draco malfoy ve anahtarlar

721 68 53
                                    


bölüm şarkıları- harry styles//keep driving, zayn//scripted, taylor swift//dress

23 temmuz 2022

Harry Potter, evinin karşısındaki kaldırımda oturan Draco Malfoy'u görünce neredeyse elindeki sigarasıyla kendisini yakacaktı. Odasının küçük, kendisine özgürmüş gibi hissettiren balkonundaydı.

Halbuki bilmediği özgürlük adına yanıp tutuşurken kendisiydi altın zincirleri tercih eden.

Odasından hafif hafif gelen müzik sesi eşlik ediyordu Draco'yu izlemesine. Draco'yu izlemesinin tek bir sebebi vardı. Harry'nin ilgisini çekmişti. Ve Harry merakı dinene kadar bir şeyin peşini bırakmazdı.

Fakat Draco Malfoy, işte oradaydı. Hiçbir çaba göstermeden, mükemmeldi. Belki de buydu. Belki de buydu Harry'nin ondan gelecek boyunca nefret etme sebebi. Çünkü Draco kararan havayı umursamıyordu. İkide bir yanıp sönen, bozuk sokak lambasını da. Halbuki Harry, bu lambadan ölesiye nefret ederdi. Bozuk şeyleri sevmezdi.

Tıpkı kendisi gibi.

Draco ise, sonbahar kendini şiddetli bir şekilde belli etmesine rağmen dışarıda siyah bir kısa kolluylaydı. Ve lanet olsundu ona. Mükemmeldi. Harry'nin uzak bir mesafeden netçe görebildiği, parlayan beyaza kaçan sarı saçları bile mükemmeldi. Harry bundan da nefret etti.

Yıllar sonrasında Draco'ya nefret ettiklerinin listesini kendi elleriyle vereceğini bilmeden nefret etti.

Fakat bir andan sonra ona doğru gitme isteği ağır bastı. İşte Harry Potter bu kişiydi. İçinde kararsızlığıyla boğulan biriydi. Draco'yu neredeyse hiç tanımıyordu, çocukluklarında arada sırada bir aradalardı ve şimdi bile çok az konuşuyorlardı. Draco'nun bir yerlerde ruh eşi vardı ve Harry, yine de Draco'ya çekiliyordu. Bunun derin bir anlamı yoktu. Kendisini merak ettiği şeylere çekilirken çok kez anlamıştı zaten. Draco da bunlardan biriydi.

Halbuki, neden kasabadaki insanların onun delta olduğunu bilmesine rağmen sırmış gibi saklamalarına, Draco'nun  arkadaşlarının ruh eşi olmasının çok gizemli bir olaymış gibi davranmasına anlam veremiyordu. Ve belki de bunlar zihninde geri planda kalırken onu Draco'ya çeken şey, delta olanın herkesi uzaklaştırmasıydı.

Harry bir süre daha neden ona karşı bir merak beslediğini düşünmemek istedi. Umursamadan balkonundan çıktı ve aynadan kendini kontrol etti. Fena görünmüyordu. Üzerinde koyu mavi bir kazak altında artık çok giyilmekten rengi solan bir siyah kot vardı. Saçlarını tutan kelebekli tokayı fark etmeden odasından çıkıp, aşağı indi. Annesi ile babası mutfakta yemek hazırlıyorlardı ve muhtemelen onun kapıdan çıktığını bile bilmiyorlardı.

Kırıktı Harry. Parçalanmıştı. Paslanmış çerçevesiyle duvarda asılı duran, size yüzlerce yansımanızı gösteren parçalanmış bir aynaydı. Kendisi nasıl olurdu bilmiyordu ki. İnsanlara göre, ortama göreydi halleri. Tabi ki, belli bir duruşu vardı fakat gerçekte kimdi ki? Bu soruyu cevaplayabilmek, yıllar geçse de mümkün olmayacaktı.

Bu sebeple kendisinden uzun olan deltayı evine çağırırken çok düşünmedi. Her şeyi düşünerek yapıyordu zaten. Sadece, portakal kokan sıcak eve girdiğindeki Draco'nun bakışlarının değistiğini fark edecek kadar dikkatliydi. Aklına takılmıştı bu. Ailesi kapının kapanmasıyla koridor boyunca ona seslenirlerken, Harry sadece misafirlerinin olduğunu söyledi.

Hayatının ilk kısmında Draco o eve sadece üç kez adım attı. Bu birincisi olmakla birlikte, en az kırıcı olanıydı. Harry, Draco'dan uzak durabilirdi fakat Draco çoktan çocuğa görünmez iplerle bağlanmıştı bile.

Harry'nin tahmin bile edemeyeceğinden önce.

