1

1.4K 109 175
                                    

"Ne olur çekme elini
karanlığımdan, bir sen
kaldın güzel bildiğim "

"Ne olur çekme elini karanlığımdan, bir sen kaldın güzel bildiğim "

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Annem büyük bir memnuniyetle beni süzdü. Uzun çabalar sonucu büyük bir şaheser çıkarmış gibi gülümsedi. Onun en büyük başarısı bendim ona göre. Beni doğurabilmiş olmak onu çok gururlandırırdı. Bu kadar güzel bir kız doğurmak tüm sosyetenin doğumumdan beri bizi konuşmasına yetmişti. Zaten annemgilin istediği de bu değil miydi?

Ben bu hayattan sıkılmanın verdiği dolulukla babama baktım. Belki bir umut beni dinler istemediğimi görür sanıyordum. Görüyordu da zaten. Ama benim ne kadar acı çektiğimi görüp hiçbir şey yapmaması dolu olan gözlerimden yaşlar düşmesine neden oluyordu.

'Lee sence elbisesi çok mu kısa?' babama değil bana sormalıydı bu soruyu. Buna karar verecek kişi babam değildi. Benim hayatımdı fakat hayatıma ben dışında herkes müdahale ediyordu. Yaşamım başlarda çok güzeldi. Çeşit çeşit oyuncaklarım ve yaptığım bir çok saçma davranış vardı. Ergenliğe girene kadar çok güzeldi her şey. Çocuk kalmak isterdim. Genç bir kız olmamayı dilerdim ve her zaman kendime dediğim gibi bu ailede doğmaktansa hiç doğmamayı tercih ederdim.

Ben kendimi Kim'lerin oğluna beğendirmek istemiyordum. Sırf burnu havada o çocuk için sabahın yedisinde kalkıp saat altıya kadar hazırlık yapmayı gururuma yediremiyordum işte. Edepli ol diyorlardı, cesaretli ol kimseye kendini ezdirme diyorlardı. Olurdum. Ama gururlu olmam konusunda neden kimse bir şey demiyordu? Babam gibi kibirli olmayı çok isterdim. İsterdim çünkü ona ses edebilecek kimse yoktu. Tabi bu kimsenin dışında Bay Kim vardı. Şehrin en varlıklı insanı olduğu söylenirdi. Çoğu kişi tanırdı ve saygı gösterirdi ona. Benim burnu havada babam bile. Sırf çıkarları için Bay Kim'in sözünü ikiletmez her dediğini ufak bir kafa sallayışıyla kabul ederdi.

Ve Bay Kim'in biricik oğlu vardı. Adı Taehyung olmalıydı sanırım. Annem bir deste kağıt getirip okumamı ve her şeyi ezberlememi istemişti. Ama ne yazık ki ben sadece ilk sayfaya göz atıp müstakbel kocamın adını öğrenmiş ve sıkılarak hemen başka bir uğraş bulmuştum kendime. Taehyung ile okullarımız arasında kilometreler vardı fakat namı bizim okula kadar gelmişti. Daha önce görmemiştim fakat herkes soğuk ve kalbe işleyen bir yüzü olduğunu söylerdi. Merak ederdim hep. Nasıl bir yüz kalbe işleyebilir ki? Bu sorunun cevabını acı bir gerçekle öğreneceğimi bilsem asla sormazdım.

'Anne...' dedim usulca ki her ne kadar içimde kopan fırtınalar olsa da dışımda sadece gerçekten isteyen insanların görebileceği bir hüzün vardı. Taehyung ile eş olacağımı öğreneli henüz bir hafta oluyordu ve ben tüm gözyaşlarımı bu acı gerçek için harcamıştım. Soğuk bakışlarını babamdan bana çevirdi. Ve diyeceklerim bir bir boğazıma bir yumru gibi oturdu.

'Kısa değil iyi oldu bence.' hafifçe kafa sallayıp tekrar babama döndü. Zaten benim sözüm onun için pek önem arz etmiyordu. Babam da kısa olmadığını söyleyince ancak ikna oldu. Yüzüme biraz daha pudra sürdü makyöz. Ve son olarak parfüm sıktım. Kiraz çiçeği... Daha güzel bir koku var mıydı dünyada? Bu koku bana huzur veriyor her şeye sahipmişim gibi hissettiriyordu. Bir kokuya bu kadar anlam yüklemek aptalcaydı fakat öyle bir huyum vardı ki, kokan güzel bir şey bulsam saatlerce koklar asla bıkmazdım.

'Sana vanilyalı olan kokuyu sıkmanı söylemiştim. Daha ağır kokuyor.' hadi ama buna da karışmayın anne. Sessiz kaldım onlarda çok üstelemedi. Artık evden çıkmamız gerekiyordu çünkü saat yedi için anlaşmışlardı. Kim'lerin malikanesini görebilecek olmak büyük bir ayrıcalıktı. Çoğu kişi oraya büyük bir hayranlık beslerdi ki bende görmek için heyecanlıydım. Fakat gitme sebebimin ufak bir misafirlik olmasını dilerdim.

'Bak Jennie orada düzgün davran. Ve sınırını biliyorsun daha fazlasını yeme. Israr edilse bile. Bu iş olursa ne kadar büyüyüp güçleneceğimizi bir düşün ve her şeyin en iyisini yap.' pekala en fazla ne olabilirdi? Hiç sevmediğim biriyle istemediğim evlilik yaparım. Belki ilerleyen zamanlarda çocuğumuz olur ve birbirini sevmeyen iki evebeyini olduğu için eksik hisseder. Bunlar sorun değil sonuçta şirketimizin güçlenmesi lazım. Bu her şeyden daha önemli. Benim mutluluğumdan bile.

'Geç kalıyoruz, çıkalım.' annem hızla çantasını aldı ve kapının önünde hazır olan arabaya bindik. Gergindim çünkü her şeye rağmen yanlış bir şey yapmak istemiyordum. Ve korkuyordum... Elbette Taehyung'un annesi ve babası beni severdi. Çünkü ben iyi oynardım. Ama Taehyung'u her ne kadar sevmesemde benden nefret etsin istemezdim. O da benim gibi bu birlikteliği istemiyordu eminim ki. Ama mecburduk. Bu durumda kabullenmekten başka yapacağımız pek bir şey yoktu.

Uzun bir yoluculuk sonrası büyük demir kapının önüne geldik. Kapı açılınca merakla etrafta gezindi gözlerim. Gerçekten harikaydı. Bahçede bir çok heykel vardı ve hepsini incelemek için can atıyordum. Ev modernliği ve eski dönemi bir arada yansıtıyordu. Bu çok ilgi çekiciydi.

'Ağzını kapat Jennie. Bir daha sana hiçbir konuda uyarı yapmak istemiyorum.' hızla toparlandım ve gözlerimi dizlerime sabitledim. Çünkü izlemeye devam edersem ağzım asla kapanmazdı. Gergince dudağımı dişledim fakat rujumun bozulacağını düşününce bundan vazgeçtim. Çünkü annem buna kızabilirdi.

Araba durduğunda kapı şoför tarafından açıldı ve ben titreyen bacaklarımla arabadan indim. Annem kolumu dürtüp dik durmam için beni uyarınca hızla duruşumu düzelttim. Bahçede bir çok koruma vardı. Derin bir nefes aldım ve giriş kapısına ilerledik. Topuklu giymeme rağmen annem ve babamdan kısa kalıyordum. Aslında aile üyelerimizin çoğu uzundu fakat ben bir istisnaydım sanırım. Zaten çok çabuk hastalanır her şeyden nem kapardım. Ve küçükken de iyi beslenemediğim için (çoğu yemek midemi bulandırır) kısa kalmıştım. Sorun değildi halimden memnundum.

Kapı bir hizmetli tarafından açıldı ve tüm aile üyeleri göründü. Anında annem ve babamın yüzünü büyük gülümsemeler alınca bende tebessüm ettim.

'Ah hoşgeldiniz.' annemgil kendi aralarında merhabalaşınca sıra bana gelmişti. Bayan Kim büyük bir gülümseme ile bana baktı.

'Ah Jennie, çok güzelsin hayatım.' teşekkür amaçlı gülümseyip hafifçe eğildim. Bunu herkes derdi. Evet güzeldim bunu inkar etmezdim. Ve elimden teşekkür etmekten başka bir şey gelmiyordu.

'Teşekkürler Bayan Kim.'

'Ah Taehyung çok büyümüşsün.' gözlerim merakla annemin sesinin geldiği yere dönerken gördüğüm uzun boylu ve dalgalı saçlı çocukla nefesim kesildi.

Yüzü kalbime işlenmemişti ama aklımdan da çıkmazdı.

...

Evet yepisyeni bir kurgu ile bir aradayız 🐱

Kaderi we can't hold on' a benzemesin. Bol bol oy ve yorum isterim ha 🥺🥺

Eğer konuyu beğenirseniz bölümleri çok geciktirmeyeceğim 💞

Kendinize iyi bakın 🧚‍♀️🧚‍♀️

All TimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin