyle ayrı evlerde kalışından olsa gerek, küçüğünün de durumunun böyle olduğunu düşünmüştü, annesini sormaya bir kez bile ihtiyaç duymamıştı büyük olan.

Let Me In Your OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin