Küçük bir kız düşünün. Annesinin şarkılarıyla büyümüş, babasını çok seven, gülümsemesi yüzünden hiç düşmeyen bir kız çocuğu. Sonra o çocuğun hiç kaybolmayan gülümsemesini tek bir hamleyle bozduklarını düşünün, hemde bunu önce annesini, sonra babasını öldürerek yaptıklarını.
Bir enkaz kalmıştı küçük kızın gülümsemesinin yerine. Sonra o enkazın üzerine gözyaşları yağdı ve enkazın altından bir tohum filizlendi, büyüdükçe köklerini enkazın altına saldı. Köklerinden yeni tohumlar filizlendi ve tüm o yeşillik koskoca enkazı gizledi. Kimse de o enkazı bir daha göremedi.
Artık ne babasının arkasından ağlayan o küçük kız, ne de her şeyden korkan biri vardı. O yeşillik, enkazın kendisine karışmasına izin verdi ve daha da güçlendi. Sonrasında insanların ona verdiği zehirler onu zehirledi ve kendisi de zehirli bir sarmaşığa dönüştü. Artık kimse ona dokunamıyordu, dokunmaya çalışırsa zehirleniyorlardı.
Kimsenin ona verecek suyu yoktu. Sarmaşık kimseye muhtaç kalmadan kendini besledi ve daha da güçlendi. Artık enkaz yoktu, bir enkaz oluşmasını sağlayabilecek sarmaşık kalmıştı geriye.
(Diğer bölümlerden kesit)
"Kendini hiç mi düşünmüyorsun?" dediğinde gözlerimi gecenin karanlığına karışmış denizden çekmeden cevap verdim.
"Ben kendimi düşünmeyi bırakalı çok oldu Başsavcı. Ben kendimi düşündükçe insanlar kendi bencilliklerini umursamadan bencil olduğumu düşündüler. Halbuki kendimi onlardan korumam bencillik değil güvensizlikti."
"Bana da mı güvenmiyorsun?" diye sordu.
"Hani şu bana yaklaşmasını dahi istemediğiniz adam var ya, onun haricinde kimseye güvenmiyordum ben. Zaten kime güvendiysem söküp attılar..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCININ KANUNU
ActionBabası ölen küçük bir kızın ileriki yıllarda Savcı olarak babasının cesedinin parçalarını tüm dünyada arama hikayesinde bana eşlik etmeye hazır mısınız? *** "Kimsin?" diye sordu karşımdaki adam. "Savcıyım." dedim umurs...