yorum ve oylarinizi bekliyorum🫶🏻🫶🏻
***
Sabah olduğunda ilk uyanan kişiler Minho ve Chris olmuştu. Bugün günlerden pazardı ve yarın okul vardı. Chris, mutfağa girdiğinde sağ elindeki tavayı hafifçe havalandırarak pankekleri çevirmeye çalışan Minho'yu görmeyi beklemiyordu.
Beklediği herhangi bir şey yoktu fakat yine de yataktan ilk kalkanın kendisi olacağını sanıyordu.
Chris, Minho'nun yanından geçip gülümseyerek buzdolabına ulaşırken konuştu.
"Günaydın."
"Günaydın, marmelatları ve çikolatayı çıkarsana Chan. Kekler olmak üzere. Sonra gidip şu uykucuları uyandıralım."
Chan başıyla onaylayıp çoktan su almak için açmış olduğu dolaptan Minho'nun dediklerini çıkardı.
Bulduğu bir reçele ne reçeli olduğunu anlamak amacıyla kaşlarını çatarak bakarken çilek reçeli odluğunu fark etti ve dudaklarını yalayarak, "Mm, en sevdiğim." diye mırıldandı.Minho ona bir bakış atıp yandan gülümsemesini sundu ve pankekleri koymak için tabak çıkardı. Pankekleri tek bir tabağa koymayı bitirdiğinde üzerlerine tereyağ gezdirdi ve masaya bıraktı. Daha sonra herkes kendi istediği malzemeleri pankeklerin üstüne koyabilirdi.
O sırada Chan birbirine sarmaş dolaş olmuş, misafir odasında uyuyan Changbin ve Hyunjin'i uyandırmaya gitmişti. Minho dolaptan peynir, domates, zeytin ve cam şişedeki çilekli sütü de çıkardığında masa hazırdı.
Changbin uyandıktan sonra duyduğu kokularla koşarak mutfağa gelmiş, gözleri parlayarak sofraya bakıyordu. Hyunjin de arkasından gözünü ovarak gelmiş ve tam oturmak üzereyken Minho konuştu.
"Gidin bir elinizi yüzünüzü yıkayın. Pisler. Şeytan yalamıştır sizin yüzünüzü." Aslında böyle saçmalıklara inandığı yoktu, sadece arkadaşlarıyla uğraşmaya bayılıyordu.
Changbin vişne reçeli kabının içindeki kaşığı eline alırken gözlerini devirdi.
"Başlama sen de babam gibi." diye söylendikten sonra reçel sürdüğü pankekin üstüne peyniri koyup tek lokmada ağzına attı.
Hyunjin de "Yüzümü mü yaladın!?" diyip elleriyle yüzünü yoklayarak drama queenlik yapıyordu. Chan onların bu haline gülerken Minho Hyunjin'in ensesine bir tane geçirdi. Hyunjin, bu sefer de ensesinin acısıyla bağırırken Minho'ya olan korkusundan gidip yüzünü yıkayıp gelmişti. İşte şimdi tam olarak ayılmıştı.
Minho inatçı olan Changbin'e gözlerini devirip sandalyeye herkesle birlikte oturdu, ve afiyetle kahvaltılarını etmeye başladılar. Herkes Minho'ya övgülerini yağdırmıştı, çünkü yemek yapma konusunda cidden başarılıydı ve o olmasa sadece dışarıdan yiyecekleri de bir gerçekti. Bu yüzden de yalakalık yapıyorlardı.
Kahvaltının ortasında Minho'nun telefonunun sesi odasından yükseldi. Mesaj sesi değildi bu, biri arıyordu.
Kaşlarını çattı Minho. Sol kolunu havaya doğru kaldırıp akıllı saatinden saatin kaç olduğuna baktı. 09:00'a geliyordu. Yerinden kalkıp ağzında olan lokmayı çiğnerken odasına yöneldi. Ekranın üstünde babasının ismini görünce bir küfür mırıldandı. Bu saatte pazar günü Minho'yla ne işi olabilirdi ki?
Yine beni şirkete çağıracak diye düşündü Minho. Okulu bittiğinde şirketin başına geçeceği için babası arada önemli bir şey olduğunda çağırırdı onu. Daha fazla bekletmemeyi seçip telefonu açtı, babası bekletilmeyi sevmezdi.
"Efen-"
"Bu telefon niye açılmıyor?" Gözlerini devirdi Minho.
"Kahvaltı ediyordum."
"Ve?"
"Ve telefonum başka odadaydı."
"Güzel. Umarım kahvaltın bitmiştir çünkü seni şirkete bekliyorum, oğlum."
