Selamlarrrrr
Tekrardan burada buluştuk. Umarım hepiniz çok iyisinizdir.
Sizi çok bekletmeden bölüme geçelim
Bu arada sizden isteğim lütfen kitabı okurken satır arası yorumlar bırakmaya dikkat edin. Beni motive eden şeyler onlar ve gerçekten yazdıklarınızı okumak bana çok iyi geliyor.
İyi okumalar dilerim ♡
Bölüm şarkısı: Onur Can Özcan - Hırka
⚖️
~Kanun Sekiz: Vazgeçme. Onları düşün. Sana ihtiyacı olanları düşün.~
⚖️
(10 Yıl Önce - Yazarın Anlatımıyla:)
Hissettiği uykusuzluk kendisine baş ağrısı olarak geri dönse de umursamadı Ayçan. Önündeki büyük ekranda oynatılan kamera görüntülerini tekrar tekrar izledi. Bir ipucu aradı, bulamadı. Beyni artık kendiliğinden o görüntüleri oynatmaya başladı. Delirdiğini düşünmeye başlamıştı.
Hiçbir ipucu yoktu. Hedefindeki kişileri vururken üç tane maskeli, simsiyah giyinimli adam gelip onu etkisiz hale getiriyordu. Giderken geçtikleri yolların kamera görüntüleri ise imha edilmişti. O sırada Kılıç Ayçan'a çok kez seslenmişti fakat Ayçan onu duymamış önündeki adamlarla ilgilenmişti. Bu yüzden kendini çok suçlamıştı Ayçan. Eğer o seslenişleri duysaydı şu an o yanında olurdu. Her akşam olduğu gibi bahçedeki çardağın altında oturur sohbet ederlerdi. Şu an ise sabahın erken saatleriydi fakat o çardağa gitmek Ayçan'ın içinden gelmemişti.
Oturduğu koltuk salladığı bacağın etkisiyle titrerken umursamadı. Bir eli koluna takılı olan serumun etkisiyle hareket edemezken diğeri sıkıntıyla saçlarını karıştırıyordu. Orada geçirdiği atağın ardından operasyon iptal edilmiş ve kuruma gelinmişti. Kurumun doktoru Ayçan'ı muayene ettikten sonra Dina'nın anlattığı belirtilere göre panik atak teşhisi koymuştu. Ardından Ayçan'a bir serum takarak kendisine gelmesini sağlamıştı. Çok geçmeden kendine gelen Ayçan hiç dinlenme gereksinimi duymadan odasından çıkıp toplantı salonuna gelmişti. O baygınken ekibin elde ettiği kamera görüntülerini izlemeye başlayalı ise iki buçuk saat olmuştu.
Üstünde Kılıç varken giydiği o renkli kıyafetler yoktu. Siyah yün kazağının altına giydiği siyah taytı ve siyah çizmeleri ile tekrar eski haline dönmüştü. Kılıç yokken o kıyafetleri giymek içinden gelmemişti. Tüm renkleri kaybolmuş gibi hissediyordu.
"Ayçan," diye seslenen Dina ile kendine geldiğinde sonunda bakışlarını ekrandan ayırdı. Yanına gelip oturan Dina'ya baktığında biraz çekingen bir şekilde durduğunu fark etti.
"Ne oldu?" diye sorarken sesinin çıkmamasına lanet etti.
"Bak canım, sana bir şey söyleyeceğim ama fevri hareket edip düşünmeden bir şey yapmayacaksın, tamam mı?" dediğinde Ayçan hızla yaslandığı koltukta doğruldu. Kolundaki serum bu ani hareketi ile canını acıtsa da umursamadı.
"Ne oldu?" diye bastırarak sorduğunda karşısındaki kadın derin bir nefes aldı.
"Kılıç'ı götürdükleri arabayı tespit ettik." dediği an Ayçan rahat bir nefes aldı.
"Tamam, neredeymiş?" diye sorduğunda Dina gerginlikle dudaklarını ıslattı. "Söylesene!"
"Araba limana gidiyor. Sanırım yurt dışına götürecekler." demesiyle Ayçan beyninden vurulmuşa döndü. Nefes alış verişleri sıklaşırken Dina hızla elini koluna yerleştirdi. "İyi misin?"
![](https://img.wattpad.com/cover/318313907-288-k29015.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCININ KANUNU
Action*** "Kimsin?" diye sordu karşımdaki adam. "Savcıyım." dedim umursamazca. "Nasıl bir Savcısın?" dedi. "Ölmüş bir Savcıyım." dedim. "Kim öldürdü?" dedi. "Katilim." dedim. "Savcıysan neden hapse attırmadın?" dediğinde gülmekten başka...