2. Bölüm 'Meari Anlatıyor.'

45 10 2
                                    

Meari:

Cehan ikinci dönem bizim bölüme de geçiş yaparak iki bölüm birden okumaya başlamıştı, böylece istatistik dersini de birlikte almış olduk. İlk dersin çıkışında arkadaşlarım büyük bir tantana kopararak onun varlığından beni haberdar ettiler. Belki de ilk defa benim olduğum bir alanda kitaplarına gömülmüş, sakince herkesin sınıftan çıkmasını bekliyordu. Tüm dikkatini okuduğu kitaba vermişti. Böyle sakarlığından eser kalmadığına, masum bir çocuğa dönüştüğüne ilk defa şahit oluyordum.

Zorlandığım bu dersi anlamak için en önde arkadaşlarımla oturuyordum, o ise en arkada tek başına oturuyordu. İlk sınavdan en yüksek notu alarak hocanın bir anda gözüne girmiş, sınıfın da dikkatini çekmişti. Sınıfta en düşük notu alan bendim. Arkadaşlarım için yeni bir eğlence çıkmıştı. Her ders sınıfın dahisiyle sınıfın aptalını evlendiriyor, boşandırıyor ve tekrar evlendiriyorlardı.

1 sınav notu, bir sunum ve 2 ödevden not alacağımız bu dersi illa ki almak zorundaydık. Ben bu dersten kesin kalacak gözüyle kendime bakıyor, derse olan tüm iştiyakımı yavaş yavaş kaybediyordum. Sunum zamanı geldiğinde dört arkadaş birbirimizden beter olduğumuz için farklı gruplara mı dağılsak yoksa hep birlikte bir grup mu kursak kararsız kaldık. Bu kararsızlığımıza uzaktan şahit olan hoca bize bıyıkaltı gülüyor, iki türlü de ne farkı olacak ki der gibi dalga geçercesine bakıyordu.

Bütün sınıf Cehan'ı kendi grubuna almak için yarış haline geçmiş gibiydi. Grup sözcüleri dönemin başından beri yanına uğrayıp selam bile vermedikleri Cehan'a arkadaşça yaklaşıyorlar, pişkin pişkin sırıtıyorlardı. Cehan yanına gelen her bir kişide bana bakıyor, sanki bakışlarıyla birşeyler söylemeye çalışıyordu. 'Kurtar beni!' diye yalvarıyor muydu yoksa bana mı öyle geliyordu?

Cehan'ın bakışlarını fark eden arkadaşım Çiçi benim teklifime Cehan'ın hayır diyemeyeceğini öne sürdü. Diğerleri de bana deli gibi aşık bu çocuğun benim teklifimi havada karada kapacağı yönünde cümleler sarfettiler. Fakat ben çok utanıyordum. Benimle yakıştırılan bu çocuk benimle değer kazanacaktı hani? Onun bana karşı olan duygularını kullanarak ona bu ihaneti nasıl yapacaktım? Arkadaşlarıma bu hislerimden bahsetmedim tabii ki. Merhametim yine dalga konusu olabilirdi. Ders, grup kurma telaşıyla bitmiş, anladığımız kadarıyla Cehan daha kimsenin teklifini tam olarak kabul etmemişti.

Hocanın sınıftan çıkmasıyla arkadaşların beni zorla ayağa kaldırması bir oldu. Ağır ağır adımlarla en arka sıraya kadar çıktım. Cehan bana bakıyordu. Önündeki defterin kapağını aklına bir şey gelmiş gibi hışımla kapattı. Onu ve onun duygularını kullanacağımı anlamış ve buna kızmış olabilir miydi? Güç almak istercesine arkadaşlarıma döndüm. Cesaret vermek için el kol hareketleri yapıyorlardı. Cehan'la aramızdaki mesafe sadece iki adımdı. Ağzından belki de bir kelime çıkar diye bir an ümitlendim. Ama o sanki orda tam tepesinde dikilen ben değilmişim gibi çantasına eşyalarını koymayı tercih etmişti. Utanıyor muydu? Kaçacak mıydı? Ya da benim de diğerleri gibi işim düşünce yanına kuzu gibi sokulmam onu rahatsız mı etmişti? Çantasının fermuarını yavaş yavaş çekti. Daha fazla kendimi aptal durumuna sokmadan oradan uzaklaşmak istiyordum. Arkadaşlarıma baktım. Hala konuşmadığıma şaşırmış gibilerdi. Cehan'ın her an kalkabilme ihtimali onları çok heyecanlandırmışa benziyordu. Deminden beri oturan arkadaşım Suzi de ayağa kalkmıştı. Gururumla arkadaşlarım arasında kalmıştım. Gururumla bu çocuk arasında kalmıştım. Cehan bez çantasının içine geçmiş kenarlarını düzeltirken ayağa kalktı. İşte gidiyordu. Bana tek kelime etmeden gidiyordu. Yüzündeki ifadeyi sevmemiştim. Bu neydi şimdi? Galibiyetini kutlayan bir şampiyon gibi çıkacak mıydı sınıftan? Buna razı olamazdım.

Sıradan çıkıp çantasını sırtına atmıştı. Kapıya yönelen yüzündeki ifade de neydi? Korktum bir an. Hani bir hissin sizi ele geçirmesinden korkarsınız ya... Hani korkmaktan korkarsınız... Sevmekten korkarsınız... Şüphe etmekten korkarsınız... O an bu garip çocuğa yakın olmaktan korktum. Kambur duruşuyla biraz sonra koyunlarına dünyanın en güzel melodisini çalacak bir çoban gibiydi... Onun çalabileceği melodiden korktum. O melodiyi sevebileceğimden korktum. O melodiyi sevme ihtimalimin bile insanların ağzına alay konusu olacağından korktum. Korkum sesime yansıdı ve hiç kimsenin duyamayacağı bir ses tonuyla "Cehan" dedim. "Cehan". Bir an durdu. Kapıya yaklaşmıştı. Bana dönecek, cevap verecek sandım fakat yürümesine devam etti. Beni duymamış mıydı? Hayır, beni çok iyi duymuştu ama belki o da bir şeyden korkmuştu.

MEARİ'NİN BELALISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin