Bölüm 1

14 1 0
                                    

Sabah Yalçının kokusunu içime çekerek uyandım ve bu huzur vericiydi. Kolunu yastık yerine kullanıyordum ve göğsüne sokulmuş, kollarımı beline dolamış bir şekilde uzanıyordum.


Aklıma akşam yaptıklarımız gelince fena halde utandım. Yalçına baktığımda ise dudakları aralık hala uyuyordu. Yanağını öptüm ve kahvaltı hazırlamaya gittim.

- 2 HAFTA SONRA -

Özel günümden bir hafta geçmişti ve şüphelerime dayanarak hamilelik testi aldım. Testi uyguladım ve iki çizgiyi görünce az da olsa üzüldüm. Çünkü evlenmeden çocuk doğurmak istemiyordum.

Yatak odasındaki Yalçının yanına gittim ve sırıtarak testi ona uzattım. Şaşkın gözlerle baksada yine ona uzatmaya devam ediyordum.

Eline aldığında gözlerinden alev fışkırırcasına bana bakıyordu. Ama mutlu olması gerekmiyor muydu ki? Zaten evlenmeyecek miydik?

"Damla ben buna razı gelemem, ben 22 yaşında evlenmek gençliğimi heba etmek istemiyorum. Hemen hastaneye gidiyoruz ve aldırıyoruz."

Bu da ne demek oluyordu böyle? Gençliğimi heba etmek istemiyorum da ne demekti şimdi? Sinirlerim fena halde bozulmuştu ve sinirle Yalçının üzerine yürüyüp göğsünü yumruklamaya başladım.

Sıkılmışçasına göz devirdiğinde yüzüme tokadı indirdi. Bu kadarı da fazlaydı artık. Afallamamdan yararlanarak kolumdan tuttu ve sürüklemeye başladı. Ama beni neden anlamıyordu, ben ondan bir parça olsun istiyordum.

Evden çıkmıştık ve arabaya doğru adımlıyorduk. Ön koltuğun kapısını açtı ve beni fırlatırcasına içeriye attı. Arabanın etrafından dolandı ve kendi yerine geçti.

"Bana bak Damla bundan kimsenin haberi olmayacak ve sen bu bebeği aldırıyorsun hemde hemen. Beni anladın mı yoksa Atakanların böyle yüz karartıcı bir haberle tüm medya alemine rezil olmasını mı istersin? Seçimini ver, ya hastane yada ağabeyinin şirketi... söyle hangisine gitmek istersin?"

Bu cidden Yalçın olamazdı. Ondan felaket derecede nefret ediyorum. Daha fazla dayanamadım ve fısıltı şeklinde çıkan çatallaşmış sesimle "Hastane." dedim.

Erkeklerin hepsinden nefret ediyorum. Aslında Yalçından hoşlanıyorum ama bu söylediklerinden sonra daha fazla dayanamadım ve hastaneye gitmek istedim. Söyledikleri ve şirketimiz aklıma gelince tek yapmam gereken bu masum bebeği bir an önce aldırmak.

İşlemler yapıldıktan sonra hastane elbiselerini giydim ameliyathaneye gittik. Odaya girince koluma yapılan iğneyle uyudum.

Gözlerimi açtığımda elim istemsiz olarak karnıma gitti. Artık orada sadece bir boşluk vardı. Gözümden bir damla yaş düştü.

Yaklaşık bir saat kadar hastanede durdum ve üstüm giyinik bir şekilde hasta odasından çıktım. Koridorda hemşireyi görünce ona Yalçını tarif ettim o ise gittiğini söyledi. Daha fazla güçlü duramadım ve sırtımı duvara yaslayarak yere çöktüm. İçimden bağırıp çığlık atmak gelsede sadece ağladım.

Ağladığım duyulmuş olacak ki gözümün önüne siyah ayakkabılar belirdi. Başımı kaldırdım ve gözlerimi kısarak ona baktım. Yüzü çok güzeldi. Gözleri ise siyahtı, elini uzattı ve elini tuttum. Beni kendine doğru çekti, çöktüğüm yerden kalktım.

Yanımızda bulunan sandalyeye oturdum ve yanıma oturdu. Yüzlerimiz arasında yarım metre kadar mesafe vardı ve siyahın en koyu rengi gözleri beni içine hapsedercesine suratımı inceliyordu. Elini kaldırdı ve gözümden düşen bir damla yaşı sildi.

Gözlerimi istemsiz olarak kapattım çünkü dokunuşu o kadar narindi ki... Gözlerimi açtığımda tebessüm ettim ve oda elini çekti.

Kısa bir süre öylece baktım ve tam bir şey söyleyecekken konuşmaya başladı. "Adım Rüzgar ve yardıma ihtiyacın var mı?" Sorusuna karşılık hayır anlamında başımı salladım.

Ayağa kalktım ve tam adımımı atacakken gözlerim karardı. Belime dolanan ellerle, ellerimi bana sarılan kişinin göğsüne koydum. Gözlerimi açtığımda karşımdaki kişinin Rüzgar olduğunu anladım. Alaycı gözlerle bana bakıyordu ve "Bence yardıma ihtiyacın var." diyip tekrar oturttu.

Yanıma oturmasıyla sarılıp ağlamaya başladım. İrkilmesiyle birlikte bedeni kas kastı kesildi. Ağladığımı anlayınca ellerini sırtıma koydu.

"İstersen bana anlatabilirsin. Yardım ederim, merak etme söyle evin nerede oraya götüreyim seni. Bu arada adın ne?"

Söylediği yarı teselli sözcükleri karşısında ağlamayı kestim ve kıkırdadım. Başımı kaldırdım ve çatılmış kaşlarını gördüm. Yüzlerimiz ise çok yakındı, kaşları eski halini aldı ve gözleri ise dudaklarıma kaydı. Bende dudaklarına baktım ve yaptığım saçmalıkla kendimi geri çektim.

Fakat kolları sayesinde fazla geri gidemedim. Bu hareketim sayesinde dikkati dağıldı ve dudaklarıma bakmak yerine gözlerime bakmaya başladı.

"Adım Damla ve beni evime götürür müsün?" başını evet anlamında salladı ve kollarını benden çekti. Ayağa kalktık ve adımlarken yine gözlerim karardı.

Gözlerimi kapattım ve birden havalandığımı hissettim. Gözlerimi şaşkınlıkla açtım ve Rüzgarın beni hastaneden çıkarmasına izin verdim. Açıkçası benim işime geliyordu, bu durumda yürümek istemiyorum çünkü.

Arabasının kapısını açtı ve beni kibarca koltuğa oturttu. Birden Yalçının sabahki beni arabanın içine iteklemesi gelince gözlerimden yaşlar inmeye başladı.

Bu sırada Rüzgar yerine oturmuştu. En büyük zaafım başka kişilerin beni güçsüz olarak görmesini istemememdi. Bu yüzden hemen akan göz yaşımı elimin tersiyle sildim.

Rüzgara evimin adresini verdikten sonra arabanın sallantısıyla birlikte ağırlaşan göz kapaklarımı kapattım ve derin bir uykuya daldım.

Multide Damla var. Bu benim ilk hikayem ve güzel olacağını düşünüyorum. Okuyan okuyuculardan sadece beğendiklerini yada beğenmediklerini belirten yorumlar istiyorum. İlk bölüm olduğu için aklıma fazla bir şey gelmedi ve bölüm kısa oldu. Sevgilerle...


SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin