↬ 4. kısım: tuhaf bir çay dükkanıyla karşılaşıyorum

65 10 8
                                    

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Junghwan nefes nefese kalınca taş bir duvara tutunup sakinleşmeye çalıştı ama bacakları hala koşmak istiyor gibiydi. Sanki vücudu artık Junghwan tarafından kontrol edilmiyordu. "Genç adam iyi misin?" Omzuna dokunan yaşlı adam yüzünden yerinden fırladı. İrkilerek geri çekilen adama baktı, onunla birlikte birkaç kişi daha endişeyle Junghwan'a bakıyordu. Cevap veremeden bacakları koşmaya devam etti.

Meydan kalabalık değildi, büyü ve antibüyü dükkanları yeni açılıyordu. Hava tamamen aydınlanmıştı ama Junghwan etrafı zor görüyordu. Bayılacak gibiydi, arkasına bakmasa da bir şeylerin onu takip ettiğine emindi. Ensesi konuşmuyordu, uğultu sesleri çıkarıyordu. Artık sınırına ulaştığını düşündüğünde bacakları durdu. Junghwan boş sokakta yere yığıldı. Üzerinden çok ağır bir yorgan kaldırılmış gibiydi. Gözlerini birkaç dakika kapalı tuttu ve nefeslerini düzene soktu. Çok susamıştı. Gözlerini açtığında tepesinde sallanan bir çaydanlık tabelası gördü. Gövdesini doğrulttu, yanındaki dükkana baktı. Kahverengi tabelada beyaz basit bir yazıyla "Çay" yazılmıştı. Junghwan zorla ayağa kalktı, başı zonkluyordu. Acilen içecek bir şeylere ihtiyacı vardı. Dükkanın içine bakmaya çalıştı ama sarı perdeler yüzünden hiçbir şey görülmüyordu. Dükkan kapısının tokmağını tuttuğunda o kapıyı açmadan önce kapı açıldı. Junghwan içeri kapaklandı. Kapı arkasından gürültüyle kapandı.

"Ah!" Junghwan üst gövdesini doğrulturken acıyla sızlandı. Bugünü atlatamazsa öleceğinden emindi.

"Sonunda geldin seni düzenbaz." Junghwan sağ tarafında merdivenden inen ayak sesleri duydu. Eğdiği başını kaldırmadan sızlandı. "Sanırım ölüyorum..."

"Bana hala yaşıyorsun gibi geldi." Yanına gelen adamın nefesini ensesinde hissetti. Kafasını zorla kaldırdığında dağınık kırmızı saçlı, siyah pijamalı bir adamı gördü. "Merak etme lanetlediğim kimse ölmedi." Kırmızı saçlı ellerini oynattığında Junghwan'ın bedeni havalandı. Junghwan nefesini tuttu, sihir alanlarına girmekten nefret ediyordu.

"İşte şöyle otur bakalım." Kırmızı saçlı Junghwan'ın bedenini minderlerle kaplı bir sandalyeye oturttu. Junghwan arkasına yaslandı. "Siz kimsiniz?"

"Asıl sen kimsin ufaklık?" Kırmızı saçlı, Junghwan'ın nerden ortaya çıktığını anlamadığı için yeşil bir sıvıyla dolu çay bardağını ona uzattı. "Kusura bakma çay tabakları hala kirli." Junghwan bardağı eline aldığında arkasındaki mutfağı fark etti. Önünde masalar ve sandalyeler vardı. Burası bir çay dükkanından çok bir kafeyi anımsatıyordu.

"Bu ne?" Junghwan şüpheyle elindeki bardağa baktı. Vücudu hala halsizdi, sorgulamak istediği birçok şey vardı ama konuşacak gücü zor buluyordu. "Yeter ama üçüncü bir soru daha sorarsan seni bu sefer ölümüne lanetlerim." Kırmızı saçlı sol parmaklarını oynatıp Junghwan'a bardağı içirdi. Bardağı Junghwan'ın elinden aldı.

uyuyan güzelin iğnesi aranıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin