Tam koşmaya başlayacakken, korna çalarak bizim olduğumuz kaldırıma doğru yaklaşan siyah bir Porsche'nin, yanımızda durması kararımı değiştirmemi sağladı.İçinden,yaklaşık benim yaşlarımda -Belki de benden büyük de olabilirdi, o an bunu düşünecek halde değildim.- bir çocuk inip bize doğru yaklaştı.
"Hayırdır beyler ?Bi sorun mu var?"
"Varsa var kardeşim sana ne oluyo ?" Birden adamların sesi yükselmeye başladı.
"Sen bi basıp gitsene,eğlencemizi bozuyorsun."
Ne olduğunu anlamamış bi şekilde, soran gözlerle arabadan inen çocuğa bakarken hâlâ titremekteydim.
"Sevgilim sen arabaya geç,ben bunların işini halledip geliyorum."
Sevgilim mi? Ben ? Ne yapmaya çalışıyordu bu çocuk ?? Anlaşılan beynim olanları anlamamakta inatçı çıkmıştı bugün, olduğum yerde hareketsiz duruyordum.O sırada çocuk adamlardan birine sert bir yumruk atıp adamı yere serdi. Bu arada bana "Ne duruyorsun ?Binsene!" dermiş gibisinden bir bakış atmayı da ihmal etmemişti. Açıkçası o bakıştan korkmadığımı da söyleyemezdim.
Her ne kadar tanımadığım bir insanın arabasına binmek sakıncalı olsa da, o an ne kadar sağlıklı düşünebildiysem artık, dediğini yapıp arabaya binmiştim.Tabiki, olanları arabanın camından izliyordum, adamların 5kişi olmasına rağmen çocuğun kol kasları hepsini bir anda yere devirebilecek kadar çoktu. Öyle de olmuştu zaten, adamların 3'ü kaçmış, 2'si ise yerde yatıyordu. Çocuktan etkilenmemiş de değildim hani. Ne diyorum ben? Sanırım iç sesimi durdursam iyi olacaktı...
Çocuk arabaya binmek üzere hareket ettiğinde, dudağının kanıyor olduğunu farketmiştim. Arabaya bindiğinde yine soran gözlerle ona bakıyordum. O ise hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırdı.
"Teşş-" Tam teşekkür edecektim ki, sözümü kesti.
"Etme. Teşekkür etmen için yapmadım. Sırf seni kurtardım, sevgilim dedim diye de hemen havalara girme. Seni orada bıraksaydım içim rahat etmezdi." Bu sözlerin ardından keşke kurtarılmasaydım da, böyle aşşağılık bir duruma düşmemiş olsaydım diye düşündüm.
"Neden? Madem o kadar yufka yüreklisin, az önceki teşekkürümü neden kabul etmedin?"
"Çünkü insanların, annemin yaptığı gibi kendilerini adamlara satmasına veya adamlar tarafından zarar görmelerine göz yumamam..."
Ne alakası vardı ki şimdi bunun?Her ne kadar annesinin ne yaptığını merak etsem de, çocuğa karşı herşeye burnunu sokan bir maydanoz gibi görünmek istemiyordum, bu yüzden konuyu değiştirdim:
"Dudağın kanıyor."
"Beni kendin gibi zayıf falan mı sandın? Alt tarafı bi dudak, kafam kopmadı ya ? (bu sözünden sonra asabi çocuğumuzun karşısında gülmemek için kendimi zor tutmuştum.) Hepiniz böylesiniz; biz sizi kullanırız siz de arkamızdan zırlar durursunuz işte."
"Bak, birşeye sinirlenmişsin, anlıyorum da sinirini benden çıkartma!"
Derin derin nefes alıp veriyordu.Gittikçe onu kızdırdığımı hissedebiliyordum...Ona doğru baktım.---------------Çocuğun ağzından------------
Kız, bir yandan titrerken, bir yandan da kazağının kollarını çekmekle uğraşıyordu. Arabanın kaloriferini açtım. O adamları çok daha beter etmeliydim. Eğer o sırada oradan geçiyor olmasaydım, tahminen, yasalara göre daha çocuk sayılan bu kızın, saldırıya uğrayacak olması, içten içe beni deli ediyordu. Arabanın direksiyonunu sıkmaktan ellerim yanıyordu. Sinirimi sadece direksiyonla çıkarmakla kalmıyor, kıza da püskürtüyordum anlaşılan ki, kız en sonunda :
"Bak, birşeye sinirlenmişsin, anlıyorum da sinirini benden çıkartma!" Diye bağırdı. O an bana bakmış olduğunu hissedip ben de kafamı ona doğru çevirdim. Daha önce bir çift gözün, beni böylesine etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim.Ta ki bu ana kadar...
Kızla beraber olduğumuzdan beri -hatta hiç de diyebilirim- kızın gözlerine tam olarak bakmamıştım. Farklı olan birşey vardı onda, beni çeken. Gözlerinin içindeki okyanusta kaybolmaktan korkarcasına başımı hemen yola çevirdim, tek istediğim bir kızın tek zayıf noktam olmasını engelleyebilmekti. İnsanlar, inadına senin zayıf noktanı bulmaya çalışırlar, buldukları anda da zafer kazanmış olmaktan farklı bir duruma düşmezler aslında, sonra da o zayıf noktan üzerine yoğunlaşır, üstünde planlar, oyunlar kurarlar. İşte bu yüzden, ben de, zamanla kendime zayıf noktalarımı sıfırlamayı, hatta yok etmeyi öğrettim. Ama nasıl yaptığımı ne siz sorun ne ben size söyleyeyim. Bu kadar uğraşmışken, yeni zayıf noktalarımın ortaya çıkmasına izin vermemeye yemin etmiştim. Bu yüzden de kendimi, kızın masmavi gözlerini unutmaya zorluyordum. Artık ne kadar unutabilirsem...
-----------------------------------Beste'nin ağzından----------------------------
Uzun bir süre sessiz kalmamızın ardından, sessizliği bozan ben olmuştum:
"Senden, son bir şey isteyeceğim,ondan sonra istediğini yapmakta özgürsün."
"Ne o, küçük kızımız beni öpmek falan mı istiyormuş?" Bu çocuk gitgide sinirlerimi bozuyordu!
"Hah?Beni oynadığın diğer kızlar gibi sanarak çok büyük hata yapmışsın anlaşılan, ama madem çok istedin öpmemi, belki yalvarırsan, beni yanağımdan öpmene izin verebilirim." Hodrimeydan! Madem beni kızdırarak kendine eğlence çıkartıyorsun, istediğini de alacaksın cicim!
Küçük bir kahkaha patlattı, gülüşü her ne kadar muhteşem olsa da sinirlerimi bozduğu için kahkahasını bölmek zorunda kaldım:
"Neyse, konumuz şuan bu değil, beni okuluma bırakırsan benden de kurtulmuş olursun, senden son isteğim bu. Beni bıraktıktan sonra, normal hayatına geri döneceksin, ben de öyle yapacağım. Sonuçta bir daha karşılaşmayacağız.Anlaştık mı?" Evet, haklıydım herkes kendi hayatına devam edecekti, bir daha görüşmeyecektik, dimi ?
-----------------------------Çocuğun ağzından-----------------------------
"İyi düşünmüşsün, ben de senden nasıl kurtulsam diye düşünüp duruyordum." O gözlere baktıktan sonra eski hayatıma nasıl devam edeceğimi bilmiyordum ama ağzımdan bu cevap çıkıvermişti.Ne diyorum ben? Ne çabuk verdiğim yemini unutmuştum? Bu kızdan biran önce kurtulsam iyi olacaktı.
Kızdan adresi de istedikten sonra ,bir daha hiç karşılaşmamak dileğiyle onu okuluna bıraktım.
Okuluna girerken tabiki onu izledim, o da girerken son bir kez arkasını dönüp bakış atmayı ihmal etmemişti. İlk defa gördüğüm bi kızdan, bu derecede etkilenmek bana göre fazla anormaldi...----------------Beste'nin ağzından -------------
Hala ismini bilmediğim için, içimden çocuk diye hitap ettiğim çocuk, beni bıraktıktan sonra, sınıfıma gittim. Beni gören Aylin ve Gizem, geç kaldığım için endişelenmiş olacaklar ki yanıma doğru koştular. Olanları anlattığımda, benim nasıl böylesine soğukkanlı kalabildiğimi merak edermiş gibi suratıma bakıyorlardı.
"Sen ciddi misin ?!"
"Beste cidden iyi görünmüyorsun ! Psikolojik Danışmanlığa gitmek ister misin ?"
Aylin ve Gizem'in bağırmasıyla tüm sınıf etrafımızda toplandı. Sınıftakilerin, şaşkın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Tam bir açıklama yapacakken, zilin çalmasıyla sınıfa matematik hocası girdi. Herkesin yerine oturmasıyla, ben de her zamanki sırama geçtim. Dersin başlamasından 5dakika bile geçmemişti ki, okulumuzun müdiresi yoklamayı almak üzere sınıfa girmişti. İşlemi bittikten sonra, tam çıkacaktı ki, gözleri benimle buluştu.
"Beste?"Yine ne istiyordu bu kadın?
"Efendim hocam?"
"Kızım senin burada ne işin var?" Ne oluyordu burada? Anlamsız gözlerle ona bakıyordum.
"Hocam, Beste'yi bir odama alabilir miyim?" Bir yandan korku beni ele geçirirken, bir yandan matematik hocasının ne diyeceğini merak ederken, yine sınıftakilerin gözlerini üzerimde hissediyordum.
"Tabi." Matematik hocasının da onay vermesiyle, müdireyle birlikte sınıftan çıktık. İki gündür yaşamadığım aksiyon kalmamıştı sanırım. Beni neler bekliyordu merak ediyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~AŞK TOZU~
Roman pour AdolescentsHayatının tepetaklak olduğunu bildiği halde, mutlu rolü yapmayı kendine görev edinmiş bir kız, hayat sevincini tekrar yeşertebilir miydi?.. O bu konuda, her şeyi yapacak kadar istekli, hiçbir şey yapamayacak kadar yorgundu... Onu, geçmişi ve gelece...