yakıcı güneş

119 12 7
                                    

"O zaman ben senin şömineni yakabilir miyim?" diye sordu cılız bir sesle.

Ateş saçan yüz ifademle gözlerine baktım. Dalga mı geçiyordu?

"Jimin." dedim çok ciddi bir sesle, sesimdeki tüm öfkeyi ve siniri bastırmaya çalıştığım belli oluyordu diye düşünüyordum, "Bazen gerçekten benimle böyle boyutlar arası bir taşak geçtiğini düşünüyorum."

Yüzüme baktı baktı, gözlerini benden çekip dışarıya çevirdi kafasını iki yana sallayarak. Sonra da derin bir iç çekti. "Tamam ya, boş ver. Sana afiyet olsun."

Ondan tarafa bakmadan yediğim şeylere döndüm, teşekkür falan da etmedim. Sessizce çıktı odamdan. 

Gözümle gördüğüm her yeri ve her şeyi yakmak istiyordum.

____________________________________

"Evet, Güneş Ordusu hakkında ne biliyoruz?" diye sordu Jin, yine onda görünce her seferinde şaşırdığım Kadim ciddiyetine bürünmüştü. 

Pratik için yine bahçede toplanmıştık. Ben, Taehyung, Jungkook, Irene, Jackson ve Jimin yan yana dikiliyorduk. Namjoon ve Jin de karşımızdaydı. İkisi de çok ciddiydi şu an. Etkileyici.

Kimseden çıt çıkmadı başta, ben bilerek Jimin'e bakmamıştım ama Jackson ve Jungkook'un istemsizce ona döndüğünü gördüm. Jimin ise dimdik karşıya bakıyordu.

"Evet, söyleyin, ne biliyorsunuz?" diye tekrar sordu Namjoon. 

"Güneş Ordusu, yüz yıllardır var olan ama tam olarak nerede barındığı asla çözülemeyen, kafadan kontak tiplerin krallıklara saldırıp huzur kaçırmak için oluşturduğu ordu. Başta sadece gürültü yapıyorlardı ama son 200 yıldır iyice büyüdü ve hırçınlaştı. Bu yüzden ipin ucunu kaçırdılar ve kurtları katletmeye başladılar. Kesinlikle tertemiz bir dövülmeleri lazım." dedim inek öğrenci edasıyla. "He şimdi de bize takmışlar, onun için birleştik falan, öyle yani." diye ekledim.

Namjoon bana "Harbiden salaksın ya." dercesine bir bakış attı. "Yoongi arkadaşımıza özellikle sonda eklediği küçük ama önemli detay için teşekkür ederiz. Cidden süper anlattın, helal." dedi Jin. Jackson kıkırdadı. 

"Neyse, dedikleri doğru. Ek olarak, ordunun başında biri var mı, varsa kim var, nasıl yönetiyor, nereden yönetiyor falan hala tam bir muamma. Ordu nasıl toplanıyor, nerede plan program yapıp kararlar alınıyor, yeni katılanlar nasıl katılıyor kimse buna dair de tek bir şey bilmiyor. Bildiğimiz tek şey karşımıza çıktıklarında cidden hazır olmazsak bu sonumuz olur." 

"Doğru," dedi Jimin, gözler, yerdeki çimlere dalmıştı, "sonunuzun annemle babam gibi olmasını istemiyorsanız dersinize iyi çalışın." 

Herkes dondu kaldı. Ben şok içinde Jimin' döndüm refleks olarak. O ise sanki havanın çok güzel olduğunu söylemiş gibi karşı tarafa bakıyordu. Gözlerim Namjoon'u buldu, o da şok olmuştu, bu ani itirafı kimse beklemiyordu. Bir şey söylemek için ağzını açacak gibi oldu ama söylemedi. Sonra Jin'in Jimin' çok ama çok hafifçe baş salladığını gördüm.

"Evet, bilmeyenler varsa, Güney zamanında Güneş Ordusu tarafından tabiri caizse yok edildi. O zaman benim de kadimliğini yaptığım Park Ailesi'ni öldürdüler."

Derin bir sessizlik oldu. Ben hala istemsizce Jimin'e bakıyordum. Tepkisiz bir şekilde kim konuşursa ona bakıyordu.

"Olma ihtimali olan korkunç şeyleri bizzat gören biri olarak söylüyorum, dövüş antrenmanlarınızı aksatma şansınız yok. Lütfen buna dikkat edin. Artık başlayabiliriz." dedi Jin.

Bizi buraya toplayıp Güneş Ordusu hakkında ne diyeceklerdi de Jimin öyle diyince tüm planları altüst oldu, merak etmiştim açıkçası. Ama üstelemedim çünkü her şey ortadaydı, hayatlarımız bir raddede tehlikedeydi zaten. Bunların farkına iyice varmış bir şekilde kurda dönüştük ve başladık. 

Spring Of The North // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin