-Şehrin En iyi Pastırmacısı-"Sonra ben de ona dedim ki; ben soğan sevmem."
Oturduğu tezgahın önünde kollarını iki yana açtı ve oldukça ciddi olan bakışlarını Happy'e dikti Rylee.
Oldukça ve ciddi."Ben soğan sevmem dedim. Yani sevmem işte. Neyse, sonra o..."
"Hala bitmedi mi? Sabah sekiz buçuktan beri konuşuyorsun."
Tony kıravatını bağlamaya çalışarak merdivenlerden iniyor diğer yandan da kendi odasında bile seslerini işittiği ikiliye bakıyordu. Rylee'nin Happy'le arası iyiydi. Happy de nasıl oluyorsa kızın anlatıklarını bütün hafta dinler gibi bir sabırla onu dinliyor ve bıraksalar sohbet dahi ediyordu. Tony'e göre ikisinin arasındaki ilişki kafa yoran cinstendi. Olması imkansızdı.
"Sadece konuşmadık. Kahvaltıya da gittik." Rylee elini havaya kaldırıp kahvaltıda içtiği buzlu çayı yudumlarken Tony'nin kaşları çatıldı.
Birlikte kahvaltıya mı gitmişlerdi?
"Birlikte kahvaltıya mı gittiniz?"
Patronunun sorusu ile anında başını salladı Happy.
"Evet, şehrin en iyi pastırmacısıydı. Ry çok sevdiğini gitmek istediğini söyledi ve onu götürdüm." Adam normal bir şeymiş gibi omuz silkerken Tony başını salladı ona. "Ry...pastırma sever, tabii." dedi en sakin ses tonuyla. Aynı sakinlikle kıza döndü. "Sabahın sekiz buçuğunda burada ne işin var?""Ben de gelebilir miyim diye sormak için kalkmıştım."
Tony'nin gittiği otelde bir gündüz davetiydi, şirket yöneticisi olarak bu tarz yerlerde bulunması gerektiğini Pepper dün gece defalarca dile getirdiği için gitmek zorundaydı. Bu saatte en rahat takımını giymesinin, hangi deriden saat taksa diye kafa yormasının nedeni de buydu.
Kızın masumiyetine alayla sırıttı Tony, kendine bir bardak su alırken konuştu.
"Hayır." dedi ve birkaç saniye neden böyle bir şey istediğini düşündü. Belki de direkt kendisine sormalıydı. "Neden sıkıcı bir davete gelmek istiyorsun?" dedi arkasını dönerken.
Rylee çayını içmeyi kesip masaya bıraktı. "Olay davet değil. Orası Monako, bugünki F1 yarışlarına bir göz atabilirdik..."
Rylee'nin canı evde sıkılmaya başlamıştı.
Hologramı ile işi bitmişti, kesinlikle hiçbir sorunu yoktu hatta fazlası bile var diyebilirdi. Birkaç gece çok çalışıp renklerini canlı, görüntü kalitesini oldukça net yapmıştı. Hatta bir gece yaptığı lazer yazıcıyı piyasaya sunsa ne kadar edeceğine kadar hesap yapmıştı.
Hesabına göre zengin oluyordu.
Neyseki şuan köşeyi dönmek yerine araba yarışı izlemeyi daha zevkli buluyordu. Bir aktivite yapmaya ihtiyacı vardı, sonrasında bitmeyen depresyonuna devam edebilirdi. Mesela dün gece ,adamın değişik hastalığını öğrendikten sonra, Tony de gidince tek başına ne yapacağını düşünürken neredeyse kafayı sıyıracaktı, yalnız kalmayı üç saatte fobisi haline getirmişti.
"Bakardık mı dedin?"
Bitirdiği suyu masaya bırakıp mavi gömleğini iliklemeye devam etti Tony.
"Yoksa Happy'i manipüle edip kendimi götürtürüm mü?"
Rylee adamın dediğiyle kaşları çatıldı. "Kulağı berbat bir insanmışım gibi geliyor."
"İsteseydi götürürdüm."
Happy kız çocuğu kıta değiştirmek istese ona da tamam diyecekmiş gibi bir umursamazlıkla konuşuyordu. Rylee sevdiği tek Stark olabilirdi. Konuşkandı ve diğer çocukların aksine akıllıydı. Happy pek Stark tanımamıştı ama kızı sevmişti. Söylediklerinin ardından Happy, Tony ile göz göze gelmiş, adamın hadi bir dene bakışlarını gördüğünde gözlerini ondan zar zor ayırarak batırdığı işi sıvamaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
peace || 𝙎𝙏𝘼𝙍𝙆'𝙎 𝘿𝘼𝙐𝙂𝙃𝙏𝙀𝙍
FanfictionMandarin'den sonra kırılma noktasını yaşamış artık eskisi gibi hissetmeyen Tony Stark için zırhları tek çıkış yoluydu. Zırhları yani onun deyimi ile oyuncakları' dışında hiçbir şeyi olmadığını düşünüyor gece gündüz uyku sorunlarıyla baş ederek sade...