and meet in between it would get me so

3.5K 540 1K
                                    

yorum: 600

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yorum: 600

--------

Otobüsten indikten sonra beş dakikalık bir yol daha kat ederek nihayet kafeye ulaştık. İçeri ilk önce Hyunjin girdi. Kapıyı açar açmaz kapının üstünde asılı çan çaldı, bu sayede uzun tezgahın arkasındaki iki kişi bize doğru döndü.

Hyunjin'i görünce ikisi de gülümsedi ve tezgaha iyice yaklaşıp bize baktılar.

"Merhaba hoş geldiniz."

Hyunjin'in babası olduğunu düşündüğüm adam güleryüzlü ve sevecen bir tavırla konuşunca ben de gülümsedim.

"Merhaba efendim."

Ardından Hyunjin hiç vakit kaybetmeden beni işaret etti ve "Arkadaşım iş başvurusu için geldi." dedi. Beni arkadaş olarak tanıtması yüzümün hafifçe ekşimesine sebep olsa da hiç bozmadan tekrar tebessüm ettim.

"Çok iyi yapmışsın. Senin gibi genç bir delikalıya ihtiyacımız vardı zaten." dedi ve masaları işaret ederek "Siz oturun, ben üstümdeki önlüğü çıkarıp geliyorum." diye devam etti.

Hemen Felix'e bakıp başımla gelmesi için işaret ettim. Ardından yuvarlak masanın etrafındaki turuncu sandalyeye oturdum.

Kafe inanılmaz renkliydi. Genelde bu kadar renkli ortamları sevmezdim ama nedense renk uyumları ve insanı çok da boğmayan tasarımı beni hiç rahatsız etmedi. Her şey cıvıl cıvıl görünüyordu.

Aynı şekilde içeriye girdiğimizden beri bize gülümseyen çalışanlar ve Hyunjin'in babası da dahil buradaki her şey insana enerji veriyor gibiydi.

Hyunjin hemen yanımıza gelmedi.

Çalışanlardan iki kişi ile muhabbet ediyor, aynı zamanda ne hakkında olduğunu bilmediğim herhangi bir şeye sesli şekilde gülüyordu.

Felix masanın üstünde birleştirdiği ellerini bana doğru uzattı ve gülümsedi.

"Ortam mükemmel değil mi?"

Bir süre cevap vermedim ve başımı hafifçe kaldırıp etrafı incelemeye devam ettim. Raflar hafif turuncuya kaçan tatlı bir renk ile boyanmıştı. Üstünde küçük figürler, küçük saksıda çiçekler ve kitaplar vardı.

Kafenin dışarıya bakan kısmı tamamen camdan yapılmaydı ve üstündeki çizimler inanılmaz bir hava katıyordu.

Biz geldiğimizde yalnızca iki çiftin olduğu kafe, yavaş yavaş dakikalar geçtikçe iyice dolmaya başladı. Kapı her açıldığında küçük zil çalıyor, çalışanlar hızlı bir şekilde müşteriye hoş geldiniz diyerek güler bir yüzle karşılama yapıyordu.

Kendimi yabancı hissettim.

Bu canlılık bana çok uzak ve garip gelmişti. Ancak beklediğim gibi içimde bir huzursuzluğa sebep olmuyordu, aksine beni de canlandırıyormuş gibi hissediyordum.

you get me so high, danceracha Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin