↬ 1. kısım: en sevdiğim kitapçıdan sakarlığım yüzünden kovuluyorum

148 10 5
                                    

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Sihir Adamı Olmanın Püf Noktaları, Sihir Akademisinden Mezun Olan Ünlü Sihir İnsanlarının Verdiği Tavsiyeler, Sihir Akademisi Birinci Sınıflara Öneriler, Sihir Uzmanlık Büyüsü Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler... Junghwan, uzun rafların arasında dolaşırken gördüğü tüm sihir kitaplarının ismini okur okumaz kucağındaki kitap yığınına ekliyordu. Uzun boyunun avantajıyla hiç zorlanmadan, kendisine sürekli ödünç kitap aldığı için alışan dükkan sahibine seslenmesine gerek kalmadan kendini sakinleştirmek için ödünç alacağı ama çoğunu okumadan iade edeceği kitapları bulabiliyordu. Seçtiği kitapların çoğunun edebi bir değeri olmadığının farkındaydı. Sadece insanı rahatlatıp her şeyi boş vermeye iten gereksiz cümleleri okumak istiyordu. Çünkü So Junghwan böyleydi, sorunlara kesin çözüm bulmak yerine sakinleşip kaçmayı yeğlerdi.

Kucağındaki kitapların ödünç alma sayısını aşacağını fark edince bir kısmını bulunduğu iki raf arasına bıraktı. Dükkan sahibini ahşap kasanın arkasındaki kitapları, dükkan sahibinin koleksiyonu olup asla satılmayan sihir tozu dolu kitapları, sıralarken buldu. Ahşap masa üstündeki zili çaldığında tebessüm dahi etmeyen katı kırışıklıklar ona döndü. Gözlük camlarının arkasından Junghwan'ın aldığı kitapları baştan aşağı süzdü. Junghwan'ın ağzını açmasına gerek kalmadan "İki kitap daha ekleyebilirsin." dedi.

Junghwan gülümseyerek geldiği yönde geri döndü. Buranın favori kitapçısı olmasının birçok nedeni vardı. İlk olarak diğer dükkanlar gibi ona soysuz muamelesi yapmıyordu, yani en azından bakışlarındaki düşünceleri dile getirmiyordu. Sonra, en ucuz kitapçı burasıydı. Hatta satın alma fiyatının yarısına birçok kitap ödünç alma fırsatı sunan tek yerdi.

Tek izin günlerinde yurttan çıktığında ondan bir sınıf büyük olan oda arkadaşları dönüş yolunda bu kitapçının önünden geçerek onu da yanlarına alırlardı. Böylece yurttan çıkar çıkmaz, ensesinde "Eğer giriş saatini kaçırırsan ne yapacaksın?" diye durmadan konuşan korkunç sesi de dinlemek zorunda kalmıyordu.

Diğer kitapları bıraktığı iki raf arasına geldiğinde iki müşterinin de orada olduğunu gördü. Junghwan'dan daha kısa ama yaşça daha büyük gözüken kırmızı saçlı bir adam ve adamla raf arasında sıkışıp gözlerini kapatmış olan Özel Genç Kızlar Sihir Akademisi öğrenci üniformalı bir genç kızdı. Genç kız dudaklarını adamınkilere yaklaştırdığında kırmızı saçlı adam gülümseyerek elini cebine attı.

Junghwan'ın vücudundaki tüm kan tanık olduğu sahneyle birlikte yanaklarına toplanırken yüzünü başka tarafa çevirdi. Onları izlemek gibi bir niyeti yoktu ama kitaplarını alabilmek için onların hemen arkasında durması gerekiyordu. Junghwan telaşla düşünürken adamın arkasındaki dar yerden geçmeyi düşündü. Sessizce iri vücudunu ilerletirken dükkan kapısını hışımla açıp bağıran oda arkadaşları yüzünden yerde bıraktığı kitap yığınına takılarak kırmızı saçlı adamın sırtına çarptı.

"Junghwan, nerdesin? Gitmemiz gerek, bir hata oldu!"

"Giriş saatini kaçırdık!" Haruto'nun kalın sesi dükkanda yankılanırken Jeongwoo sinir ve stresten çığlık atıyordu.

Junghwan onları duyduğu anda ensesinin soğuduğunda hissetti, ürkütücü ses konuşmaya başlamıştı. Hiç düşünmeden kitap yığınını boşverip kırmızı saçlı genç adamı kenara itti. "Pardon!" Junghwan rafların dışına doğru koşarken genç kızın çığlığına karışan büyük bir gürültü duydu. Gözlerinin önünde kırmızı bir bulut belirip yok oldu. İki raf arasından çıktığında arkasına baktı. Her yer birbirine girmişti. İki raf da devrilmiş ve parçalanmıştı. Sayfaları açık kitaplar dükkanın boş alanına yığılmıştı. Kırmızı bulut yerine kitapların tozlu dumanı etrafa yayılmıştı.

"Sen! Seni lanet olası sakar velet! Dükkanıma ne yaptın?!" Ahşap kasanın arkasından çıkan dükkan sahibi işaret parmağını Junghwan'a uzatıp bağırmaya devam etti. "Ortalığı birbirine karıştırdın!"

Junghwan titreyen elleriyle omzundaki postacı çantasını sıkı sıkı tuttu. Şimdi hapı yutmuştu, günün birinde sakarlığı yüzünden hapse gireceğini biliyordu zaten. İşler büyürse anne babası istese de kefareti ödeyip kurtaramazlardı onu şimdi. Belki kurtarmak da istemezlerdi.

"Sana diyorum! Sen-" Dükkan sahibi Junghwan'a ulaşamadan Haruto transa giren Junghwan'ı kolundan yakaladı. Dükkan kapısını onlar için açık tutan Junghwan kadar şaşkın Jeongwoo'ya doğru koştu. Üçü birden kitapçıdan çıkıp meydana karıştıklarında hala arkalarından gelen hırıltılı öfkeyi duyuyorlardı.

"Defolun, defolun tabi sizi işe yaramazlar! Dükkanımı mahvedip kaçın! Seni bir daha burada görürsem ne yapacağımı bilirim! Binbir lanet seninle olsun!"

26.07.22

uyuyan güzelin iğnesi aranıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin