-7-

25 2 3
                                    

Ateş, öldü mü?

Nasıl, aramızdan birisi bu kadar çabuk mu ayrıldı?

Peki şimdi ne olucak? Ateş öldü. 

Elim hafifçe yanağıma doğru gitti. Islanmış. Parmağımın ıslaklığına bir kaç saniye takılı kaldım. Deniz, o göz yaşlarımı saklayabilir.

Koştum. Kaçmayı denedim. Denize kadar koştum, deniz göz yaşımı saklardı. 

Denize kenarına geldiğimde kıyafetlerimle yavaş yavaş denizin içine doğru ilerledim. Her yerimle soğuğu hissetmek istedim. Kaçmayı denedim, denedim. Ama kaçamadım. Bazı şeylerden kaçılmıyormuş. 

Denizin boyu, beni aştığında yüzeye çıkmaya çalışmadım. Çırpınmadım, denemedim. 

Gözlerimi kapattım ve kafamı daldırdım. Karanlığın, sessizliğin ve yalnızlığın içerisinde durmak istiyordum. Denizin soğuğunun kalbimi, beynimi dondurmasını istiyordum. 

ARTIK KAÇMAK İSTEMİYORUM!

Nefesin tükeniyor Carmen, yüzeye çıkman lazım. Hayır, hayır iç ses bana biraz daha müddet ver. Henüz hazır değilim. 

Kısa yolun sonu. Bu kadarmış...

Ölmek için hazırken sıcak bir el, buza dönmüş elimi tutup beni yüzeye çeki. 

Yüzeye çıktığım anda derin bir nefes aldım ve öksürmeye başladım. Hâlâ ağlıyordum. Ama gözümden akan yaş göz yaşı mı yoksa denizin suyu mu belli olmuyordu. Ellerimle gözlerimi silip etrafıma bakındım. 

Kimse yok.

Kimsem yok! 

Sesli sesli nefes almaya başladım. Sakinleşmem lazımdı. Artık içindeki bu üzüntüyü daha fazla tutamazsın Carmen. Kendine yazık ediyorsun. 

-Ege Mert-

Eğilip yerden düşen telefonu aldım. Telefon şakasıdır, e-eminim sadece şaka. 

Telefonu kulağıma doğru götürüp seslendim. "A-alo?" karşıdan bir yanıt bekledim. Ama tek duyduğum ses ağlamaklı konuşmalardı. Ayaz, Ateş'e: Şakanın sırası değil kalk şurdan, diye bağırıyordu. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu her yerden belliydi.

Göz yaşlarımın durmasına engel olamıyorum. Hayır, Ege kendine gel. Carmen kaçıp gitti, kendine zarar verebilir. Emir'i kaldır ve onu aramaya git.

Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Telefonu kapatıp zorla yerden kalktım. 

"Emir. Ha-hadi kalk." tepki vermiyordu. Kafasını yukarı doğru kaldırıp gözlerini kapatmıştı. Neden böyle yaptığını anlıyordum. Ağladığını görmemem için. Eskidende böyle yapardı, hatta çocukken bile. 

"Emir kalk! Carmen koşarak bir yere doğru gitti, kendine zarar vermiş olabilir!" diye bağırdım. Konuşurken bir taraftan ağladığım için sesimi ayarlayamıyordum. Yoksa asla bağırmam.

Ağlamaklı bir ses tonuyla; "Nasıl önceden akıl edemedim Ege," dedi. Elimle omzuna dokundum. 

"Emir, bırak göz yaşların özgürce hareket etsin."

Dolu dolu gözleriyle bana baktı ve ayağa kalktı. Boyum bir erkeğe göre biraz kısaydı, ve Emir'in ki ise uzun.

Hala bir elimle omzundan tutuyordum. Acı dolu "Orn" dedi ve bana sıkıca sarılıp yüzünü boynuma gömdü. Biraz şaşırmıştım ama bende ona sarıldım. 

İçimizdeki üzüntü bir nebze de olsa geçmişti. 

Emir benden ayrıldığında yüzünü incelemeye başladım. 5000 yıldır aynı yüz.Neredeyse hiçbir değişiklik yok. 

Elfler ve PerilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin