nisa'dan
ogeday'la geçirdiğim o uzun ve zor gece bana bir çok şeyi sorgulama mecburiyetinde hissettirmişti. ona karşı olan tüm hislerim tekrar birbirlerine karışmış, duygusal olarak savunmasız hale gelmiştim. gece uykuya daldıktan gözlerini açıncaya dek onunla tekrar deneme düşüncesine kapılmış en sonunda ogeday'a bir şans daha vermeye karar vermiştim ama hiçbir şey düşündüğüm gibi ilerlememişti. ilişkiyi kurtarmayı geç artık bu ilişkide her şeyin bitmiş olduğunu ogeday'ın ağzından duymuştum. kendimi o an o kadar ahmak hissetmiştim ki. haklıydı, zaten ben de günlerdir bunu savunuyordum. yine ve yeniden duygusal düşünmüş olmak insanı kırılmaya açık hale getirmiş olduğunu üzerimde görerek şahit olmuştum.
daha fazla ogeday'ın cümlelerini düşünerek kendimi yememek adına bihter'in evine sürdüğüm arabada müziği son sese getirdim. eve vardığımda arabadan indim. derin derin nefes alıp o geceyi en azından sağlıklı bir şekilde bitirdiğimizi şükredip kendimi bir nebze de olsa motive etmeye çalıştım. anahtarla kapıyı çevirdikten sonra içeri girdim. çantamı astığım sırada içeriden bihter belirdi. "kızım neredesin sen dün geceden beri? aklım çıktı." dedi. kendimi duvara yaslayıp "çıktığımda dedim ya ogeday'a gidiyorum diye." ellerini önünde bağlayıp "aynen öyle dedin demesine de yüzün sirke satıyordu. endişeli endişeli koşar adım çıkmıştın." dedi. sorgulanmaktan sıkılmış olduğumu belli eder şekilde "bihter, sabaha doğru döndüm ya sana. bir sorun olmadığını söyledim." yanıma yaklaşıp bir kolumu yumuşak bir şekilde sıktı. "nisa hiç iyi görünmüyorsun uyumadın mı hiç?" gözlerinin içine çaresizce baktım. kendime verdiğim sözü ne kadar uğraşmış olsam da tutamış ogeday'ı o halde bulunca tüm duruşumu bozmuştum. bihter'e bir yandan her şeyi anlatmak istiyordum ama mecalim de kalmamıştı. sesim titrer bir şekilde "hem de hiç." deyip yatak odasına ilerledim."biraz uyusam iyi olacak" deyip yatak odasının kapısını kapattım.
kendimi zar zor yatağa atıp çarşafı başıma kadar çekerek uykuya dalmayı bekledim.gördüğüm kabusla uykudan zar zor arındım. rüyamda ogeday yüzünü görmediğim biriyle kavga ediyor ben de onu zapt etmeye çalışıyordum. en sonunda adamı yere yığmış bana dönerek "her şey benim yüzümden" deyip öylece çekip gitmişti. rüyayı anlamlandıramayıp bu bir haftanın getirisi olduğuna yorumlayarak üzerinde durmadım.
yastıktan kafamı kaldırıp oturur duruma gelince başımın fena bir şekilde ağrıdığını hissettim. bir süre sabit kalıp ağrımın dinmesini bekledim fakat nafile sancı şeklinde vurmaya devam ediyordu. açlıktan olabileceğini düşünüp banyoya ihtiyaçlarımı giderdikten sonra bihter'in sesinin geldiği odaya doğru ilerledim. o da dünden beri boş durmamış floransa'da kalacak yer ayarlamak için kolları sıvamıştı. telefon görüşmesi sonlanınca bana dönerek "işte bu!" deyip heyecanla ellerini çırptı. yanıma yaklaşıp yanağıma öpücük kondurdu. "o gün baktığımız daire var ya. bir haftalığına kiraladım! her şey tıkır tıkır ilerliyor." deyip gülümsedi. ben de gülümsemesine karşılık verdim. "yarın uçuyoruz he." "ay, evet sonunda. bir aksilik çıkmazsa." deyip imalı imalı cevap verdi. göz devirip koltuğa geçtim. "of kızım benim elimde miydi sanki seni öyle hazırlanırken bırakmak?" telefonunu masaya koyduktan sonra yanıma oturdu. "neymiş derdi nisa o saatte?" dedi. biraz çekinir vaziyette bihter'e açılmaya başladım. "kediler beni çok özlemiş, mutsuzlarmış. onu haber vermişti de. içip içip sızdığı için ne geri aramalarıma ne de mesajlarıma dönmüştü. ben de bir şey oldu diye çok korkmuştum ondan." gözlerimi ondan kaçırıp sonraki sorusu için kendimi hazırlamaya başladım. kendisini koltuğa yaslayıp ellerini bağladı. "o kadar yani başka bir şey yok." dedi. geri ona dönüp "yok, tabii daha ne olacak?" hızlıca doğrulup suratıma doğru daire çizdi. " yalnız suratın öyle demiyor ama" dedi. "çok içmişti bihter, mahvolmuştu. ayrıca..." sözümü keserek "ayrıca yıldönümünüzdü." dedi. "evet" deyip kafamı yere indirdim. "başka ne oldu nisa? anlat işte." dedi. gözlerim yaşarmaya yer arıyor gibi anında dolmuştu. dizlerimi sıkıp bıraktıktan sonra "tüm gün gelmemi beklemiş, ne olursa olsun bu günü ayrı geçirmeyeceğimize inanmış. ben gelmeyince de içmiş, içmiş..." gözlerimi silerek devam ettim "ben onu ilk kez böyle gördüm. o kadar çaresiz haldeydi ki. ya ben gelmeseydim ne olurdu deyip durdum kendime." kaşlarını kaldırıp "ay nisa ne olabilirdi sanki sen de. sızdığı yerde kalır sabah da ayılırdı. bu konuda da kendini suçlarsan bak geliyor şamar." deyip elini yüzüme doğru kaldırdı. oflayıp "ben geri zekalıyım işte bihter iradesi olmayan bir geri zekalıyım." dedim. şüphe eder ve meraklı gözlerle "nasıl, ne yaptınız? daha ileriye mi gittiniz?" dedi. "ay hayır, o kadar da değil. yok olmadı bir şey aramızda da" deyip sustum. sabırsızlanır bir şekilde "kızım yormadan söyle işte" dedi. "şöyle ki, bu sabah ona devam etmek isteyeceğimi söyleyecektim." "şaka." deyip öylece kalakaldı. "o da lafı ağzıma bir güzel tıkadı." deyip kafamı ondan çevirdim. yumuşak bir ses tonuyla "nisa, ne değişti ki?" dedi. ayağa kalkıp kendime sinirlenerek saçlarımı arkaya doğru attım. "hiçbir şey!" dedim. biraz odanın içinde karşıdan karşıya yürüdükten sonra "tüm gece sadece ağladım. bir adamın hayatını mahvettim diye ağladım. kedilerimi boşladım diye ağladım. bir yılımıza ağladım. yemek yememiş olmasına ağladım. sadece ağladım. kendime lanet edip durdum. hata mı yaptım, daha fazla yapıcı olabilir miydim? durmadan düşündüm durmadan sorguladım durmadan ağladım."