Öylesine geldiği tepelikte oturmuş koca ovayı seyrediyordu. Sonra bir ses geldi tam arkasından. Kimsin diyecekken konuşan kız sesiyle tepki vermekten vazgeçti. Sesi büyüleyiciydi. Arkasını dönemedi sesini daha fazla dinlemek için..
'Ey göklere uzanan dallarıyla kocaman nar ağacı. Sende duyuyor musun? Allah'ın merhametini? Bak tüm varlık hep birlikte oturmuş ona zikir çeker durur. Kurtlar kuşlar yerde ki karıncalar.. Ey nar ağacı Allah'ın merhametini sende duyuyor musun?'
Bu konuşma şaşırtmıştı onu. Şimdi nar ağacından bir cevap mi bekliyordu? Onunla mı konuşuyordu?
'Ey kızcağız. Ben bir çare nar ağacıyım. Ne görürüm ne işitirim. Benimde zikir edenlerden gayrı görevim yoktur.. Benden ne istersin? Senin için de zikir mi etmemi istersin?'
Kız şaşkınlıkla geri çekildi. İlk 5 dakika hiç bir şey demedi. Ve sonra konuşmaya başladı.
'Ey nar ağacı. Allah'ın merhametini görmen gerek. O herkese görmesi için bir çift göz ve duyması için bir çift kulak bahsetti. Bizleri imtihan olalım diye bu deneme yerine saldı. Bilir misin ki bende senin kadar körüm. Ve şu dünyanın tadından da mahrumum. Çünkü en büyük lezzet ana babadandır. Senin duan da geçiyordur. Benim için dua et. Bu deneme yerini sağ salim gecebileyim. Bende senin için dua ederim. Demeki ben bu dünya için sadece aracıyım. Resulullahın dayandığı ağacı hatırla. Senin için dua ederim de sende onun gibi cennetlik olursun. Beni bekle nar ağacı yarın yine aynı vakit geleceğim ki seninle konuşabileyim. Beni eli boş yollama. Sohbetinden mahrum etme. Hadi Allah'a emanet olasın..'
Kızın arkasından bakakaldı köyün çobanı Sarıklıların Ali.. Köyünde böyle bir kız vardı ve onu ilk defa görüyordu..