nisa'dan
survivor finalinden sonra aradan üç ay geçmişti. hiç olmadığım kadar yoğun, hiç tanımadığım kadar insan tanıdım. farklı bir ülkede farklı bir kültüre adapte olmaktan daha da zoru hayatına senin kontrolünde olmadan çok insan girip aynı hızda çıkmasıymış. bir düşünün kendine ait dünyan var. bir yarışmaya girip inanılmaz popülerliğe sahip oluyorsun ama öyle bir durum ki yarışma sebebiyle bu süreci hiç bilmiyorsun senin için yarışma öncesi hayatında 100-200 kişi varken yarışmadan çıktıktan sonra kişisel sosyal medya hesabını eline alınca 1.5 milyon sayısını görüyorsun. öyle bir affalıyorsun ki sana yaklaşan insanların iyi mi kötü mü olduğunu düşünemiyorsun bile. sana öyle bir zaman tanıyan yok çünkü. bunun sonuçlarını da en ağır şekilde yaşıyorsun.
bu zaman aralığında çok güvendiğim kişilerin çok arkamdan iş çevirdiğini öğrendim. her şey için ise çok geçti. üstüme yapışan bu tanınır kişiliği, popülerliği söküp atmak istiyordum. hırçınlaştıkça daha dibe batıyordum. normal bir insanın vermesi gereken tepkileri ben veremiyordum. elimden öyle bir hakkı almışlardı çünkü. herkes yapacağım en küçük hatayı bekleyip yılan gibi sokmayı hedefliyorlardı. çok sıkılıp çok bunalmıştım. yaptığım hatalardan ders çıkarıp yoluma bakmalıydım. önce ikiyüzlü insanları çıkardım hayatımdan sonra bu popülerliği olabildiğince azaltmaya çalıştım. sosyal medyayı az kullanıp nisa'yı unutturmaya çalıştım herkese. sonra güvendiğim insanlara yöneldim. onlarla zamanımı geçirip kendi benliğime döndüm. her şeyi rayına oturtup karşıma çıkan bu yeni dünyaya alışmışken ogeday girdi hayatıma. başta ona da herkes gibi mesafeli şüpheli yaklaşsam da bu hayatın böyle geçmeyeceğini, ne kadar kırılgan davranırsan o kadar kırılmaya açık biri olabileceğini fark ettim. ogeday bana tüm samimiyetiyle yaklaşırken ben de ona yavaş yavaş açılmaya başlamıştım. benim için dostane bir ilişkiyken onun için öyle değildi. her fırsatta beni övüyor, bazı şeyleri ima ediyordu. bana ilgisini göstermekten hiç çekinmiyordu. ilk başta bu durumdan rahatsız olsam da onunla vakit geçirmekten çok hoşlanıyordum. çok ortak noktamız vardı. çekya'daki yakın arkadaşlarım dışında bir ilkti bu. özlemiştim bu hissi ve arar da olmuştum. yavaş yavaş kendi hayatına dahil etmeye çalışıyordu beni. iş yeri, ortak spor salonuna gitmek,derken en sonunda marvel koleksiyonu ayağına evine kadar almıştı beni hayatında. o ne kadar hislerini belli ediyorsa ben de ilişkiye hazır olmadığımı belli ediyordum ona ama kimse hayatını istediği gibi yönetemezdi. yaptığın hareketlerin, aldığın kararların tek sorumlusu mantığın değil duyguların da etkisi de vardı. bunun bilincindeydim. çok gençtim hata yaparsam da telafi edebileceğimi inanıp kalbimden ne geçiyorsa onu yapmaya karar verdim.o gün ogeday'ın evine gittiğimde duygularımıza engel olamayıp bu isimsiz durumumuza artık bir ad verme zamanı geldiğini anlamıştık. zaman geçtikçe ogeday'ın bendeki yeri bambaşka bir boyuta yükseldi. onu çok sevmek dışında çok da değer veriyordum. mutlu olması bana yetiyordu. istediği her şeyi kendime "sen istiyor musun ki" diye bile sormayıp yapıyordum. o istiyor diye iş arkadaşlarının ortamına girdim. o istiyor diye ailesiyle tanıştım. o istiyor diye kendi menajeriyle anlaştım. o istiyor diye aynı evde yaşamaya başladık. "o mutlu olacaksa benlik bir sıkıntı yok" çünkü diyordum hep kendime ama benim kendi hayatımda ise onun yeri benim onun hayatına girmiş olduğum gibi değildi. ne arkadaş çevremle tanışmışlığı vardı ne ailemle. bir kere bile büyüdüğüm şehre gelmemişti ben onun tüm çocukluk hikayelerini biliyorken.
işte tam bu düşüncelere, ilişkimizin bir yılını doldurmaya günler kalmışken kapılmıştım. beynimi susturmaya çalışsam da engel olamıyordum. kendime sinirleniyor, mantığıma savaş açıyordum.
günlerden yine öyle bir günken galerime girip fotoğraflarımıza bakıyordum. bunun bana iyi geleceğini düşünürken daha da kötü olmuştum. en son beraber yemek yediğimiz yer grön. en son beraber olduğumuz yer winka. en son ogedayla selfie çekindiğimiz yer onu görmek için gittiğim, antrenörlük yaptığı spor salonu. fotoğraflarımıza bakıp sakinleşeceğim yerde daha da düşüncelerimin esiri olmuştum. ogeday'ı görmek, vakit geçirmek için hep ben bir çabaya giriyordum. başbaşa sağlıklı vakit geçiremiyor olmuştuk. kafamın içinde mantığımla cebelleşirken kapı çaldı. derin bir nefes alıp kapıya yöneldim. koridordaki aynadan kendime son bir kez bakıp kapıyı açtım. ogeday'dı.
![](https://img.wattpad.com/cover/319095157-288-k235508.jpg)