ᓀ 0.3 ᓂ

512 38 85
                                    

~~~

Türk evinde sessizlik vardı bu defa. Çünkü ortada Doğu Türkistan yoktu... Kurtaramamışlardı kardeşlerini.
Osmanlı ve Kazak Hanlığı bunu farketmişti.

Kazak Hanlığı el bebek gül bebek büyüttüğü kızının elin Çinlisine gittiğini öğrendiğinde gözyaşlarını tutamamıştı. Bağımsız olan çocuklarını ne kadar özlediyse, onu da en az o kadar özlemişti... Tek temennisi gitmeden önce onu görebilmekti.

Türkiye ise kardeşleri arasında en güçlü olanı olmasına rağmen yine de bir şey yapmadığı için suçlu hissediyordu... Lakin bir fikri vardı ve bunu icraata dökmeyi planlıyordu.

~~~

Tibet sessizce ve merakla sordu,
"Ne dersin..? Sence bu defa ailenin yanına gitmene izin verir mi ki?"
Doğu Türkistan kolunu bandajlarken,
"Sanmam... Hem ailemin de fazla merak ettiğini düşünmüyorum açıkçası.."
"Demesene öyle!"
"Neyi demeyeyim?! Onlar Çin'in yanında durdular!"
"Baban ile annenin ne suçu var?! Ayrıca kardeşlerinin isteyerek yapmadıklarını sende biliyorsun.."

Türkistan sinirle ofladı. Sırtını hapisin demirlerine koyup gözlerini kapattı.
Ardından sesler gelmeye başladı, yan odadan geliyordu ama ses odadan odaya geçiyordu.
"Hadi ama Çin!"
"Sırf sen sevgilini istiyorsun diye yalnız bırakamam ben onu!"
"Ailesini görmesi gerek ama."
"Umrum dışı."
"Çin... Lütfen, biraz izin ver... Hem Türkiye'nin dediği oldukça işine yarar diye düşünüyorum."

Bu Japonya idi. Onu almaya gelmişti, bu gülümsetmişti Türkistan'ı. Lakin, Türkiye'nin dediği de neydi?
"Aa bak beyaz atlı prensin de gelmiş..."
"Sussana sen.." dedi onları duymaya çalışarak.
"İyi peki, peki. Sadece bende babamın yanına gideceğim diye. Sakın kafasına başka şeyler sokmasınlar yoksa daha çok şey yaparım, aklın almaz."
"Tamam, tamam! Teşekkür ederim!"

Tibet,
"Doğru mu anladım ben?"
Türkistan da şok olmuştu. Her ne kadar da ailesine sinirli olsa da onların yanına gitmek...
Hızlıca ayağa kalktı ve kapıdan birinin gelmesini bekledi.

Askerler geri çekilince Japonya içeri girdi.
"Türkistan!"
"Japonya!" dedi sevinçle. Onu buradan almaya gelmişti sonunda.

Hapisin başında duran asker kapının kilidini açtığında onu sıkıca sarıldı Türkistan. Japonya geri sarılınca,
"Duydun değil mi bizi? Özellikle burayı seçmiştim duyman için." Dedi fısıldayarak.

Türkistan başını salladıktan sonra Japonya,
"Neyse... Hadi gidelim!"
"Olur! Görüşürüz Tibet!"
"Güle gülee!"

~~~

Türkistan derin bir nefes aldı, kapıyı çaldı.
Kapı annesi tarafından açılınca bir anlık durdu. Ardından gözleri doldu, annesinin de aynı şekilde gözleri dolmuştu.
"Kızım..."
Ona doğru atılıp sıkıca sarıldı Türkistan. İkisi de ağlıyordu.

Ardından ağlamayı kestiklerinde, onu içeri aldı.
Osmanlı ve diğer Türkler de onu görünce mutluluk gözyaşları ile ona sarıldılar.
Türkmenistan,
"Özür dileriz abla... Özür dileriz..."
Türkler ise konuşmalarla özür dilediler.

Türkistan hüzünlü bir gülümseme ile başını salladı. Normalde onlara soğuk davranmayı planlıyordu. Ama hem anne ve babasını görmesi, hem de bu içten konuşmaları onu yumuşatmıştı ve bir anlık olsa bile onları affetmişti.

O sırada onları izleyen Japonya'yı Kazak Hanlığı farketti.
"Japonya merhaba... Ne yapıyorsun burada?"
"O beni buraya getirdi anne. O beni oradan çıkardı! Ayrıca sevdiğim..."
Bunu derken biraz kızarmıştı.
Kazak Hanlığı gülümseyerek,
"Adınıza çok sevindim!"

|•Anılar•| (Countryhumans)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin