Polaroid love - enhypen 🎆
*
Elena,
Beyaz gül,ay,paris.
Senden gelen vibe bu idi.
Gerçek misin? Kesinlikle benim gözümde büyük olmalısın,benden başka seni bu kadar öven yoktur.Yani,umuyorum.
Elimdeki yemek tabağını üste koydum ve arkamı dönüp merdivenlere geçtim.Profesörümle konuşmam gereken konular vardı,sanırım ondan sonra eve geçecektim.
Ah chan hyung..
Yanına gitmemi söylemişti,unutuyordum.Sanırım unutsaydım beni boynumdan tutar duvara monte ederdi.Çılgın avusturalyalı çocuk.
Profesörü buldum,olumlu bir konuşma tutmayı başardığımda 32 diş gülümsemeyle otobüs durağında bekledim.
Bir elim pantolonumun cebinde,diğer sallanıyordu. Yere bakan kafamı sağıma çevirdim.
Yok artık dedim kendime,bu kadar şanslı bir insan mıydım? Şaşırarak baktığım bedenden gözlerimi çektim zemine doğru.
Sende buradaydın.Bugün ince fiziğine uyan lila elbise giymiştin,beyaz ayakkabın,papatya kolyen vardı.
Siyah saçlarını bu sefer at kuyruğu yapmıştın,günlük bir kombindi ama okadar hoş görünüyordun ki kalbiminin ritmi inanılmazdı.
Haksızlıktı bu bana,aniden tanımadığım birine karşı böyle olmak 0:-1 resmen.
Parmak uçlarıma gelen ürpertiyle terlemeye başladığımı hissettim.Telefona bakıyordum beni görmeyecektin büyük ihtimal.
Gözümü yumdum,2 gün önce bana hangi bölümü okuduğumu sormuştun.
Onun ardından arkadaş canlısı olduğunu söyledin niyetini anlamıştım zaten.
Kafenin atmosferinden hoşlandığını ve arada geleceğinden bahsettin.
Bu benim için harikaydı.
Sanırım haftalar öncesinden daha yakın olmuştum sana.
Yüzümü sıvazladım,tekrar sana döndüm.
Gelen otobüsle kıpırdadım,burda olduğumu belli etmeli miydim?
Göz ucuyla baktım,pek keyfin yok gibiydi rahatsız etmemem daha doğruydu.
Zaten otobüse benden önce bindin.Oturup başını kaldırmamıştın bile.
Ah
Tamam belki beni fark etmeni istiyordum.
3 arkanda kalan koltuğa oturdum.Kulaklığımı taktım başka şeye odaklanmaya çalıştım,ama mümkün değildi.
Sinirlenmeye başlıyordum,neydim ben?
Liseli aptal aşık mı?
İnene kadar onu seyredip hayal mi kuracaktım?
Bu kendime acımasızlık olurdu.
Olabildiğince ilgimi kesmeye çalıştım,podcast dinledim.Başardım,odaklanmıştım ancak kısa sürmüştü. Yavaş yavaş dolan otobüste bakışlarım seni buldu.
İneceğim yer yakınlaştığından yerimden kalkıp kapı tarafında bedenimi arkama yasladığımda çaprazımda önümde kalıyordun.
Yarı uykuluydun gülmemek için kendimi tuttum.Başını cama yaşlanmıştın,dudaklarını büzüyordun.
Farkında olmadan iç çektim.
Kendine gelir olduğunda arkamı döndüm.
Ve birden telaşla düğmeye bastın, yarı açık çantanı omzuna attın.
Sanırım ineceğin yeri kaçırdın,yine etrafa hiç bakmadan hızla yanımdan geçip açılan kapıdan indin.
Ben kalp krizine yükselirken sen habersince indin. Hoş,haberin olsa nolurdu?
Kalp masajı mı yapacak sana felix?
Bedenimi çevirirken yerde kağıt parçası gördüm.Kaşlarım çatılırken eğilip aldım,düşürdün sanırım.
Dengesiz yırtılmış kağıttı,önünü okuduğumda dersinle ilgili kısa notlar vardı.Reflexen arkasını çevirdiğimde yabancı yazı ilişti gözüme.
Fransızcaydı.Kalemi çok bastırmıştın harfler kayıktı.
Merakım yükselirken ineceğim yere geldiğimi fark ettim.Heyecanla düğmeye basıp,otobüsten indim.
Kaldırıma basar basmaz telefonumu çıkarıp çeviriye girdim. Uzun süren kelime yazmam sonucunda derin nefes aldım,ancak tereddütle durdum.
Ne yapıyorsun felix?
Seni ilgilendirmiyor,kapılma.
Yinede merak etmiştim,sanki ne yazmıştı..
Parmağımı çevire değdirdiğimde ekrandaki yazıyla gözüm kağıda gitti.
Umarım beni unutacak kadar ileri gitmezsin--
Oiii vol2
Yazabilirsem hergün yb atarım bu kitaba,ilacımız demiştim değil mi? Uzun bekletmemeliyim!
Vote vermeyip yorum yapmayanlar defolabilir,ben kibar biri değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
spring breeze | lee felix
FanfictionSenin daphne olmadığın hikayede tek apollon ben olacağım. ©️beomlly #çillioğlan