"Yarayı kapatan aşk yaradan da derin."
@yalgininthebuilding
Sikerler, bizlerin de ruhu fahişe!
Görüldü✓@myatlaswefall bir gönderi paylaştı.
@myatlaswefall ;
Kendime yemin ediyorum, seni kendimden kaçırmayacağım. Teşekkür ederim.İlk defa böyle bir post paylaşıyordu, genelde kendi yazdığı şeyler uzun soluklu satırlardan oluşurdu. Karmaşık cümleleri, zihnini okur gibi acıları kapsıyordu çoğu yazısı.
Ona olan hassasiyetimi aşk ile nitelendirmeli miydim? Hiç aşkı tatmamıştım, yanı sıra bu duyguları, bu kadar ağır şekilde kalbimin içlerinde hissetmemiştim.
Bu cümleleri kendi üstüme alınmalı mıydım ki? Yoksa tekrardan kafamdaki hayallerin yoldan çıkmasına izin verip onun beni sevebileceğini mi düşünüyordu? Hadi ama Yalgın! O senin adını bile bilmiyor ki...
Postla birkaç dakika bakışıp derin derin düşünüp iç çektikten sonra postu beğenip ona mesaj atmaya gittim, cevap verir miydi bilmiyordum ama şansımı denemek tek çaremdi.
@yalgininthebuilding
Adımı biliyor musun?@myatlaswefall
Yalgın?@yalgininthebuilding
Doğru bildin! Harikasın :)@myatlaswefall yazıyor...
ağlamak istememe neden oluyorsu|
ağlamak istememe nede|
ağ|@myatlaswefall
Teşekkür ederim@yalgininthebuilding
Rica ederim, seninle konuşmak istiyorum.@myatlaswefall
vaktim var@yalgininthebuilding
yarım saat icinde okulun yanindaki parka gelebilir misin@myatlaswefall
sanırım evet@yalgininthebuilding
bekliyor olacağım
Görüldü✓Heyecanla üstüme giyecek bir şeyler aradım, ne giymeliydim? Altıma dizleri yırtık siyah bir kot, üstüne bol beyaz bir tişört ve siyah bir kot ceket giydim. Kahverengi, kıvırcık ve saçma şekilde kabarık saçlarımı ellerimle yukarı kaldırmaya çalıştım ama başarılı olamadım. O sırada onun güzel parlak saçları gözlerimde canlandı.
Kendimi toparlayıp üstüme biraz parfüm sıktım, saatimi koluma geçirip telefonumla beraber evden apar topar çıktım.
Okul çıkışında gördüğüm üzere onun evi çok yakındı, tenefüsün bitmesine tam üç dakika kala sınıfa çıkıp tam saatinde sınıfına girmesinden de dakik olduğunu ve oraya tam saatinde varacağını tahmin ettiğimden parka ondan erken varmak için koşarak gitmeliydim.
Gözümü tırmalayan özellikleri vardı. Mesela benle beraber okula ve sınıfına tam saatinde girmesi, benim beklediğim durağın karşısındaki evde oturması gibi belli etkenler. Onu özellikle izlemesem bile hakkında birçok şey öğrenmiştim.
Eğer otobüs beklersem geç kalırdım ve bunu asla göze alamazdım. Okulun çevresi güvenli değildi ve onu yalnız bırakmamalıydım. Pantolonumun cebinde hazır duran kulaklığımı telefonuma takıp evden çıktım ve hızla parka yol aldım.
Onbeş dakika içinde oradaydım ve attığım mesajın saatine bakılırsa beş dakika içinde burada olacaktı. Tam vaktinde değilse, daha erken gelme ihtimali vardı, o yüzden duruşumu dikkatlice düzelttim ve birkaç kere öksürerek sesimi sağlamlaştırdım.
O anda küçücük, çoğu kişinin somurttuğunu düşüneceği kadar küçük, ama benim çok kolay yakaladığım tatlı tebessümüyle bana yaklaşıyordu.
Saçları dağılmış ve biraz cansız görünüyordu. Gözaltıları derinleşmiş ve koyulaşmıştı, duruşu gittikçe daha da düşmüş bakışları solgunlaşmıştı. Rengini atan kuru dudağının yanındaki yarığı görmezden gelememiştim.
"Tanrım sen iyi misin Atlantis?" diyerek oturduğum banktan atik bir şekilde kalktım. Ellerimi iki yanına koyup endişeyle yüzüne baktım.
Saniyesinde korkuyla geri çekildi, bense pişmanlıkla ellerimi geri çekip,
"Tanrım! Çok özür dilerim!" diye endişeyle geriye birkaç adım attım."Sorun değil." dedi ve kısa, küçük adımlarla yavaşça banka oturdu, bense onun aksine hızlıca bankın diğer ucuna yerleştim.
Sesi kısık ama naifti, her hali gibi.
"Sana bir şey sormak istiyorum, tamamen iyi olduğunu bilmek için." dedim aniden. Sonrasında elimi yüzümün önünde çabucak sallayıp,"Yani rahatsız olmayacaksan!" diye düzelttim konuşmamı. Onun yanında ne diyeceğimi şaşırıyor, napacağımı bilemiyordum.
"Sorabilirsin tabii ki." dedi sakince. Sesindeki sakinlik ve şevkat içimi okşamıştı. Keşke sesini her saniye duyabilseydim, diye düşündüm.
Bu fikirler onları kontrol etmeme izin vermeden zihnimden bir jilet gibi hızlıca, derin bir iz bırakarak geçiyordu.Tanrım izin ver sesini ömrümün sonuna kadar duyabileyim. Onun canını alma sakın.
Tabii, tanrının işine karışırsan o da senin işine karışırmış.
Bilemedim.
Hiç bilemedim.
"Sen... kendine zarar mı veriyorsun?"
"Niye herkes bunu soruyor?"
"Çünkü şiirlerin ve yazıların öyle gösteriyor."
Sus. Yalgın, sus. Biraz da sen sus."Hayır, ben iyiyim."
Ona inanmadım, kollarından tutup bileklerine bakmak, buseler kondurmak istedim. Yalvarıp onu durdurmak, yaşatmak istedim. Sanırım o ölüyordu.
Birisinin öldüğünü bile bile sırt çeviremezdim, hele ki ona..."Sen," dedim sakince.
Düşüncelerim içinde nefes alamadım, soracak olduğum soru boğazıma sarıldı ve beni öldürmeye çalıştı.
"Sen gerçekten ölüyor musun?"
"Evet Yalgın. Ben ölüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezberimden Çıkmayan Şiir BxB
Genç Kurgu"Sikerler, bizlerin de ruhu fahişe!" +18 sahneler olacaktır.