Bu adamın her söylediğine gözlerini devirip küfretmemek için zor tutuyordu kendini Minho.
"Sebep? Yine buluşma ayarlamadın bana umarım. Bak, anlamadığını biliyorum ama ben kızlardan-"
"Sus, oğlum." Oğlum kelimesini özellikle vurguluyordu ve yüzünde sahte gülümsemesi olduğuna yemin edebilirdi Minho. Belli ki yanında başkası vardı. "Hazırlanıp şirkete gel, misafirimiz var. Şirketimizin hisse ortağıyla tanışacaksın."
"Ne?" Ağzından alaylı bir gülüş kaçtı Minho'nun. Bir şeyler döndüğüne neredeyse emindi, babasının pazar günleri Minho'yla işi olmazdı genelde. Minho'nun sesini duyan kahvaltı eden üçlü ise seslere dikkat kesilmişlerdi.
"Duydun işte, kendisi bu saatte, bugün müsaitmiş. Misafirimizi daha fazla bekletme."
Yüzüne kapanan telefonu yaslı olan yanağından çekip telefona bakakalırken sinirle yüzünü sıvazladı Minho. Bu adama olan siniri bir türlü geçmiyordu. Nasıl geçsindi ki?
Dolabına ilerleyip üstüne siyah gömlek ve altına siyah kumaş pantolonunu geçirdi. Sırf sözde babasını gıcık etmek adına tek kulağına sallanan bir küpe yerleştirmişti. Ona göre küpe takmak bile ibnelikten başka bir şey değildi.
Saçlarını hafif düzeltip her şeyi gibi pahalı olduğu belli olan parfümünden sıktı, ve gitmek adına odasından çıktı.
Minho o kadar ateşli duruyordu ki Hyunjin'in ağzı beş karış açık kalmış, ki bu ağzındaki zeytinin düşmesine ve Chanbin'in ona iğrenir gibi bakmasına sebep olmuştu, Chris ise ıslık çalmıştı.
Changbin kuzen olduklarından şirkete onunla birlikte gelmişti dolayısıyla da daha önce bu görüntüyü görmüştü. Minho'ya dehşet yakıştığını inkar edemezdi.
Minho, babasına olan sevgisizliğinin aksine onun kardeşini seviyordu. Karakterlerinin benzemediğine şükrediyordu. Yoksa sevdiği tek akrabası olan Changbin ve amcası onun için olmazdı.
"Yemin ederim alfa olmasam sana yavşardım."
Hyunjin Minho'yu süzerken konuştu. Bu, odadaki herkesin kıkırdamasına sebep olmuştu. Minho, "Sanki yapmıyormuşsun gibi..." diye söylendi.
"Şirkete gidiyorsun yani? Baban bir sıkıntı çıkarmadı umarım." Konuşan Chan'dı. Olayları hep gözlemler, bir sorun olmadığına emin olurdu. Lise zamanından bu yana Minho'nun olmayan babası olmuştu Chan.
Minho kafasını sallayarak şirkete gittiğini onayladığında "Hallediyorum." diye söyledi.
Changbin konuştu. "Hadi kuzen! Güzel bir omega kapmadan gelme!"
Hyunjin ve Minho gözlerini devirirken Chris konuştu.
"Sanki pazardan meyve seçiyor amına koyayım."
Minho buradaki saçma konuşmaya daha fazla dayanamayıp kapıya doğru ilerledi ve konuştu. "Ben çıkıyorum. İhtiyacınız olursa benim diğer arabayı kullanırsınız."
Tam kapıyı kapatırken "Zengin piç." diye mırıldandı Hyunjin.
Minho yolda giderken kafasından bir sürü şey geçiyordu. Endişeli ve meraklı feromonları arabanın her yerini sarmıştı. Şirkete vardığında feromonlarını kontrol altına alması gerekiyordu. O adamım gözünde güçsüz gözükemezdi.
Babasının planları neydi? Çıkar olmadan hiçbir işe kalkışmazdı o. Başına babasının işleri yüzünden bir şey gelmeden, en kısa zamanda öğrenmeyi umuyordu.
***
evet daddy issues ve alfa, omega kavramı olsa da homofobik olayını koydum klişe.
ikinci bolumde gelmeye baslayan "batirdim mi acaba? sacmaladim mi acaba?" perileri gelmeye basladi bana. kitabin gidisati hakkinda falan ne dusundugunuzu soyler misiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kurye, minsung!
Fanfictionkuryeci jisung, pizza asigi olacagini bilmeyen minho. ☆ omegaverse, mpreg ☆ alfa minho - omega jisung ☆ yavas guncelleme ☆ kapak bana ait!!