↬ 3. kısım: ürkütücü bir laneti ensemde hissediyorum

63 10 6
                                    

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

༻✦༺  ༻✧༺ ༻✦༺

Kahvaltı için her zamanki yemek masasına doğru yürürken kendi kendine mırıldanıyordu Junghwan. "Sorun yok, sorun yok. Hiçbir şey olmadı, olmadı." Titreyen bedenini ne kadar kontrol altına almaya çalışsa da bir anlamı yoktu. Ensesindeki ses ona zorluk çıkarıyordu, yemekhanedeki sesler bir yana kendi sesini bile duymasını engelliyordu. Ensesinde sanki ondan habersiz bir baş beliriveriyor, Junghwan'ın ensesinden ayrılmadan boynunu bir yılan gibi uzatıp Junghwan'ın kulaklarına yaklaşıyordu. "Çok kötü bir şey oldu. SORUN VAR. SORUN VAR."

Genellikle birinci sınıfların oturduğu masanın yanından geçerken ayağı bir sandalyeye takıldı. Yüz üstü yeri boyladı. Hemen ayağa kalkmaya çalışırken ensesindeki ses susmuştu, çevresindeki kahkahaları duyuyordu. Alnındaki teri silip bakışlarını zemine sabitleyerek ikinci sınıfların masasına ilerledi.

Junghwan akademide birinci sınıf öğrencisiydi ama birinci sınıflarla aynı masada yemek yiyemiyordu. "Onlar kadar yetenekli değilsin." Çünkü o soysuzdu, onunla arkadaş olmak isteyen kimse yoktu. "Burası senin ait olduğun yer değil. Sen-"

"Junghwan," ensesindeki sesi bu sefer omzuna dokunan Jeongwoo susturmuştu. Junghwan'ın anlamlandıramadığı bir şekilde oda arkadaşları ya da öğretmenleri ona dokunduğunda ensesi susuyordu. Küçükken anne ve babası bile buna bir çare bulamamıştı, onların dokunuşu ensesindeki sesi her zaman daha da kuvvetlendirirdi.

Jeongwoo, Junghwan'ı kolundan tutup masaya oturttu. Karşılarındaki Haruto yurt müdürü ve başkanına hesap vermekten yeni dönmüştü. Her odanın bir başkanı vardı. Odalarının başkanı olan Haruto havadaki iksir kokusunu alan yurt başkanı Jihoon'a sinirlenmişti. "Yurt müdürü bir şey anlamıyor, sihir adamı değil. İlla söylemek zorunda mıydı onun yanında? Park Jihoon ağzını açmasa bu kadar laf dinlemek zorunda kalmazdım. İşine gelince bizi söylemekle tehdit eder, şimdi ne oldu başkan bozuntusuna?"

Jeongwoo yanlarından geçen beşinci sınıfları fark edince masanın altında Haruto'nun bacağına vurdu. Haruto sustu, bakışlarını Junghwan'a dikti. "İyi misin?"

"İyi miyim?" Junghwan hala başı dönerken karşısındaki uzun çocuğu net görmeye çalıştı. Başaramayınca kafasını ellerinin arasına alıp derin bir nefes aldı.

"Sana söyledim lanet kaçırıcı etki etmedi." Jeongwoo masadaki diğer insanların onu duymasından endişe ederek fısıldadı.

"Bu benim suçum mu?" Haruto dişlerini gıcırdattı.

Jeongwoo öfkeyle karşılık verecekken Junghwan kafasını kaldırıp konuştu. "Kavga ettiğinizi gördüm."

"Ne?"

"Yurt müdürü içeri girmeden önce kavga ettiğinizi gördüm, hala yatakta yatarken ve gözlerim kapalıyken gördüm." Junghwan derin bir nefes alıp tüm dikkatlerini ona vermiş olan iki çocuğa baktı. "Sizi görüyordum. Ama hareket edemiyordum, seslenemiyordum."

"Ne demek bu şimdi?" Jeongwoo kafası daha da karıştıkça sabırsızlaşmaya başlamıştı.

"Üçüncü gözü açıldı!" Haruto elleriyle havayı yumrukladı. Bir şeyi ıskalamış gibi yüzünü astı ve yumruklarını masaya çarptı.

"Hayır, hayır, hayır." Jeongwoo dehşetle Junghwan'a döndü. Şimdi kafası karışan oydu. "Başka ne gördün?"

"Sadece bizi mi gördün?" Haruto karşısındaki çocuğun yakasını kavramamak için yumruklarını sıkmaya devam ederken aceleyle sorular sormaya başladı. "Oda her zamanki gibi miydi? Gökyüzü hangi renkti? Pencereden dışarı baktın mı? So Junghwan! Sen dün kitapçıda tam olarak ne yaptın?!"

İkinci sınıflardan birkaç çift göz onlara döndüğünde Haruto sustu. Jeongwoo arkadaşının sakinleşmesini fırsat bilerek konuşmaya başladı. "Kitapçıda bir toz gördüm demiştin ya? Neydi o? Büyü müydü? İksir miydi?"

Junghwan'ın başı zonklamaya başlamıştı. "Ben hiçbir şe yapmadım! Bunun ne alakası var?"

"Sen lanetlenmişsin. Söyle hadi ne gördün?"

Junghwan göğüs kafesi daralıyormuş gibi hissetti. "Gölgeler vardı..." Haruto çantasından bir kalem ve kağıt çıkarırken Junghwan konuşmaya devam etti. "Siz beni uyandırmadan önce kara bulutların kapladığı bir yerdeydim. Şey... Şeydeydim." Junghwan hatırlamak için kendini zorladı, kalp atışları hızlanmıştı. "Bir çay bahçesiydi ama sadece bir gölge vardı."

"Gölgelerle ilgili bir sürü lanet var, bize ayrıntı ver." Jeongwoo da bir şeyler karalamaya başlamıştı, "Gölge de değil... Sanki... Sanki katranla kaplanmış bir kadındı. Şapkası vardı, sadece o beyazdı."

"Kadın ne yapıyordu?"

Junghwan düşünmeye çalışırken başını ovdu. Elinin tersiyle terini sildi. Yemekhane gürültülü olmaya başlamıştı. Üçüncü sınıfların masasından biri ayağa kalkmış bir gazete haberi okuyordu. Önemli bir şey olmadıkça birinin bunu yapması yasaktı. "Başkentte lanet altındaki insanlar elliyi geçti, yetkililer lanet araştırması bitene kadar insanları karantinaya almıştı! Lanet araştırması sonuçlandı: Uyuyan Güzelin İğnesi!"

"Çay içiyordu," diye cevapladı Junghwan oda arkadaşlarının sorusunu onu dinlemeyip ayağa kalksalar da.

"Junghwan burada bekle." Oda arkadaşları çantalarını aldılar. "Ders başlasa da sen burada kal. Ne olursa olsun burada ayrılma."

"Başımızı belaya sokmadan bize yardım edecek bir profesör bulup geleceğiz." Oda arkadaşları yemekhane çıkışına koşarken Junghwan ter içinde ve nefes nefese kalmış bir şekilde masalarda dolaşıp haberin devamını okuyan çocuğu dinlemeye başladı.

"UYUYAN GÜZELİN İĞNESİ ARANIYOR!
Toplum içerisinde Uyuyan Güzelin Uykusu'na dalan büyü bireylerine ya da antibüyü bireylerine tanık olursanız derhal yetkililere haber veriniz! Uyuyan Güzelin Uykusu'nun belirtileri sayfa on dörtte!"

"Lanet! Lanet! Junghwan, sen lanetlisin!" Etraftaki insanlar endişeyle konuşurken Junghwan kükremeye başlayan sesin gürültüsünü dinledi. Gözlerini ovuşturdu. Tüm vücudu ağrımaya başlamıştı. Gözlerini açıp pencereden bahçeye baktığında nefesini tuttu, ensesindeki ses bile susmuştu. Sadece gözleri beyaz olan iki gölge ona bakıyor, ona yaklaşıyordu.

"Kaç!" So Junghwan, hayatında ilk defa yaşamını ona zehir eden bu sesi dinleyerek tüm gücüyle kaçmaya başladı.

16.08.22

uyuyan güzelin iğnesi aranıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin