Bölüm 11: Yakın

356 8 4
                                    

Atlas'ın Gözünden;

Ölüme hiç bu kadar yaklaşmamıştım, elbette ki hayatım boyunca neredeyse her an ölmek istemiştim. Ama ölmek istemek ve ölmeye karar vermek arasında büyük farklar vardır.

Aynı zamanda bu bir karar bile sayılmazdı, buna ben karar vermemiştim. Eninde sonunda olacak olan buydu, doğru vakit de buydu.

İki gün. Ölümüme iki gün. Kendimi hangi yolla öldürmem gerektiğini bilemiyorum. Sadece tonlarca acıyı sırtımda taşıdıktan sonra ölümüm bedenime bir acı daha eklesin istemiyorum.

Sadece fiziksel değil, ruhen de iyi ölmek istiyorum. Temiz ölmek isterdim, fakat benim temizliğim çalınalı çok olmuştu. Önemli değildi, kirli de ölebilirdim. Sonuçta ölüp gittiğimde cenazemi düzenleyecek biri bile yoktu, temiz bir şekilde ölsem ne olurdu ki?

Mesela, cennete gitmek isterdim. Tanrı'ya her gün günahlarımdan arınmak, iyi bir kul olmak için yalvarmıştım.

Fakat bir kul olarak günahlarımdan arınamadan daha çok günahı ruhuma kalın bir iğneyle işlemişlerdi. Kaderim buydu demek ki, cehennemde doğmak, yaşamak, ölmek ve tekrardan cehenneme gitmek.

Dindar bir insan olduğum söylenebilir, insanların ne dediğini de hep çok düşünmüşümdür. Eğer birkaç ilişkim olduysa da hepsinde kendimden büyük parçaları tırnaklarımla sökerek vermişimdir.

Her zaman benden daha fazlasını isteyen insanlardan hiçbir zaman bir tebessüm bile istemedim. Karşılıksız yaptığım her şeyin karşılığında daha çok canımı yaktılar. Sorun değildi, ben yalancılara alışıktım, onu da atlatırdım, onu da ve şunu da atlatırdım.

Ta ki engellerin üstünden atlayıp dururken bacaklarım kırılana kadar.

Bu Tanrı'nın 'Seni sevmiyorum.' deme şekliydi.

Ölmeyi ben seçmemiştim, Tanrı seçmişti benim için.
Ben gençtim, ve yaşamalıydım. Sanki bir ölüm teşhisi konulmuştu, iki gün sonra ölmek zorundaydım. Tanrı üzerine yemin ederim ki ölmem gerektiğine ben karar vermemiştim. Sanki gökten gelen bir haber gibiydi, bir hafta sonra öleceksin, demişti.

Bunu sen yapacaksın, demeyi unutmadı. Eğer ölmezsem, iki günüm kalmıştı, bunu tekrar tekrar söylüyorum çünkü kabullenemiyorum.

Eğer ölmezsem daha çok acı beni bekliyordu, eğer ölmezsem, bunu ben yapmazsam; başkasının elinden daha acılı ölecekmişim gibiydi.

Buna inanmak istemiyordum, ben tüm yaşamım boyunca ölmek istemiştim fakat ölümüme iki gün kala ölmek istemediğime karar vermiştim.

Ama ölecektim, evet. İki gün sonra. Tam iki gün. Kırk sekiz saat sonra, saniyelerini bilemiyorum...

'Kurtulacağız kurtulacağız kurtulacağız... Atlantis biz kurtulacağız...' diyordu.

Tabii ki de kurtulacaktık. Ne sanıyordu ki?
Ben ölerek bu yaşamdan kurtulacaktım, benim ölümümle o da benden kurtulacaktı.

Tabii ki kurtulacaktık, bu acılar dışında her şeyden kurtulurdum ben.
Çok üzülüyordum dinleyemeyeceğim şarkılara, yıllar önce dinleyip unuttuğum o şarkıyı hatırlamadan ölecektim.

En azından, son kez aşık olmadan ölmeyeceğim dedim. Son kez birini öpmeden ölmeyeceğim.

Bana gözü gibi bakan Yalgın... Ona üzülmeli mi sevinmeli miyim bilmiyorum. Bir ay sürmez unuturdu. Peki ya babam? O sevinirdi.

Yıllar önce sevdiğim ilk aşkım, duymazdı bile. Belki kalbinde bir burukluk hisseder, birkaç dakika sonra geçerdi. Bir dakikalığına aklına düşerim belki, ne yapıyor acaba, diye.

Ezberimden Çıkmayan Şiir BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin