↬ 6. kısım: turuncu ile birlikte düş koridorundan kaçıyorum

55 9 2
                                    

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Ruh Avcıları... Junghwan ders kitaplarında gördüğü büyülü muhafızları hatırladı. Belki de hayatlarında- en azından dünya hayatında -karşılarına çok çıkmayacağı için profesörleri ayrıntılı bahsetmemişti onlardan. Ama ders kitabının yüksek seviye büyülü yaratıklar bölümünde olması herkesin onlar hakkında birkaç şey bilmesi gerektiğini belirtiyordu.

Junghwan okumayı severdi, profesörün atladığı her yeri, yurt odasında Jeongwoo ışıktan sızlanırsa diye battaniyesinin altına koyduğu feneri eşliğinde okumuştu. Ruh avcıları, dünya ve ahiret hayatı arasına sıkışan sihir insanlarının ruhunu avlarlar. Bu ölen tüm sihir insanları için geçerli değildi. Dünya hayatında istediğini gerçekleştiremeyen sihir insanları öbür dünyanın yolunda yürümez, amaçları uğruna ruh olarak yaşamayı seçerler. Bu süreçte çoğu ruh iyimser amaçlara sahip olmaz. Kimileri büyülerini kullanarak diğer insanlara musallat olur. Diğer bir deyişle hayalete dönüşürler. Ruh Avcıları da bu hayaletleri yakalamaktan sorumludur. Ve işlerini yaparken ölümlü ya da ölümsüz hiçbir canlının karşılarına çıkmasını istemezler.

Junghwan, kolları arasında tuttuğu Turuncu'ya daha sıkı sarıldı. Bir Ruh Avcısı ile dahası bir hayalet ile  karşılaşmak istediği son şeylerden biriydi. Yurt toplantılarında üst sınıfların anlattığı hayalete dönüşerek diğer öğrencilere musallat olan hayaletleri hatırladı. Haruto'dan da okul başkanı ve müdürünün hayaletlerden onları korusun diye iyi ruhları okulda barındırdıklarını duymuştu. Ama üçüncü sınıf öğrencisi olana kadar gözlerin üzerindeki sihir perdesi, iyi ya da kötü hiçbir ruhu görmeye izin vermeyecekti. Junghwan üçüncü sınıf olana kadar hiçbiri ile karşılaşmama-

Bam!

Junghwan önüne bakmadan yürüdüğü için iri bedeniyle Doyoung'a çarptı. Doyoung dişlerinin arasından Latince bir küfür savurdu, küçüğe tehditkar bakışlar verdi.

"Özür dilerim." Junghwan sessizce mırıldandı, güvenli bir mesafede durup önünde yürüyen kızıl saçlı adamı izledi.

Çay dükkanının sahibi Doyoung, beyaz kapıdan içeri girdiklerinden beri sinirliydi. Yürüdükleri aydınlık koridorda kendi kendine sihir alanını açıp yok ediyordu. Zavallı korkmuş Junghwan'ın hiçbir sorusuna cevap vermeden etrafta ipucu arıyordu. Junghwan kimi aradıklarını bilmiyordu ama Ruh Avcılarının olayın içinde olması ölü birini aradıkları anlamına geliyordu. Ayrıca Doyoung'un söylediğini de hesaba katarsa aradıkları ölü güzel(?) bir kadındı.

"Kimi aradığımızı biliyor musun?" Kucağındaki kediye fısıldadı Junghwan. Turuncu patisini temizlerken fısıldayarak cevap verdi. Ne yazık ki Junghwan "Büyülü Yaratıklarla İletişim" dersini henüz görmemişti. "Seni anlamıyorum."

Turuncu patisini yalamaya devam ederken- anahtarları bulmak için Ruh Tüneli'nin çöplüğünde dolaştığı için pis hissediyordu -kendisini izleyen küçüğe gözlerini kısarak baktı. Derin bir nefes verdi, birinci sınıf bir çocuğu yanlarına almamaları gerektiğini sahibine söylemişti. Zavallı çocuğu yarım yamalak lanetlemesi yetmezmiş gibi onu buraya, iki dünyanın sıkıştığı yere, getirmişti.

