Şatafatlı uzun bir koridor, galiba sarayın içerisinde. Uzun koridorda uzun gri sakallı ve monokl takmıştı. Ve hep görmekten keyif aldığım o elf kulaklar ve parlak mor gözler.
Kral olduğunu düşündüğüm adam bana arkasını dönüp ellerini arkasında birleştirdi.
"Ama efendim-" diye seslenmemle adam tekrar durdu ve çatık kaşlarıyla bana uzun uzun baktı. Ve ardından tekrar aynı şekilde yürümeye devam etti.
"Bakın, dış savunmamız oldukça güçsüz. Herhangi bir peri saldırısında hazırlıksız yakalanacağız." adımlarını yavaşlatmıştı. Bu beni dinlediğini gösterir.
"Ayrıca prens Conrad yapacağımız donanmadan bir şekilde haberdar olmuş. Bazı peri ajanlarını krallığımızın içine sokmayı başarmış. "
"Canım Urmicca'm. Daha gençsin bu tarz sorunlarla bırakta ben ilgileneyim."
Kralın arkasındaki silüet de kim? Onu tanıyorum. Bu Alba!
"Kralım!" deyip kralın önüne geçtim. O kız perilerde ki ünlü savaşçılardan birisiydi. Zaman kaybetmeden ayağımla yere sertçe vurdum ve içeri okçu elfler doluştu. Yanıma gelen bir elfe Kralı korumasını söyleyerek verdim. Kralın odadan çıkmasıyla camlardan içeri perilerin girmesi bir oldu.
"Alba, seni gördüğüme ne kadar sevindim anlatamam." dişlerimi sıktım.
"Ah Urmicca'cım karşılıklı."
"Yeter bu kadar tatava. Krallığıma girme cesaretinde bulundun. Bulunmamalıydın." dedim ve ilk saldırıyı başlatan ben oldum.
Duvara doğru uzanan sarmaşıklar hareketlendi ve bileğimden tuttu. "Bu basit numaralar gelecek kadar düşmedim" dedim. Sarmaşık kül olana kadar yandı. Ayağımı sertçe yere vurdum. Fayans kırıldı ve kırılan yerlerden lav çıkmaya başladı. Alba hareketlendi. Sarayın camları kırıldı ve içeri daha fazla peri girdi.
Dişlerimi sıktım ve yakınlardaki sulara hükmederek çoğu periyi suyun içerisine aldım. Ardından suyu dondurdum. Camlardan içeri daha fazla peri girdi. Alba gitmişti.
Sarayda tekrar hükmedebileceğim su arayışına girerken bir yandan da Rhothomir'i çağırmaya çalışıyordum.
Etrafım perilerle çevrildiği sırada kapıdan gösterişli bir giriş yapıldı.
"Ah Urmicca, bensiz neden başladın" dedi. Gelen Rhohomir'di. Bir ok aldı ve oku sertçe çekip bıraktı. Okları çok iyi kontrol ederdi. Ok hızlandı ve alev almaya başladı, ardından tek bir ok bütün perileri teker teker vurarak tekrar Rhothomir'in yanına düştü. Büyüleyici.
"Neden geç kaldın kızıl şeytan." saçlarını karıştırdım.
"Kraliçenin yanındaydım. Bana savunma hattını haritasını verdi. Çok gizli bir bilgi olduğu için vakit kaybetmeden sadece benim bildiğim bir yere gömdüm."
"Nereye gömdün?" diye sordum saçlarıyla oynarken.
"Sadece benim bildiğim bir yere." dedi. Ellerimi saçlarından çektim. "Hadi ama morlu söyleyemem, saçlarımla oynamaya devam et."
Gözlerim mor olduğu için bana morlu derdi. "Hayır." dedim ve çıktım.
Saraydan dışarı çıktım. Sarayın etrafı uzun uzun ağaçlar ve parıl parıl parlayan şelale ile kaplıydı. Şelalenin yanına gittim ve ordaki büyük kayanın üstüne oturdum.Şelaleden gelen su sesi sakinleşmemi sağlıyordu. Bu böyle devam ederse ne olduğunu anlayamadan kendimizi savaşın içinde bulacaktık. Suya doğru eğildim ve biraz kendimi inceledim. Beyaz saçlarımı sabah kalktığımda yandan iki örgü yapmıştım ama dağılmıştı. Mor gözlerim hâlâ parlamaya devam ediyordu. Saçlarım gibi ay beyazı ten rengimde çillerim kendini çok belli ediyordu. Üzerimdeki elbise ise güzel olduğu kadar rahatsız ediciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elfler ve Periler
FantasyEski çağlarda yaşanmış olan büyük bir savaşta kaybolan tahtın son varisi. Okula yeni başlayan Carmen, büyük bir intikam ateşinin ortasında kaybolduğunu ve bu büyük ateşte nasıl yanarak kaybedeceğinden habersizdi. "Ruhlarımız...