Harleys in hawaii - katty perry
*
Elena,
Ellerim arasındaki nemli bezi tezgaha atıp elimi anlıma yasladım gözlerimi yumarak,saat 20:30'a geliyordu.
" selam felix" tanıdık sesle elimi anlımdan çektiğimde bay jaehyun gülümseyerek kendine kahve hazırlamaya yöneldiğinde yorgunlukla tebessüm ettim " selam"
Gülerek buzlara yöneldi " josef bugün seni yormuş olmalı" dediğinde güldüm
" bir daha vardiya değişmeyeceğim"Karşımda barmeni andıran adamın sadece kafe sahibi olması haksızlıktı,burdan bakınca karizma bir barmene benziyordu.Genç yaşında patron olması da hayran olunasıydı.
Ellerimi gevşettim,tezgahı temizlemeye yöneldiğimde gerisini kendisi halledebileceğini,dinlenmemi söylediğinde ferahlayarak soyunma odadına ilerledim.İş kıyafetlerinden sıyrılıp siyah cepli sweati üzerime geçirdim.Kenarda duran parfüme uzanıp 1-2 sıktıktan sonra tezgahın yanından çıktım.
Sırt çantama uzanan elimle adım atarken kafese çalan müzikle kasık kaşlarım gevşemişti. Niçin seni hatırlamıştım? Bu şarkı,seni hatırlatmıştı.
Ve aptalca olansa benim tebessüm etmemdi.
Kafeden ayrıldım,bir süre karanlıkta yürüdüm iki cebim pantolonumda.
Bazen bu halimin ezikçe ve aptalca olduğunu düşünüyordum.Arkadaş bile değildik,olmaya korkuyordum bile.
Böyle birşeyin aniden olması okadar saçmaydı ki.İnanması zordu karşıdaki için.
Çantamdaki kulaklığımı takıp ariande dinledim.
Chan hyungun dediği şeyler kafama yoğunlaşırken silkelendim.
Ne yani,çiçekçiye mi gitmeliydim? Tesadüfmüş gibi?
Birkaç dakika sessizce düşündüm,aslında bu mümkündü ancak aptal gibi tesadüfmüş,arkadaşmış rolü yapmak istemiyorum.
Bir anlık hisle yönümü çiçekçinin yoluna çevirdim.İçim içimi kemirirken,ellerim heyecandan titrerken eve nasıl gidebilirdim? Onca yorgunluktan sonra seni görmek istiyorum,ilacımı almak.
Sanırım apollon olma yolunda ilk adımımdı.
İçime anlaşılmaz bir his dolmuş,tüm vücudumu gerilim sarmıştı. Doğru mu yapıyordum?
" kahretsin" başımı yana eğerek söylenerek uzun bir süre yürüdüğümde beni tere sokan tabelaya baktım.
Shit.
Girmeliyim değil mi?
Amma kastın felix,e peki gireceksin ne diyeceksin?
Kağıt.
Hayır onu veremezdim saçmalık olurdu.
Olduğum yerde patates gibi dikilirken yükselen sesle irkilerek sağıma döndüm.
Gözüm irileşti,kalp ritmim atmosfer katına çıkarken afalladım olduğum yerde.
Elena?
Yutkundum,hışımla kolunu savurup sinirli bir tavırla ana dilinde birşeyler söylemiş ve savrulan saçların,hırkanla dükkana girmiştin.
Tanrım. Yanlış anı mı seçmiştim?
Gözüm dükkanın köşesine gittiğinde orta yaşlı bir bayanın üzgünce geriye çekilip kendine kızdığını gördüğümde dudaklarımı birbirine vurdum.
Seni o halde görmek bana yeterince göt korkusu vermişti aslında.
Düşen omuzumla ilerleyip camdan sana bakmayı umdum
Tabureye oturmuş yeri seyrediyordun,çatık çatların,kasılmış çenen ve yüzün bu hâlde bile çekici görünüyorken akşamın 9'u olmasından vuran rüzgarla kendime gelerek zor adımlarla ayrıldım dükkanının önünden.
Saçımı karıştırdım,şanssız günümdü.Neler olduğunu merak etsemse yorum bile yapmamam gerektiğinin farkındaydım.
Evime geçtiğimde ev arkadaşım Sam'i ölü gibi halıya uzanırken gördüğümde tekme geçirdim acıtmayacak şekilde.
" kalk,timi topla beyin yakmamız gereken konular var"
Derin nefes aldım,kalbimin sağlığını konuşmalıydık.
—-
Bi tuhaf bölüm oldu tarzı değişti gibi ama halledeceğim.
Sam= hyunjin bilginize 🥵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
spring breeze | lee felix
FanfictionSenin daphne olmadığın hikayede tek apollon ben olacağım. ©️beomlly #çillioğlan