...
Kim Taehyung
Kabuslarım olan o evin kapısının önündeydim.
Yoongi'nin kapısının önünde.
İçeriye girdiğimde ister istemez üşümüştüm. Full aydınlık olmasını istemişti evinin. O bu kadar aydınlığı sevmezdi. Bu isteğinin sebebini sorduğumda ise cevabı beni derinden etkilemişti.
"Evim içim kadar karanlık olmasın Taehyung. En azından yaşadığım yer aydınlık olsun."
Evin içinde biraz ilerledim, salonun ortasındaki masada olan çiçekler dikkatimi o kadar çok çekmişti ki. Ayaklarım beni ister istemez o tarafa doğru götürdüğünde dikkatle inceledim.
Geçenlerde ellerinde bulunan çiçeklerdi bu. Hepimiz kokusunu alamıyorken o almıştı ve oldukça güzel olduğunu söylemişti bize. İçten içe koklamak istemiştim o kokuyu. Tekrardan burnuma götürdüğümde yine aynı bir biçimde kokmuyordu bu çiçekler.
Çiçekler o gün elimizdeyken daha solgundu fakat şimdi capcanlılardı. Sanki yeniden doğmuş gibi.
Kafamı iki yana salladım, bu çiçeğe çok fazla anlam yüklemeye başlamıştım.
Deliyordum.
Yukarı kata çıktım yavaşça. Canım acısada, kahrolsamda çıktım.
Odasının önüne geldiğimde yavaşça kapı koluna elimi uzattım ve sım sıkı kavradım o kulpu. Yavaşça aşağıya indirdim.
O kanlı çarşaflar yerine yeni bir çarşaf serilmişti. Odada olan kan kokusu ise hala ben buradayım diyordu adeta. Yavaşça odanın içine ilerledim. Komidininde bulunan iki çerçeveye baktım. Birisi bizle birlikteyken çekildiğimiz fotoğraflardan bir tanesiydi, diğeri ise ailesiyle birlikte çekildiği bir fotoğraf karesiydi.
Komidinin çekmecelerine gözüm takılmıştı. En üstteki çekmeceyi açtığımda karşıma bir defter çıkmıştı.
En son sayfayı açtım. Çiçeklerin ona hediye gittiği günü.
19.06.22
Sevgili günlük,
Bu gün aldığım çiçekler kadar kafamı karıştıran bir şey görmedim. Ben ilk kez çiçeklerin anlamlarından nefret ettim.
Ölüm ve yeniden doğuş anlamı oldukça kafamı çok karıştırmıştı. Diğerleri kokusunu dahi alamıyordu çiçeğin. Bu konuda saçma sapan düşüncelerim oldu acaba öleceğimde o yüzden mi sadece ben kokusunu alabiliyorum diye. Fakat sonradan sadece bir inanış olduğu için saçmaladığımı düşündüm.
Kafamdaki saçma sapan düşünceler yüzünden normalde erkenden uyurken saat bire kadar uyuyamadım hala.
-
Ah çıldıracağım cidden saat şu anda iki ve ben hala uyuyamadım aklımda öleceğim ve kardeşlerimi ve ailemi bırakacağım diye düşüncelere kapıldım. İster istemez ben ölürsem ne yaparlar diye düşünmeye başladım. Hepisi yıkılır biliyorum ruh gibi dolaşırlar etrafta. Canları çok yanar onların. Jimin, Tae, Jungkook dayanamazlar. Sırf bir şey yemediğim için bile bana çok kızzmışlardı. Depresyona girdiğim zamanda oldukça yanımda oluyorlardı. Sırf gülebilmem için bir sürü şebeklik yapmışlardı. Hoseok, Namjoon ve Jin ise bana her zaman özel bir ilgi göstermişlerdi. Çünkü onlar benim zayıf yanlarımı, güçsüzlüklerimi, her bir üzüntümün sebebini bilirlerdi. Çünkü bizim yediğimiz içtiğimiz ayrı geçmemiştik hepimiz birbirimizin benliklerini edinmiştik kendimizde. Ben onlar olmazsa yapamam.
Hepsini çok seviyorum ve onlardan ayrılmayı bir kez olsun bile istemiyorum.
...