Lily Potter, gergin bir insan değildi. Hiç. Tek çocuğu, hayatındaki en değer verdiği insanlardan birinin uzun zamandır içine kapanık olduğunun farkındaydı elbette. Fakat Harry hiçbir zaman böyle bir ruh halinde olmamıştı. Draco ile farklı gözüküyordu. Birbirlerini itiyorlarmış gibiydi. Zıt, apayrılardı. Yine de yüzüne hoş bir gülümseme koyarak Draco'ya sarıldı. Çocuğu en son yıllar önce görmüştü. Normalde delta oluşu birinin tebrik edilecek, kutlanacak bir şeydi. Fakat Draco'nun delta olduğunu ilk bilenlerden biriydi Lily. Çocuğun yaşadığı stresi tahmin bile edemezdi.

Harry merdivenlerden sarışın olanı yönlendirirken sadece anahtarları unutmuş, dışarıda oturuyordu açıklamasını yaparken Draco ne kadar önemli olduğunu hiç bilmiyordu. Harry Potter odasına kimseyi almazdı. En yakın arkadaşları bile sıklıkla girip çıkmazdı bu odaya. Bakınca, çatı katında olan, geniş bir odaydı burası. Küçücük bir balkonu, koyu gri duvarları vardı. Gerçi Harry duvarlarını kaplamayı severdi. Dergilerden çıkan posterler, makaleler, ufak çizimlerle doluydu odası. Yatağı küçük bir pencerenin altındaydı. Çatıdaki bu küçük pencere evin üst kısmına çıkabilmenizi sağlıyordu.

Harry camı açıp, ittirdikten sonra kendini çatıya doğru çekti. Draco'ya hadi dermişcesine bakıyordu. Draco sessizce ona uydu. Akşam yemeği hazır olana kadar sessizce orada oturdular. Harry hayatında çok kez anlaşılabilirmiş gibi hissetmemişti. Fakat sessizce orada dururken, uzun zaman sonra kendini dingin hissetti. Hayatın koşuşturan, insanı yıpratan enerjisine rağmen anda kalmaya çalıştı. Ve belki de birkaç dakikalığına olsun bunu yapabilmenin anlaşılmazlığıyla boğuldu.

Yemek, James Potter'ın konuşkanlığıyla geçmişti. Harry, babasının normalde yabancılara karşı bu kadar sıcak olmadığının farkındaydı fakat ağır sessizliği bozmak için konuşma çabasına minnettardı. Draco ise, zarif bir gülümsemeyle kendisine gelen soruları nazik bir şekilde cevaplıyor, benzer sorularla sanki çok ilgileniyormuş gibi James'e yöneltiyordu.

Belki de ilgileniyordu.

Yemek bittikten sonra, Draco'nun telefonu çalmıştı ki bu arama Harry'nin dünya üzerinde zarif bulduğu sayılı insanlardan biri olan Narcissa Malfoy'a aitti.

Draco'nun annesine benzediğini bu şekilde anladı.

Eğer hem Narcissa'yı hem de Draco'yu tanısaydı başka detayları da fark ederdi. Bilmek istemediklerini bile.

Fakat öyle zamanlarda öğrenecekti ki Draco'yu, onu tanımanın imkansız olduğunu düşünecekti çoğu zaman.

Draco zangır zangır titreyen bacaklarını belli etmeden kalkamaya çalışırken Lily'nin farkında değildi. Mutfağın toplanmasına yardım ettikten sonra kapıya yönelmişti fakat Harry kırmızı bir kazağı ona doğru attı. Draco kırmızıdan nefret ederdi. Harry sayesinde kayıpların rengini değiştirecekti belki de.

Harry kapıdan delta olanı yollarken sarışının kulağına doğru eğilmesini, nefesini vermesini ve her şeyin için şimdiden teşekkür etmesini beklemiyordu. Fakat en beklemediği şey avucuna bırakılan soğuk bilekliğin hissiyatıydı. Draco hafifçe gülümseyerek ondan ayrılırken Harry yıllar sonra öğrenecekti o gülümsemenin anlamını.

Draco'yu belki tanımıyordu.
Fakat, Draco onu tanıyordu.
Bunu da çok geç çözecekti.

----
merhabalar. kendimi yorgun hissediyorum bir tık. bununla bağlantılı olarak bölüm çok karmaşık  geldi, sevemedim. lütfen geri bildirim olarak sevip, sevmediklerinizi yorumlarınızı benimle paylaşın çünkü kendimi yorum atılınca asiri mutlu hissediyorum
lutfen kendinize dikkat edin ve su icmeyi unutmayin<3

ruh esi???
draco ve harry??
bileklik???

önce dedim cok hizli ilerliyor sonra dedim ki olsun kaos dram var🏃‍♂️🏃‍♂️

aklimda daha farkli bir model vardi fakat sirf yildiz ve balik oldugu icin bunu sectim, benim aklimda bu sekilde canlandi gibi gibi neredeyse, sizin için nasılsa òyle hayal edebilirsiniz<3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


aklimda daha farkli bir model vardi fakat sirf yildiz ve balik oldugu icin bunu sectim, benim aklimda bu sekilde canlandi gibi gibi neredeyse, sizin için nasılsa òyle hayal edebilirsiniz<3

late night talking|drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin