Bölüm 4

4 0 0
                                    

"Sanırım geceyi burada geçireceğiz."

Böyle demesine anlam veremedim. Yani telefon diye bir şey var ve birilerini arayabiliriz. Öyle değil mi?

"Telefonla birilerini arayalım."diye bir öneri attım ortaya. Benim telefonum evde kalmıştı ve onunkini kullanabiliriz.

Telefonunu çıkardı ve yüzüme üzgün bir ifadeyle baktı.

"Üzgünüm. Telefon çekmiyor."

Nasıl telefon çekmez ya nasıl? Ciddi ciddi burada mı kalacağız yani?

"Ne yani burada mı kalacağız?" dedim hayretle.

Bana bakıp evet anlamında kafasını saldı. Sonra sol elini uzatıp "Hadi gel. Buralarda kulübe olacaktı buluruz." dedi elini tutmamı beklerken.

Ofladım ve elini tuttum. Beraber ürümeye başladık.

Aradan neredeyse yarım saat kadar geçmişti ve biz hala yürüyorduk. Rüzgar ilerilerde bir şey görmüş olacak ki beni çekiştirmeye başladı.

İleriye baktığımda kulübe gördüm. Tek başına sanki buraya ait değilmiş gibi duruyordu. İçeriye girdik. İçeride iki kanepe ve tek sandalye bulunuyor.

Rüzgar kedini kanepelerin birine attı ve gözlerini tavana dikti. Bense etrafa göz gezdiriyorum.

Rüzgardan

Kahrolası tekerlek patlamıştı. Bu yüzden Damlayı da alıp birlikte kulübeme geldik. Tabi o bu kulübenin bana ait olduğunu bilmiyor.

Damla etrafa göz gezdirerek diğer kanepeye oturdu. Ona baktığımda intikamımdan vazgeçmek gibi bir istek uyanıyordu içimde ama beni daha doğrusu kardeşim Rüya ve beni bu duruma düşüren onun ailesi. Sonuçlarına da katlanmak zorundalar.

Tek sorun kolay aşık olmam. Damlada aşık olunacak bir kız kadar güzel. Sadece aşık olunacak kadar değil dünyayı uğrunda verecek kadar.

Uçurumun kenarında kollarını açmış beklerken rol gereği ona belinden sarılmam gerektiğini düşündüm. Sadece sarılacaktım fakat kahve ve süt karışımı kokusu insanın başını döndürecek kadar etkiliydi.

Ne olduysa oldu ve kendimi tutamadım. Dudaklarımı teninde hissettim. Fazlasıyla bebeksi bir cildi vardı.

Neler saçmalıyorum ben? İntikam peşinde Rüzgar oturmuş onu düşünüyorum. İğrenmem gerekmez mi ondan? Peki neden iğrenemiyorum? Umarım aşık olmam.

"Rüzgar ben acıktım ne yapacağız?"

Damlanın sesiyle yattığım yerden doğruldum. "Dolapta bir şeyler vardır. Yeriz şimdi."

Şaşkın gözlerini görünce "Bu kulübe benim." dedim. başını salladı ve kapının yanındaki kapıya doğru adımlamaya başladı. Sanırım içeriye girerken oranın mutfak olduğunu gördü.

Yardıma ihtiyacı olacağını düşünerek yanına gittim. Dolabın kapağını açmış içindeki yiyeceklere bakıyordu. Beni görünce gülümsedi.

"Yardıma ihtiyaç var mı?" dedim samimi bir şekilde.

Bana bakıp tekrar gülümsedi ve hayır anlamında başını salladı. Israr etmedim ve sandalyeye oturup tek kolumu masaya dayadım.

Kısa zamanda hazırlamıştı yiyecek bir şeyler. Karşıma oturdu ve bana bakmaya başladı. Sanırım yaptıkları karşısında yorum yapmamı bekliyordu.

"Güzel görünüyor ama tadına bakmadan bir şey söyleyemem." dedim ve çatalı alıp makarnaya batırdım. Gerçektende tadı güzeldi.

"Süper olmuş." dedim ağzımdaki makarnayı yuttuktan sonra.

Yemek yedikten sonra tekrar sordum yardıma ihtiyacı olup olmadığını, yine hayır dedi ve bende salona geçtim.

Damlanın çığlığıyla mutfağa koştum. Elindeki tavayla masanın üstüne bakıyordu. Açıkçası bu korkmuş ve tedirgin hali sevimli duruyordu. Fazla sevimli.

"Rüzgar örümcek vardı, ben çok korkuyorum." dedi ürkekçe bana bakarak.

Yanına gittim ve elindeki tavayı masaya koydum. Ona sarıldım ve ah yine kokusu beni benden alıyordu.

"Tamam boş ver bunları hadi gel."

Elimi beline koydum ve onu salona götürdüm. İnanamıyorum bu nasıl bir kokudur böyle? İnsanın akli dengesini yitirmesine sebep olacak kadar güzel kokuyor.

Önce kanepeye oturttum. Yanına bende -fazla yakın olmasada- oturdum.

"İstersen arabada kalabiliriz. Ama bu karanlıkta daha çok korkarsın." dedim. Dizlerinin yanında duran ellerini kucağına topladı ve "Uyuyalım. Uyursam korkum geçer."

Peki anlamında kafamı salladım ve yatak odasına doğru ilerledik. Yine burada da kanepe vardı.

"Ben kanepeye yatarım sen yatakta yat."

Damla arkamdan gelirken bunu söylemişti. Ama pek söylediği gibi olmayacaktı sonunda onu kendime aşık etmeye çalışıyordum değil mi?

"Hayır olmaz sen kanepede yatarsan bende yerde yatarım. Kocaman yatak sonuçta. Uyuyalım işte hem korkma yemem seni."

Şaşkınlıkla baktı suratıma. Omuzlarını 'keyfin bilir' der gibi silkti ve yatağa gidip en uç noktaya yattı.

Bende ara sıra buraya kalmaya geldiğimden burada bulunan kıyafetlerimden alıp üstümü değiştirmeye başladım. Sonra aklıma Damlanın burada olduğu gelince arkamda kalan Damlaya baktım.

Gözlerini açmış inanmaz gözlerle bana bakıyordu. Sırıttım ve yarım kalan işime devam ettim. Önce üstümdeki t-shirt çıkardım, başka bir tane giydim. Sıra pantolonuma gelince onu es geçtim.

Yatağa doğru gelince onun yaptığı gibi en uca yatmaktansa gittim tam yatağın ortasına yattım.

"Neden beni etkilemeye çalıştığını düşünüyorum?"

Söylediğiyle ona doğru döndüm ve altta kalan kolumu başıma dayanak olarak kullandım.

"Etkilendin mi peki?" diye sordum sırıtarak. Yanakları kızardı, bana sırtını döndü. "Tabiî ki de hayır. Etkilenmedim." diye çıkıştı.

"Yüzünü bana dön." dedim fakat hala aynı pozisyonda yatmaya devam edince aklıma gelen fikri uygulamaya başladım.

Belimden tutup onu kendime çektim. Yan tarafında oturur vaziyette onu gıdıklamaya başladım. Kahkahaları havada uçuşurken ellerimin altında debeleniyordu. Ara ara dur diyordu fakat daha fazla gıdıklamaya başladım.

"Etkilendin mi yoksa verdiğin cevapta kararlı mısın?"diye sordum. Vereceği cevap için gıdıklamayı kestim.

"Etkilenmedim."

Gıdıklama yeltenince bu sefer "Etkilendim tamam. Kes şu gıdıklamayı."dedi.

"Hoşlanıyor musun peki?" dedim ciddi olmaya çalışarak.

Ne cevap vereceğine gerçekten merak ediyorum sonuçta intamımı almam lazım değil mi?

Öylece suratıma baktı ve tam bir şey söylemek üzere ağzını açtı...

SonsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin