"Söylenecek söz kalmadı.""Didem!" Didem yere düşerken tuttum ve yere çöktüm.
"Didem! Aç gözlerini Didem! Ne oldu burada!?" diğerlerine baktım,
"Sanırım maske takmadı. Çıkan gaz etkilemiş olmalı." Zehra yanıma çöktü.
"Umarım zehirlenmemiştir." demesiyle beraber gözlerimi Zehra'ya çevirdim,
"N-ne zehirlenmesinden bahsediyorsun?" elini omuzuma koydu,
"Ben sıvıyı hazırlarken herkese 'maske takın' dedim. Büyük bir ihtimal takmadı. Duymamış olabilir. Ya da 'en fazla ne olabilir ki?' diye düşünmüş olabilir. Ama takmadığı kesin. Çıkan gazların içinde bulunan zararlı ya da yararlı elementleri bilmiyorum..."
Aklıma olabilecek senaryoları getirdim, 'Didem'siz bir hayat nasıl geçer?' dedim kendime, geçmezmiş."Didem... Aç gözlerini hadi. Uyan hadi. Hadi uyan. Didem..." ellerimle sarsıyordum onu. Arda yanıma geldi,
"Didem? Kızım hadi kalk ya. Hadi lütfen..."
"Bu kadar insanı bekletiyorsun ya Didem. (...) Didem? Sen buna hep gülerdin. Hadi kalk. Hadi kurbanın olayım kalk Didem hadi!" Ulaş yanımıza çöktü.
Bir elim sol bileğinde duruyordu. Parmaklarıma ulaşan nabzı kesildiğinde Didem'e baktım.
"DİDEM! HAYIR! HAYIR! HAYIR! YAPMA BUNU HAYIR!" onu yere yatırdım ve kalp masajı yapmaya başladım,"Didem hadi! GERİ GEL LÜTFEN!"
***
Yaklaşık on beş dakikalık bir kalp masajından sonra nabzına baktım tekrar..."Adel? D-döndü mü..?" Arda'nın gözü kapalıydı. Sol kolunu aldım ve bileğini tuttum. Hissettiğim nabızla ayağa kalktım. Hemen gittim ve Ulaş ve Arda'ya sarıldım.
"Döndü! Döndü!"
"Şükürler olsun Allah'ım!" gözlerimden akan sayısızca gözyaşını yok saydım,"Ulaş, Didem'i yerden alsana. Yatmasın yerde. Hemen hasta oluyor, soğuk kapmasın şimdi uğraşamam onunla." Ulaş güldü ve Didem'i kucağına alıp masaya bıraktı. Ardından ne olur ne olmaz diye maskesini taktı. Gözüm Çağdaş'a takıldı. Didem'e nefret dolu bakıyordu. Bu çocuğun derdi ne? Neden öyle bakıyor?
"Bunu unutamayacağım sanırım. Hatta sanırım değil unutamayacağım kesin..." yere çöktüm,
"Bunu da atlattık ya.. Zehra yaptığın formülün durumu nasıl? Ne zaman hazır olur? Ben bu kadını en kısa sürede gebertmek istiyorum çünkü. Onun yüzünden çektiğimiz şeylere bak." Emir, Didem'in ayak ucuna oturdu.
"Sanırım az kaldı. Yani öyle düşünüyorum. Bilim insanı olmadığım için kesin bir şey söyleyemem size çocuklar."
Yaşadığımız şeyler normal insanların kaldırabileceği şeyler değildi. Hoş, buraya nasıl geldik onu da bilmiyoruz ama. Sadece kendini bilmez sekiz ergenin tekiyiz. Yani yedi. Sude öldükten sonra pek bir şey değişmedi. Ağlayıp günlerce içine kapanacağını düşündüğüm Çağdaş, şu an güle oynaya çıkmayı bekliyordu buradan. Üstelik Sude'yi o öldürmüştü. Kim bilir, eğer o zaman Sude'yi bıçaklamasaydı şu an Sude yanımızdaydı. Zor hareket ediyordu belki ama yanımızdaydı. Çağdaş hakkında bir sürü şüpheye sahibim. Bir kişi sevgilisini neden öldürsün ki? Aynı zamanda Didem'e olan bakışları normal bir bakış değil. Sanki o çalıştı onu öldürmeye. Didem böyle bir durumda ne yapacağını bilir, her duyduğuna, gördüğüne dikkat eden bir kız. Çağdaş'ın Didem'in maskesini çıkarttığı fikri çık aklımdan! Eğer öyleyse Çağdaş'ı ölmekten daha beter ederim.
***
"Sanırım çıkış anahtarımız hazır çocuklar." Heyecanla ayağa kalktım. O sırada Didem öksürmeye başladı. Hemen yanına gittim,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMA
Teen FictionOkulun en gözde öğrencileri bir gün denemede uyuyakalır. Uyandıklarında hala okulda olduklarını fark ederler. Ama aynı değildir.. Her yeri sarmaşıklar kaplamış, camlar kanla boyanmıştı. Buradan kurtulmaları için okuldaki katil kadından kurtulmaları...