Hu zavallı çocuk, zavallı çocuk.... Üzerindeki lanet zaten sana yeterdi zavallı çocuk, zavallı çocuk. Bir de üstüne yeni yetme sahibim seni lanetledi... Zavallı, zavallı çocuk.

Sahibi onu dinleseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. Ama Turuncu kimdi ki sahibi onu dinleyecekti?! Gençken 'Büyülü Yaratıklar Yarışması'nı üst üste kazanan onurlu bir yaratıktı oysaki! Ama ikinci ve aptal olan sahibi onu dinlemiyordu. Hu... İlk sahibi burada olsaydı her zaman Turuncu ile güzel güzel konuşurdu. Seni çok özledim, çok özledim.

"Turuncu!" Turuncu düşünceleri arasından sıyrılıp Doyoung'un acı dolu seslenişiyle ona döndü. Bedeni çarmıha gerilmişçesine göğe yükselen sahibine baktı, anlaşılan koridorun sonundaki ürkütücü Ruh Avcıları aradıkları ruhu bulamamalarının sebebini anlamışlardı. Patilerini, Junghwan'ın kucağından inmek için kaldırdığında Doyoung onu durdurdu. "Çocuğu alıp git buradan!" Turuncu kafasını kaldırıp genç çocuğa baktı.

Junghwan ilk defa gördüğü Ruh Avcıları'na nefesini tutarak bakıyordu. Dakikalar önce atlattığı mide bulantısı geri geliyordu. Adrenalin tüm vücuduna yayıldı. Kalp atışları hızlandı, vücudu titremeye başladı. Ensesi bile bu durumda konuşacak bir şey bulamıyordu. Onun omuzlarında dolanan Turuncu'nun miyavlamalarını zor duyuyordu.

"Ufaklık git buradan!" Kulakları çınladı. Büyü alanı yavaş yavaş absorbe edilen Doyoung başını tüm gücüyle ona çevirmiş bağırıyordu. "Git buradan! Koridordan çık yoksa öleceksin ufaklık!"

Junghwan arkasını döndü, omzundan yere atlayan Turuncu'yu takip ederek koşmaya başladı. Aydınlık koridorun sonuna kadar durmadan koştu. Ensesi susuyordu ama düşünceleri susmuyordu.

Dükkan sahibi ölecek mi? Turuncu beni kurtarabilir mi? Kurtaramazsa ne olacak? Tek başıma Rüya Tüneli'nden nasıl çıkacağım? Eğer çıkarsam dükkan kapısı nasıl düzelecek? Nasıl okuluma geri döneceğim? Arkadaşlarımı... Hayır! Anne babamı bir daha görebilecek miyim?

Turuncu tüm hızıyla koridor sonuna yaklaştığında genç çocuğu kontrol etti. Hemen arkasındaydı ve şükürler olsun Ruh Avcılarından uzaklaşmışlardı. Ama zavallı sahibim, zavallı sahibim... Bıyıkları üzüntüyle aşağı düştü. Kafasını tekrar önüne çevirdiğinde Düş Koridoru'nun yok olmaya başlayan beyaz kapısını gördü. Feryat içinde miyavladı. O kapı dışında başka bir çıkış yoktu.

Junghwan dokuz numaralı kapının etrafındaki büyü alanına baktı. Sarı büyü alanı kapıyı yutmaya başlamıştı. Turuncu'nun sesini duydu, adımlarını hızlandırdı. Yok olmadan önce beyaz kapıya vardı. Önündeki Turuncu zıplayıp kapı tokmağını çevirdi. Junghwan, kapı tokmağını tutan Turuncu'yu kucağına aldı. Sarı büyü alanına dokunmadan dokuz numaralı kapıyı açtı.

05.09.22

uyuyan güzelin iğnesi aranıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin