Bölüm 1

396 66 96
                                    

Watty yarışmasına yazdığım bir kurgu o yüzden sık sık bölüm gelecek bitene kadar.
Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿

Yalnızlık, birçok insan için korkutucu olsa da benim için öyle değildi.
Ben kendimle olmayı ve kendimle kalmayı seviyordum. Belki de bu yüzden uzun süreli ilişkilerim olmadı.
Zira benim en büyük aşkım ve ilişkim işimdi.

Küçüklüğümden beri gizem çözmeyi seven küçük bir dedektiftim. öyle ki; bu merakım yüzünden annem ve babamın boşanmasında da rol oynamış oldum. Babam annemi aldatmıştı ve ben istemeden de olsa bunu ortaya çıkarmış, annemin huzurlu ve mutlu olduğunu sandığı yuvası yıkılmıştı.
Ne acayip, oysa içten içe bildiğini ama görmezden geldiğine emindim. Ne zaman ki somut bir olay gözünün önünde cereyan etti, işte o zaman daha fazla görmezden gelemedi. Oysa salak yerine koyulmayı sevmişti. Belki de bu yüzde en büyük nefreti babama değil, bana hissetti.
Onun güzel giden yalanlarla dolu evliliğini yıkarak düşmanı olmuştum.

Babam boşanır boşanmaz o kadınla evlenince annem iyice kendi içine kapandı.
Ben yokmuşum gibi yaşamaya devam etti hem de gözümün önünde. Bana teyzem ve ninem baktı.
Sağolsunlar ne anne sevgisini eksik ettiler ne de hayat arkadaşlıklarını.

Mesleğimi seçtiğimde ilk defa gözümün içine bakıp şunu söylemişti;

"Uğursuz!"

Annem için buydum işte "Uğursuz"
Annemin bana olan düşmanlığı psikolojimi etkilemedi mi? Ah! kesinlikle etkiledi. Belki de bu yüzden insanlarla ilişkim soğuk ve güvensizdi.
Bu yaşıma kadar bir elin parmağını geçmeyecek kadar arkadaşlıklar edinmiştim.

Belki ilişkilerim dört dörtlük değildi ama işimde her zaman en iyisini yapmak için çabaladım. Bugün olduğum yere geldiysem sebebi kesinlikle bu.
Ben Cinayet masası Başkomseri Cüneyt Tuncer.
Tek gerçek hayatım, işte bu kadar.

Elimde ki sigaradan bir nefes daha çekip acı dumanını bırakırken rüzgardan içeriye girmeye çalışan dumanı elimle savurup pencereyi kapadım.
Camın kenarında duran ince belli bardaktaki çayın son yudumunu da alıp masama bırakarak oturdum.
Bu sabah sonuçlanmış olan davanın raporuna son kez göz atarken vurulan kapıyla bakışlarımı içeri giren Nazlı'ya çevirdim.

Nazlı ekibe yeni katılan çaylağımız ve merkezdeki gözümüz, kulağımızdı.

"Başkomiserim yeni bir ihbar aldık. Maltepe' de ki Başıbüyük barajında bir kadın cesedi bulmuşlar " diyen Nazlı ile bıkkın bir nefes verdim.
Kadın ölümleri artık en sık yaşanan gündemdi. Elimize birçok böyle davalar geliyordu ve biz gece gündüz demeden bu kansızları arıyorduk.
Hangi erkeklik gururu bir kadını hayattan koparmak için yeterli bir sebep?
Ya da hangi öfke bir cana acı çektirmek için karartıyordu gözleri?

Masamın üzerinde ki sigara paketini cebime koyup bakışlarımı endişeli bakışlara çevirdim.
Nazlı da bu işe başladığından beri kurbanların çoğunun kadın olmasından olumsuz etkilenmişti.
Zaten güvensiz olan yüreği artık tek başında sokakta yürürken de güvende hissetmiyordu.
Polis olmasına , belinde silah taşımasına rağmen, o da korkuyordu.
Kadın için hiçbir yer artık güvende değildi.

Ona tebessümle bakıp rahatlatmaya çalışarak ayaklanıp yanına geldim.

"Kulağın telefonda olsun Nazlı?" dedim omzuna dokunarak. Başını belli belirsiz sallayıp kapının ağzından çekilerek bana yol verdi.
Bakışlarımı çoktan hazırlanmış beni bekleyen Hakan'a çevirdim.

"Hazırsanız çıkalım Baş komiserim "

Hakan benim en eski yardımcım, ekibimin ilk üyesiydi.
İlk geldiği günlerde biraz yaramaz, ele avuca sığmayan, hareketli bir gençti. Şahit olduğu ölümler ve sebepleri, her zaman gülümseyen yüzünü soldurmuş, saçı sakalına karışmış ve mora çalmış göz altlarıyla gezen bir adam olmuştu. Hevesli enerjisi yerine öfkesini almış her an patlamaya hazır olan bir bomba gibiydi. Bütün bunlara rağmen yanımda gezen en güvenilir adamımdı.
Güvenilir dedim, çünkü olumsuz olan birçok yönüne rağmen davaları sonuçlandırma da gece gündüz demez benimle omuz omuza çalışırdı.

📢📢Konuşan Gözler (KİTAP OLDU)📢📢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin