1.BÖLÜM: GİRİŞ BÖLÜMÜ

84 36 64
                                    


Selamlar arkadaşlar nasılsınız umarım iyisinizdir.

Yeni kurgum için çok heyecanlıyım. ☺️🥳




Eva ve Amir beni o kadar bağladılar ki kendilerine bazen kurgu olmasalardı keşke diyorum. Eminim sizlerde benim gibi düşüneceksiniz. Amir'in ve Eva'nın bu aşk tutku dostluk görünmeyen bir bağ kokan hikayesine benim gibi bağlanacağınıza eminim

Eğer hazırsanız Eva ve Amir'in bu aşkla dolu savaşlarına ortak olma vakti onlarla gülme onlarla eğlenme onlarla ağlama zamanı

Bölüm ve kurgu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda görmek beni çok mutlu edecek yorum yapmayı ve oylamayı unutmayız:)


Bazen insan sevdikleriyle sınanır.
Sen canından bile onlar için vaaz geçecek kadar severken onlar küçücük zevkleri için seni harcamaktan vaaz geçmez. birde bu insanlar en yakınların ise; bu en acısıdır işte canın çok yanar hata ve hata o kadar yanar ki kendini, aslında kim olduğunu, neyi sevip, sevmediğini bile unutursun. bedenin bir yerlerde birşeyler ile uğraş içindeyken ruhun kayıptır...

📖

Evde yankılanan seslerden dolayı uykumdan sıçrayarak uyanmıştım. Yine annem ve babam tartışıyordu. Hiç beklemeden yataktan fırlayıp küçük kardeşimin odasına daldım. Ama ne yatağında nede odada kardeşim vardı.

"Yağız neredesin ablacım hadi çık bak ben buradayım. Korkmana gerek yok"

Balkonun kapısını aralıklı görünce korku bütün bedenimi sarmıştı Yağız ben olmadan balkona çıkmazdı saniyeler içerisinde. Hızla balkona fırlamıştım. Yağız'ı balkonda otururken görünce rahatlamıştım.

"Ablacım sen neden bu soğukta burada oturuyorsun?'

Yağız hiç beklemeden boynuma sarılmıştı. Ben de ona karşılık vererek kollarımı onun küçük, cılız bedenine sarmıştım.

Yağız benim her şeyimdi, bu hayata, bu insanlara tek katlanma sebebimdi.
Yağız'ı da alıp kendi odama geri dönmüştüm. "Yağız ben duş alıp, kıyafetlerimi giyininceye kadar sen benim yatağımda uyu olur mu? Ben seni uyandırırım." Yağız kafasıyla beni onaylayarak, yatağıma doğru koştu.

Her şeye rağmen onu korumak istiyorum. Ve ne olursa olsun onu koruyacağım kendime bu sözü yedi yıl önce Yağız dünyaya gelip bana umut olduğu gün vermiştim.
Onu babamın öfkesinden, annemin sevgisizliğinden hep uzak tutmaya çalıştım. Telefonuma ardı ardına gelen bildirim sesleri beni kendime getirmişti.
Fakat ben okula geç kalmamak için bakma gereği duymadan, telefonumu sessize alıp, Yağız'ı rahatsız etmeden banyoya girdim.

Soğuk su ağır ağır ağrı içerisindeki bedenimden aşağıya doğru akıyordu. Koşmayı unutmuş gibiydim, bu berbat hayatımdan koşarak uzaklaşmak istiyordum.
Ama bileklerimde ki bu görünmez zincirlerden nasıl kurtulacağımı bilmiyordum ve kurtulmak için hiç gücüm yoktu.

Aynanın karşısında formanın dışarısında kalan morlukları nasıl kapatacağımı düşünüyordum. Elime makyaj çantasındaki kapatıcıyı alıp boynumda ki morlukları kapatmaya başladım. Vücudumdaki babamın utanç işaretlerini kapatma işim sonunda bitmişti. Yağız'ı da uyandırıp hazırlanmasına yardım ettikten sonra evden çıkma zamanımız gelmişti. Tek isteğim babam bizi görmeden evden çıkmaktı.

"Ee hadi bakalım yakışıklı yeni bir güne başlama zamanı dünyanın senin gibi bir kahramana ihtiyacı var."

Telefonum çalınca Yağız koşarak komodinin üzerinde duran telefonumu bana getirdi. Arayan Cengiz di yani Ecmel'in kuzeni biz üçümüz çocukluk arkadaşlarıydık, birlikte büyümüştük yani ben kendimi bildim bileli onlar yanımdaydı. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. Karşı taraftan futbol oynayan mahallenin çocuklarının sesleri geliyordu.
Yani Cengiz çoktan uyanmış top sahasında bizi bekliyordu.

"Hele şükür be kızım neredesin seni bekle bekle ağaç olduk burda"

"Sanada günaydın"

"Ya kızım bırak şimdi günaydını falan bak acele ediyorsun ve beş dakika içerisinde burada oluyorsun yoksa Nazif Keli'ne hepimizi okuldan atması için altın tepside bir fırsat sunarız"

"Tamam Cengiz çıkıyoruz şimdi evden beş dakikaya ordayım."

"Tamam tempo tempo"

Konuşmayı sonlandırıp telefonu çantama atıp alt kata indik. Hızlı adımlarla mutfağa geçtim. Yağız için akşamdan hazırladığım besleme kutusunu alıp Yağız'ın çantasına sokuşturdum.

Arkamdan gelen kaba erkek sesiyle olduğum yerden sıçramıştım.

"Ooo prenses uyanmışsınız"

Babam yanıma yaklaşıp kolumdan sıkıca tutunca acıyla kolumu babamdan kurtarmaya çalıştım. Ama nafileydi. Tırnaklarını koluma batırarak nefret ve öfke dolu gözlerini gözlerime kitlemişti. Yine sabah sabah benden ne istiyordu.

Konuşmak için dudakları her aralayışında yüzüme alkol kokusu çarpıyordu.

"Akşam eve para bulmadan sakın döneyim deme yoksa bütün kemiklerini tek tek kırarım."

Babam cebimden çıkarttığı borç senetlerini titreyen ellerime tutuşturdu yine mi borç para almıştı?

"Duymadın mı beni?"

Koluma daha çok baskı uyguladığında "tamam" diye bilmiştim.

Evden çıktıktan sonra bizim çocukların yanına gitmeden Yağız'ı okuluna bırkmıştım.

Top sahasına doğru yürürken bakmaya fırsat bulamadığım borç senetlerini cebimden çıkarttım. Ve gördüğüm para miktarıyla neredeyse küçük dilimi yutuyordum. Tam 30 bin TL bu parayı iki gün içerisinde bulmam mümkün değildi. Tabi birde bugün akşam için para bulmam gerekiyordu. Akşama kadar nasıl para bulacaktım? Ben okulu ekersem Nazif beni okuldan atacaktı hangisi daha korkunçtu okuldan atılmak mı, yoksa daha iyileşmeyen yaralarıma yenilerinin eklenmesi mi?

Şimdi hangi yola dönmeli?
























İlk bölüm olduğu için kısa tutum gelecek bölümleri daha uzun tutacağım.

Yorumlara başlama tarihlerinizi ve bölüm hakkındaki ve kurgu hakkındaki düşüncelerinizi bekliyorum. 🧜‍♀️



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 06, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZORBAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin