12

448 66 65
                                    

"Doydun mu evladım?" Jisung'un annesinin söylediğine kafa salladı Minho. Kahvaltı için geldiği evde bozuk şartel yüzünden yanan prizleri de değiştirecekti -muhtemelen Jisung'la beraber- yani zamanını kendi istediği şekle sokamayacaktı. Tüm bunları yaparken aklının nerede olacağıyla ilgili konuşmaya bile gerek yoktu zaten.

"Çok yedim hatta. Çok güzel olmuş, ellerinize sağlık." Hayır, neredeyse hiç dokunmamıştı yemeğine. Aç hissederken sandalyesini hafif geri çekip ayağa kalktı. "Ben yavaştan şu prizlere bakayım."

"Bekle, yardım edeceğim." Bitirmediği peynirli ekmeğini tabağına bıraktı sincap suratlı çocuk.

"Sen alet çantasını getirir misin Jisung?"

"Tabii."

Ardından ikisinin de şartellerin başında tekrar bir araya gelmeleri uzun sürmedi. Jisung'un içinde farklı bir mutluluk vardı bugün, gülümsemediği tek saniye dahi yakalayamamıştı Minho.

"Bir şeyler olmuş." Şartelleri indirip mutfaktaki prize geçerken söyledi Minho.

"Ne olmuş?"

"Bilmem, sen söyle. Gülen yüzünü neye borçluyuz?"

"Ah... O mu?" Başını eğip gülüşünü saklamaya çalıştı Jisung. "Annemle bir konuda uzlaşmaya vardık da..."

"Ne konuda?"

"Bir şeyleri kabul ettirdim diyelim."

"İyiymiş." Açıkçası Minho zaten o kadar da ilgili değildi. Sohbet için sormuştu ve şimdi ağzındaki lafı cımbızla çekiyor gibi hissettirecek cevaplar vermesi sadece boş vermek istemesine sebep oluyordu.

"Sen neler yapıyorsun? Yeni arkadaşlarınla nasılsınız?" Jisung sabahtan beri ilk kez suratını düşürdü. Büyük olan yüzüne baksa direkt olarak fark ederdi hatta, o kadar düşmüştü.

"İyiyiz." Elinin altındaki prize tornavidayı sokarken arka dişlerini gösterene dek güldü Minho. "Tam anlamıyla sorunsuz hatta." Bunu söyler söylemez sesli bir kıkırtı bıraktı onu izleyen çocuğun dişlerini sıktığından habersiz.

"Dur, sana yeni aldığım kupayı göstereceğim." Ani konu değişikliği Minho'yu şaşırtsa da üstünde duracak bir şey değildi Jisung'un bu davranışları. O bazen böyleydi işte, kabul etmişti çoktan.

"Hulk şeklinde. İçine sıcak bir şeyler koyduğunda rengi değişiyor." Hevesliydi yanaklarını şişiren çocuk. Minho'yla genelde aldığı küçük şeyleri birbirlerine gösterip yorum yaparlardı. Şimdi gelecek tepkiyi de tahmin ediyordu hatta. Elindekini ne zaman ya da nereden aldığını soracaktı kesin.

"Chan da Marvel'a ilgili. Kesin çok iyi anlaşırsınız."

"Anlaşamayız biz." Ses tonunun kararması o kadar çabuk gerçekleşmişti ki Minho bu kez cidden şaşırmıştı.

"Neden böyle dedin?" Çıkardığı prizin dış kısmını eline alıp bedenini yanındakine çevirdi.

"Beni tersledi."

Tek kaşını kaldırdı Minho. "Ne dedi ki? Ben fark etmedim."

"Mutfağa gitmiştin çünkü." Jisung sormaması gereken soruya direniyordu çünkü sorarsa kendini bile isteye ele vermiş olacaktı. Ama bu zaten o kadar da korktuğu bir şey değildi ya. Neden zorluyordu ki kendini?

"Gerçekten arkadaş mısınız?"

Minho gelen soruya afallarken ne diyeceğini bilemeden parmaklarını tornavidaya daha sıkı sardı. Jisung merakla cevap bekliyor, o ise sadece karşısındaki çocuğun yüzüne bomboş bakıyordu.

Let Me In Your OceanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin