12.45
"Açıyor gözlerini.""Sonunda"
"Eslem iyi misin? Aloo Esleem beni duyabiliyor musun?"
"Başım çatlıyor."
"Mecazi anlamda değil galiba." bunu söylemesinden sonra Selin Erene kötü bir bakış attı. Elimi başıma götürdüğümde bir hırka parçası sarılıydı. Bir duvara dayanmış yatıyordum. Karşımda da yüksek ihtimal başında şişe kırılmış Selim yatıyordu. Anlaşılan o daha ayılamamıştı. Sınıf kapısının üzerine yaslanmış olan Barkın Serkan ve Mert'i gördüm.
"Senin için hırkamı feda ettim. Kıymetini bil kimse için yapmazdım." dedi Serkan gururla. Serkan mavi gözlü, sarışın uzun boylu biriydi.
"Bayağı büyük fedakarlık a**** koyayım ölüyorduk." dedi Eren yüzünü ekşiterek.
"Eren gelsene şu Yemekhaneye bir bakalım biz. Buz, yiyecek, içecek bir şeyler var mı? Karıştıralım getirelim yoksa öleceğiz burada." dedi Selin. Ereni çekiştirerek yukarı çıkarttı. Ortamda çok fazla ölmek kelimesi geçiyordu biraz tedirgin edici. Selim'in durumu daha kötü görünüyordu kafasının her yerinde cam parçaları vardı. Barkından destek alarak yavaşça doğruldum.
" Nereye hayırdır? "
"Tuvalete gidiyorum Serkan, sende gel beraber sıçalım istersen."
Lavaboya doğru kendime bakmak için yol aldım. Aynaya baktığımda kafama sarılmış hırkanın arasından kuruyan kan damlalarını görebiliyordum. Yüzümde kesikler , kesiklerin içinde de küçük cam parçaları. Anlaşılan çocuklar temizlemeye çalışmış ama pekte başarılı olamamıştı. Tam lavabodan çıkacakken arkamda Melisa ve Sıla belirdi. Gergin bir ortam oluşmuştu. Hızlıca lavabodan çıktım. Melisa'nın Sıla ile bir işi aslında olmazdı. Galiba Sıla Melisa'ya bir şeyler söyleyerek gözüne girmeye çalışıyordu. Melisa iki yüzlü, sinsi Sılayı bilgi almak için kullanıyordu. Kaçmakla alakalı olabilir miydi acaba? Sınıftakilerin çoğu kaçmayı denemişti ama sonuç başarısızdı, bu konu ile ilgili başka bir bilgimde yoktu. Kolidorun köşesinde Sıla beni sıkıştırdı.
"Daha iyi misin?" dedi Melisa üstüme doğru yürüyerek. Kendimi pek de iyi hissettim söylemezdi. Ve bu iki geri zekalı ile uğraşacak dermanım da yoktu. Arkadan bir ses geldi.
"Ne oldu Melisa yüzdeleri mi tartışıyorsunuz? Baban bu sene hangi dilimi almak için götünü yırtacak." Akın çok vurgulu ve boğuk bir sesle konuşuyordu. Bu ne biçim kavga anlamadığım bir dil bilmediğim bir olay herhalde.
"Yoksa yine satacak mısınız büyüyünce seni sattığı gibi mi o*****." Melisa ve Akının babaları uzun zaman önce dosttu. Ama ailelerin aralarındaki bu rekabet çocuklarına da yansımıştı. Aradan hemen sıvışmam gerekti.
" O da kim. " birden Akının arkasına doğru gelen bir sandalye ve Sıla belirdi. Sandalyeyi fırlattı. Kız her şeyi gözden çıkarmış tek istediği popüler olmaktı. Bunun uğruna az kalsın Akını harcayacaktı. Ne Melisa gibi okulun sahibi ne Selin gibi şirin ne Eylül gibi güçlü ne Ece gibi zengin nede Simge gibi havalıydı.
"Akın dikkat et. Eğil." diye bağırdım. Akın hızlıca eğildi. Sandalye Akının önünde ki bize doğru geliyordu. Bir hasar daha alamazdım. Melisa'nın omuzlarından tutup ikimizi de aşağıya doğru çektim. Kıl payı kurtulduk ama Sıla battıkça batıyordu Akının üzerine atladı ve ona saldırmaya başladı. Melisa ile hemen kendimizi köşeye çektik. İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Sırtımızı masaya dayadık.
"Sana saldırmaya çalıştığım ve dolap kapağı içinde içinde özür dilerim."
"Ben de sana iki yüzlü sinsi dediğim için özür dilerim"
"Bana iki yüzlü mü dedin."
"Aklımdan geçirdim. Sanırım bu konuşmayı yapmadan önce Akını kurtarmamız lazım." Melisa Sıla'yı tuttu. Akının üzerinden çekmeye çalışıyorduk. Sılanın da Emirden eksik kalır bir yanı yoktu. O da sülük gibiydi. Akın ise sanki ayıp olmasın diye karşılık bile vermiyordu. Sılayı Akının üzerinden kaldırdığımızda, zavallı Akının her tarafını çizilmişti. Sıla kocaman tırnaklarıyla adeta Akını bir tablo gibi kullanmıştı. Melisa ile Akının kollarının altına girdik. Sınıfa yaklaştıkça gelen sesler artıyordu hızla ilerledik yine bir şeyler olmuştu anlaşılan.
"Ciddi olamazsınız sadece birkaç saat rahat zaman geçiremeyecek miyiz? En azından birisi bizi buradan kurtarasıya kadar."
" Ama bir rahat durmuyorsunuz ki." Anladığım kadarıyla Mert Eren'e sataşmıştı. Sürekli Eren'e sataşırlardı. Zayıf bir çocuktu ve kendi çaplarında şaka olarak adlandırdıkları şeyleri de kaldırabiliyordu. Anne şakaları hariç.
"Galiba senin gözlerindeki gibi işte ."
"Oğlum bıktım elleme bana elleme dokunma."
"Bir şey mi dedik lan ne büyütüyorsun ."
"Sürekli aynı şeyi yapıyorsunuz. Bir geçinmeyi bile beceremediniz. Çocuk gibi başınızda bekliyoruz." Şakanın dozunu asla ayarlayamazlardı. Birlikte büyüdükleri için kendilerini kabul etmişlerdi. Her şey sakinlemeye başlamıştı. Ama yine kancık Sıla araya girip kendi kendine tekrar bir olay oluşturup, kavganın konusunu kendisi yapmıştı. Mert'le Sıla kavga ediyordu şimdide ve kavga Selim'in Sıla'nın annesine o***** demesiyle patladı. Anlaşılan Selim gibi Sıla bu konularda hassastı. Onlar gibi her şeyi hoş karşılamak zorunda olduğunu söylemiyorum tabii ki.
"Selim oğlum daha yeni ayıldın ya kıçın başın bir rahat dursun." Burada bir Eksik vardı Emir yoktu kaçmanın Bir yolunu bulduysa kaçmış bulamadıysa da saklanmış olacağını düşünüyorum.
"Lan bak benim ortak düşüncemin olmadığı insan yoktur senin kadar tuhaf bir insan görmedim hayatımda."
"Geri zekalıya bak." Tamam kabul edelim hiçbir hiçbirimiz sütten ak kaşık değildik. Hiçbirimizin de aman aman mantıklı kararları da yoktu ama bunları yaşamak için daha çok gençtik, neden yaşıyorduk hakikaten şu an. Mesela neden bu durumun içindeydik? Kahbe Muazzez'in planı neydi? Ne çeviriyordu arkamızdan? Bizi niye böyle bırakıp gittiler? Neden kimse onu durdurmadı? Bizden bu kadar mı nefret ediyorlardı? Belki de bu kadar ileri gideceğimizi düşünmemişlerdi. Sadece birkaç saat telefonlarımızdan uzak durup birbirimize iyi anlaşmaya başlayacağımızı falan düşündüler belki.
"Tek istediğim şey kimse ölmeden şuradan çıkmak."
"Dalga mı geçiyorsun biz başka şey düşünüyoruz. Çıldırtma beni yeter artık he sabrım gerçekten taşıyor. Her şeye burnunu sokup, üstüne çamur gelince acısını milletten çıkartamazsın. Bu şey gibi senin her Baban ile tartıştığında aynı şarkıyla ağlayarak internette paylaşman gibi."
"Ne saçmalıyorsun sen. Ne alaka şuan bu, bazı şeyler özeldir."
"Özel mi ? Özel mi bıraktın lan sen, nerden buluyorsun bilmiyorum ama sitedeki yayımları senin yaptığından eminim."
"Sen hayatımda gördüğüm en büyük sinsi yılansın." Okula ilk geldiğinde biraz ötekileştirilmişti. Bana da öyle olmuştu, hislerini anladığımı düşünerek ona yardım ettim. Büyük olaydan sonra herkesle aram açılmıştı, kimse benimle birlikte değildi. Benim yaşadıklarımı onun da yaşamasını istemedim. Ama o beni bırakıp gitti. Herkes onu seviyordu ve kıskanmam doğru değil biliyorum ama olaydan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. En azından son zamanlarda toplamıştım, her şey ortaya çıktıktan sonra rahat bir nefes alabilmiştim. Az önce kavga eden Selim ve Eren idi şimdi ise Eren Selim'i savunmaya çalışıyordu. Kardeş ilişkisinden kastım da tam olarak buydu.
"Çekil artık çocuğun üstünden kalk." Hepimiz kavgayı engellemeye çalışıyorduk. Eren Sılayı tutmaya çalışıyordu. Kendini tutan Ereni geriye doğru ittirdi.
13.27
Çığlık sesleri bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradan Bir Gün
Misterio / Suspenso"Aptal senin şuan ağlamaya hakkın yok. Ben olmasam senin bir hayatın bir hayatın yoktu. Belki şu an Eren dışarda öldü haberimiz yok." "Tamam sus artık sus yeter !" dedi Sıla ağlayarak. "Hala ağlıyor gerizekalıya bak çıldırıcam şimdi. Kimse seni ist...