fransızca'da "seni özledim" yerine
"tu me manques" denir.
bu "sen bende eksiksin" anlamına gelir.
özlemek, eksilmektir aslında.༄
"yine mi gelmiş?" gözlerimi taehyung'dan çekip yanımda oturan jimin'e çevirdim. "jeongguk." yoongi'nin sesiyle jimin'den ona döndüğümde gülümsedi. "konuş bence onunla." gözlerim tekrar taehyung'un kahve irislerine değdiğinde kaşlarını çattığını gördüm. aptal, yakışıklı herif. kesinlikle güzel yüzünü yumruklamak istiyordum, ucunda ben olan ve öpmeye doyamadığım minik burnunu kırmak istiyordum.
dün şarkı söylediğimiz yerde bugün de söyleyecektik ve yine gelmişti. jimin ve yoongi'ye sürekli tesadüf olduğunu söylesem de bilerek, benim için geldiğini söyleyip duruyorlardı.
benim için gelmezdi ki. 3 yıl hiçbir şekilde haber alamadığım adam neden benim için gelecekti? saçmaydı.
onlara dün kafenin arkasında olan olayı anlattığımda taehyung'a olan sinirleri tamamen geçmişti hatta ilk zamanlardaki gibi imalarda bulunup duruyorlardı.
istemiyordum. taehyung'u görmek, sesini duymak, onun hakkında olan hiçbir şeyi istemiyordum.
gözlerine nasıl bakıyordum bilmiyorum ama o bana hâlâ aynı bakıyordu. sanki dünyadaki en güzel şeymişim gibi, en güzel benmişim gibi.
'çok güzelsin sevgilim. sana her baktığımda aklımdan geçen tek şey bu. kalbimden geçenleri anlatamıyorum zaten.' gözlerim gözlerindeyken kulaklarımda yankılanan sesinden dolayı hafifçe tebessüm ettim. sevgilim...
"jungkook hadi!" jimin'in kolumu tutması ve beni çekiştirmesiyle ne olduğunu anlamadan kendimi ayakta buldum. "ne yapıyorsun ya?" jimin oflayıp puflayarak göz devirdi. "git konuş taehyungla."
"konuşmayacağım. onunla konuşak bir şeyim yok ki, ne diyeceğim yanına gidip? merhaba eski eşim neden buradasın falan mı?" yoongi dediğime gülüp jimin'i belinden tutup kendine çekti. "eski eşin ha?" yongi'ye dönüp kaşlarımı çattım. şu konuyla dalga geçmek zorunda mıydı her seferinde.
taehyungla tanıştıktan sonra 1 yıl boyunca birbirimize arkadaş gözüyle bakmıştık. fakat benim içimdeki hisler hiçbir zaman öyle olmamıştı. doğum günümde iki arkadaş gibi, birbirimizin içindeki hislerden habersiz, gezmiş ve tüm günü beraber geçirmiştik. birbirimizi gördüğümüz ilk sokağın kaldırımdan geçerken bir anda eğilip bana evlenme teklifi ettiğinde onun da hislerinin arkadaşlığın ötesinde olduğunu anlamıştım. ilk öpüşmemiz, ilk sevişmemiz, ilk defa tenlerimizin, kokularımızın birbirine karışması ve birbirimize sokulup uyumamız o gece olmuştu.
o sokakta, o sokağı aydınlatan loş sokak lambasının altında 'evlen benimle.' demesine karşılık ağlayıp onun da endişelenmesine sebep olduğumu anladığımda deli gibi öpmüştüm onu orada.
daha sonra fransa'da evlenip okulumuzu bitirip kore'ye geldiğimizde bir ev tutmuş ve beraber yaşamaya başlamıştık.
çok güzeldi. her sabah onunla uyanmak, uyandıktan üç saat sonra yataktan kalkmak, çünkü o üç saatte yatakta oyalayanıyorduk, bulduğumuz her boş anda öpüşmemiz, birbirimize doyumsuz olmamız ve daha birçok şey çok güzeldi.
kıskançlıklarıma her zaman güler, gözünün, aklının, kalbinin ve bedeninin sadece bana ait olduğunu söyleyip bunu kanıtlardı.
fazlasıyla kıskançtım. taehyung gibi biriyle evli olduğum için çok normaldi bu, herkesin gözü onun üstündeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memories in our astronomy
Kısa Hikayeşimdi burada yüz yüze bakıyorken benim için bir zamanlar tanıdığım yabancıdan ibaretsin | taekook smut twoshot