Katil kim?

9 2 0
                                    

"Herkes yaşattıklarını yaşar derler, biz ne yaşattık? Ne hak ettik..?"

"Kadının kim olduğunu öğrenmemiz lazım. Sadece okulda olanlar buraya düştüyse o zaman kadında okuldaydı. Ama kim işte. Yüzü kan revan içinde, hiç bir şey belli olmuyor ki! Sadece gözünün mavi olduğunu gördüm o kadar!" Ulaş volta atarak kurduğu cümlenin ardından masaya oturmuştu.

"Boyu da o kadar uzun değildi. Benden kısaydı mesela. O yüzden on birinci sınıf ya da on ikinci sınıf olduğunu düşünmüyorum. Hocalardan mavi gözlü ve benden kısa üç,dört tane var. dokuzuncu ve onuncu sınıflarda mavi gözlü benden kısa bir sürü öğrenci vardır. Onları bulmak için Özkan hocanın odasına gidip öğrenci kayıtlarına bakmamız lazım. Tabii duruyorsa." kurduğum cümleden sonra hepsi bana sanki saçma bir şey söylemişim gibi bakmıştı,

"Ne? Fikir sunuyorum." ayağa kalktım, "Bu arada, açlıktan gebereceğim. Kantinde bir şeyler kalmış mıdır?"

"Bu durumdayken düşündüğün şey yemek olamaz değil mi Derin?" Zehra bana kaşlarını kaldırarak baktığında derin bir nefes aldım,

"Benim midem, tüm vücudum. Benim midem, büyüktür her şey. Yemek kırmızı çizgimdir.."

"Adel haklı, ben şahsen baya acıktım. Kim bilir ne zamandır buradayız. Ben gidiyorum. Gelen var mı?" Didem ayağa kalkarken ben de kalktım.

Sude arkasındaki duvara yaslanırken "Dönerken Özkan hocanın odasına da bakıverin bari." dedi,

"Bakarız, gelen yok galiba. Hadi Derin." kapıyı açtık, tam yürüyecektik ki o kadını merdivenlerde gördük. Sorun şu ki, merdivenler sınıfın önündeydi. Bu yüzden kadın ile direk yüz yüze gelmiştik. Ani bir refleks ile Didem'i kolundan tutup sınıfa geri soktum ve kapıyı kapattım.

"Sıra, dolap, sandalye.. Ne varsa getirin hadi!" hepsi birden ayağa kaltı,
"NE BAKIYORSUNUZ ÖYLE HADİ! KADIN KAPIDA!" bağırmam ile beraber hepsi önlerinde ne varsa kapıya doğru ittirdi. Kapının önünde baya şey vardı. Ama kadın kapıyı açtı. Ah aptal kafam, kapı dışarı doğru açılıyor!

"Silahı ver." Emir çantadan aldığı bir silahı bana attı. Havada yakadım. Kapıya doğrulttum. İçinde mermi olmadığını fark edince,

"Lan aptal! Silahı veriyorsun, mermi yok! Mermi ver bana." Emir çantanın içinden mermi attı. Silaha taktığım gibi nişan aldım.

"Y-Yaklaşma!" Sude'nin sesi bir kedi gibi çok az çıkmıştı.
"Çok etkisi oldu gerçekten." Çağdaş Sude'yi arkasına aldı.

"Güzel ablam, bizi bi sal!" kadın sıralararı yedi!
"Töbe bismillah, abla ne yapıyorsun sen ya?" kadın kafasını bana döndürdü.

Ağızında kalan tahta parçaları, kanlı suratı, okyanuz mavisi parlayan gözleri... Bir dakika, boynunda bir yara izi vardı.

Düşünürken kadın üstüme atlamıştı bile. Ben kadın ile can çekişirken diğerleri oradan oraya deli danalar gibi koşuşturuyordu. Ulaş ve Arda kadının kollarından tutup üstümden kaldırmaya çalıştı ama kadın ikisinden de güçlüydü. Onları bi kenara fırlattı ve yine bana döndü.

"Senin benimle derdin ne?" dedikten sonra suratına bir yumruk yapıştırdım ve üstüne çıktım. Kadını yumruk manyağı yaparken Sude'nin çığlıkları kulağıma erişti.

"KAPA ÇENENİ!" bağırdıktan sonra kadına döndüm,
"Nerede kalmıştık bebeğim?" vurmaya devam ettim. Kadın kollarımı tutunca sesli bir şekilde yutkundum. Kadın beni fırlattı.

Ben silahı kaptım ve ona doğrulttum. Ama kadın bana değil, Sude'ye doğru ilerleyince ne olduğunu şaşırdım.

Sude'nin önünde duran Çağdaş, kadınla biraz bakıştı. Kadın elini kaldırıp Çağdaş'ın saçında gezdirdi. Parmaklarını Çağdaş'ın suratında gezdirdi.

KOMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin