8. Bölüm

22 5 6
                                    

Hellööööö
Nasılsınız Ay'larım? Ah bende iyiyim. Bu bölüme geldiğiniz için teşekkürler. Sizi neler bekliyor görelim. Okuduğunuz yerlerde ne tepki veriyorsanız yorumlarınızı yazınız. Oy vermeye unutmayın.
İyi okumalaaaaar...

KARANLIK

Gözlerimin önündeki denizle göz teması kurarak konuşuyordum. Gecenin köründe siyah olan deniz, benim denizimdi. Siyahları severdim, beni yansıttığını düşünürdüm. Bunu düşündüğüm için böyleydim zaten. Kalbim siyah, ruhum siyah, hayatım siyah, benim her şeyim siyah. Karanlığın içinde tutunduğum tek şey vardı, gece.

O da siyahtı. Mutluluk verici bir karanlığı vardı. Hangi gecenin beni mutlu ettiğini bilmiyordum. Ben kalbime yenik düşmezdim, üşmemde. Ama beni ona çeken bir şeyler var. Fikirlerimiz, düşüncelerimiz, hamlelerimiz, hayatımız . Kalbimiz taş, ruhumuz buruk, elimiz kan, başımız dik, gözümüz karaydı. Ama onun ela gözlerinde başka bir yaşanmışlık var. Peki onun hayat hikayesi ne?

'Ne saçmalıyorsun Özgür? Sana ne ondan?Neden sürekli onu düşünüp duruyorsun? Kendine gel!'

İç sesim yine olaya müdahale ederek araya girdi. İç sesim bana kızarken kendime geldim. Hakikaten ne oluyordu bana? Ona acıyor muydum?

Asla.

Ben kimseye acımazdım. Peki neden sürekli onun dediklerini düşünüyordum?

Bilmiyordum.

Neden o gün hiç sesimi çıkramadım? Neden anlına silahı dayayıp ona karşılık vermedim? Halbuki o an aklıma Ay'ın ifşa olmasıda umrumda olmayacaktı. Neden sözleri altında ezildim? Ne kazandım ne yenildim. Neden söylediği şeyler benim canımı yaktı?

Yüzlerce soru cevapsız kalırken bir hafta önceki konuşmamız aklıma gelmişti. Balo iptal olmuştu. Ve bende iptal olmuştum galiba. Herkesin içinde beni rezil etmişti ama benim kim olduğumu bilmeden. Burnunu sokmaması gereken konulara burnunu sokmuştu ve benim canımı oldukça sıkmıştı.

Salak adamın tekiydi. Güya beni rezil edecek ve küçük düşürecekti. Peki kim olduğumu bilse karşıma çıkmaya cesaret eder miydi? Sanmam.

*Bir hafta önce*

"Hazır mısın Ceren?"diye bağırdım.

"Biraz daha bekle" Homurdanmaktan asla vazgeçmiyordu.

" Ben gidiyorum. Seni bekleyemem. Daha sonra gelirsin."

"Sen ne ara hazırlandın ya?"

"Ben senin gibi uyuşuk değilim."

Topuklu ayakkabılarım yere güzel ve tok sesler çıkartırken kapıya doğru gittim. Elime aldığım araba anahtarım telefonum ve ayakkabımın renginde olan küçük çantamla birlikte arabaya doğru gitmeye başladım.

Arabanın önüne geldiğimde yavaşça arabanın kapısını açmış ve içine girmiştim. Bu birkaç gün çok sakin geçiyordu. Elim direksiyondayken dakikalarca sessizliğimle konuştum. Arabada sessizce oturmuş, kafamı arkaya yaslamış daha bir kaç gün önce annemin öldüğü günün kaçıncı yıl olduğunu hesaplamadığım zamanı düşünüyordum.

Melodi'yi özlemiştim. Minik kızım, annesinin bir canavar olduğunu öğrense benden kaçardı. Onun için hayattaydım zaten. Ölmek için gün sayan kadın artık çocuğu için mücadele edip kötüleri öldürüyordu.

Peki yolun sonunda ne olacaktı. Koruyabilecek miydim kızımı? Bu günlerde hiçbir şey bilmiyordum galiba.

Camın tıklanmasıyla gözlerimi açtım. Ceren, kaşları çatılmış bir şekilde bana bakıyordu. Camı indirip bende 'ne var?' der gibi baktım.

Gece'nin ÖzgürlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin