Sessizce tahta kapıyı kapattı ve kızıl saçlarını sıkıca düzeltti. Sakin sakin yürümeye başladı. Havanın soğukluğuna aldırmıyordu sadece yavaş ama tempolu bir şekilde yürüyordu. Yağmur atıştırmaya başlamıştı, rüzgar çok hızlıydı her an uçuracakmış gibi.. Üşüyordu. Üşüyor ve korkuyordu.
Ana caddeden dikkatlice karşıya geçti ve köşedeki büyük bir markete girdi. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen yine insanlar alışveriş yapıyordu. Aç gözlüler diye düşündü. İnsanlara çarpmamaya özen göstererek iki taze ekmek aldı ve kasaya yürüdü. Önünde dört kişi vardı. İyice sıkılmaya başlamıştı. Kolunda ki kırmızı renteki saatine baktı. Dersine yine geç kalacaktı. Dersine geç kalırsa yok yazılacaktı. Yok yazılınca başına ne geleceğini çok iyi biliyordu. Sıra önündeki yaşlı teyzeye geldi. Bir ekmek almıştı ve sadece beş kuruşu eksikti. Umursamaması gerekiyordu. Dün öyle söz vermemişmiydi. Fakat yapamıyordu kanı kaynıyordu sanki son noktayı da kasiyerin '' Paran yoksa gelmeyeceksin teyze! Yemeyeceksin ekmek falan ! Her şey para bu dünyada tamam mı? Şimdi git buradan. '' demesini duyunca kendi düşüncelerinden sıyrıldı ve elindeki 50 lirayı kasiyere uzattı '' Teyzenin ve benim iki ekmek için bu paradan alın. Üstü kalsın. '' diyerek teyzenin koluna girdi. Yardım ettiği beyaz saçlı hoş görünümlü teyze kıza bir sürü dualar ediyordu. Marketten çıkınca teyzenin kolundan ayrıldı ve eve doğru yürümeye başladı. Yine sözünü tutamamıştı. Duvarlarını yıkmalarına , buzlarını eritmelerine sebep olmuştu. Lanet olsun! dedi içten ve huzursuzca.
Bir kez daha kendine söz vererek eve hızlıca yürüdü. Soğuk tenine işliyordu resmen ama umursamaz olduğundan yürümeye devam etti. Bir ara ellerini ovuşturup sıcak nefesini avucunun içine üfleyerek yürüdü. Eve yaklaştığında nefesini dışarı verip saçlarını arkaya doğru salladı. Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Yine herkes uyuyordu. Bir kez daha canı sıkıldı. Önceki hallerini düşündü ve gözlerinden yaşlar aktı. Elinin tersiyle silip kendini güçlü tutmaya çalıştı. Ama yapamıyordu. Yorulmuştu bu hayattan. Sıkılmışti hemde. Yorgun ve sıkılmış.
Üstünü değiştirip saçlarını düzeltti ve çantasını alıp odadan çıktı. Uzun bir süreden sonra hazırdı. Mutfağa doğru yürürken duyduğu seslerden dolayı koridorun sonuna doğru babasının çalışma odasına yürümeye başladı. Yine üvey annesi ve babası kavga ediyordu. Ne zaman uyanmış ve kavga etmeye başlamışlardı. Ne kadar hızlılar diye düşündü. Arkasından bu düşüncesine güldü. Umrunda da değildi. Zaten annesi üveydi. Babası sırf yalnız kalmaması için evlenmişti, anne sevgisiyle büyümesini istediği için lakin her gün kavga ediyorlardı. Babası annesini unutamıyordu ama Derya Hanım yani üvey annesi her seferinde babasının üstüne gidiyordu. Haklıydı neredeyse 17 yıldır evliydiler ama çocuk yapmaya kalkışmıyorlardı. İstemiyorlardı. Derya Hanım ise kendi canından kanından bir evlat istiyordu. Haklıydı. Bu yüzden de nefret etmiyor muydu?
Babası gerçek annesini seviyordu ve bu aşkın meyvesi olarak olmuştu. Herkes onu severdi ama o kimseyi sevemezdi. Daha gencecik pırıl pırıl bir geçti. Daha on dokuzu yaşındaydı ve hayatına sadece lise birdeyken biri girmişti o da zaten gitmişti, sevmemişti. Bırakmıştı. Belki de unutmuştu. Babası ve annesi gibi olmayı gerçekten çok istiyordu. Onlar kendi hikayelerini yazmıştı. Onlar evli olmaktan çok arkadaş gibiydiler yani öyle anlatılıyordu. Çünkü annesi doğum yaparken ölmüştü. Canından çok sevdiği eşini ve aşklarının meyvesini bırakıp gitmişti. Sırf kızının hayatı devam etsin diye. Ona çok kızgındı. Ama en çok babasına kızgındı. Neden iki kişi arasında kızını seçmişlerdi ki annesi yaşayıp hayatını devam ettirse daha iyi olacaktı. Çünkü annesine çok benziyordu. On dokuz yıldır hiç doğum günü kutlamadı. Her onuncu ayda babası onu tatile gönderirdi. Hiçbir zaman o günü beraber geçirmediler hatta o ayı bile beraber geçirmediler. Babası üzülmek istemiyordu anlaşılan. Ama her davranışında kızını üzülüyordu ama haberi yoktu. Belki de vardı ama birşeyleri degistirmek için o gücü kendinde bulamıyordu. Yapamıyordu.
Çalışma odasının kapısını tıklatıp içeriye girdi. Babası başını ellerinin arasına almış sıkıyordu. Derya Hanim da babamın karşısına dikilmiş muhtemelen birseyler anlatmaya çalıyordu. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp kapıyı kapattı. Koşarcasına evden çantasını alıp çıktı. Kahvaltı yapmak umrunda bile değildi. Iştahı kaçmıştı zaten.
Saatine baktığında yürümeye Karar verdi. Yürürse kafasını dağıtmış olurum diye b düşündü genç kız. Okula geç kalmıyordu zaten.
Yürüdükce hayatını düşünüyor ve mutsuz olmaya devam ediyordu. Baba ve anne sevgisini hiç görmemişti. Babası küçükken sürekli halasına bırakırdı. Küçüklüğü halasının yanında geçmişti. Mutlu muydu? HAYIR.
Bundan sonra mutlu olmak istiyor muyum? EVET.
Tüm okul onu tanıyordu. Başarıları ve spor dalında aldığı ödüller sayesinde tanınmıştı, herkes onu seviyordu. Onun sempatik ve guzel olduğunu düşünüyorlardı. Ama o kimseye yanaşmıyor, sevmiyor ve tanımıyordu. En önemlisi güvenmiyordu.
Derslerinde çok başarılıydı. Ayrıca babasının okula yaptığı bağışlar onu daha da tanınır hale getiriyordu. O tanınmak istemiyordu ki o sıradan bir hayatının olmasını istiyordu o anne sevgisiyle büyümek, annesini bir kez kucaklamak istiyordu o annesinin kokusunu istiyordu yani kısaca o annesini istiyordu. Anne özlemi çekiliyordu işte. Annem diyip o güzel kokusunu içine çekmek istiyordu. Annesiyle beraber onun yatağına yatıp annesinin ona masal anlatmasını istiyordu. İstiyordu işte. İstiyor. On dokuz yaşında bir genç kızdı ama annesiz ve mutsuz bir genç kız. Yaşı ne kadar artsa da onun içindeki anne özlemi de o kadar artacaktı. O asla mutlu olamayacaktı. Her gece uyumaya gidiyorum diye odasına girip yaptığının altın ki annesinin fotoğrafına bakıp sessiz sessiz ağlayacaktı. Ama kimsenin ağladığından haberi olmayacaktı. Acısını hep içine atacaktı. Kimse bilmeyecekti. Keşke annesi giderken onu da yanında götürseydi. Keşke konuşabilseydi ve deseydi '' Götür beni anne! Götür beni gittiğin yere! ''
Ama diyemedi. Zaten annesini bile görmemiştiki. Anne özlemi işte. Keşke bırakmasaydın anne. Keşke!
Vote sınırı : 10
Yorum sayısı : 3
Eleştiri yapmak serbest.
Yorum ve vote için teşekkür ederiz.
Bu bölümü yazarken gerçekten çok duygulandim.
İnşallah beğenirsiniz.
Hayırlı günler diliyorum herkese.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Son
Teen FictionAnnesinin ölümünün nedenini bir türlü bulamıyordu. Canını da acıtan en çok bu değil miydi? Yanlış ve düşünmeden aptalca bir karar vererek hayatını karartmaya başlayan bir genç kızın başına neler gelecek?