chapter 10: more than enough, you're beautiful

77 12 0
                                    

Ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalışan tek kişi Jeongin oluyordu dakikalardır. Fakat o da en sonunda başarısızlığını kabul edip daha fazla devam ettiremeyeceğini anlamıştı. Ben ise ne kadar ortamın farkında olursam olayım onun gibi davranamıyordum. Bilmediğim bir konuda, hiçbir şekilde olmasına olanak vermediğim bir şeyde ne yapabilirim ki en fazla?

"Hyung biz artık dinlensek iyi olacak sanırım. Artık zaten bol bol birlikte vakit geçireceğiz."

Sanki girdiğim transtan çıkamamışçasına Jeongin'e baktığımda düşüncelerimi bir kenarda bırakmam gerektiğini fark edebilmiştim sonunda. Başımla onaylayarak ayaklandığımda yanımdaki beden de benim hareketlerimi birebir kopyalamıştı.

"Tabii ki, yeriniz hazır zaten. direkt gidip yatabilirsiniz. Güzelce dinlenin, bir şeye ihtiyacınız olursa söyleyin lütfen."

"Teşekkür ederiz Seungmin. Siz uyumayacaksınız sanırım, eğlenin baş başa."

Sanki bir kaosu beklermişçesine gülümserken Jeongin'in kolunu çekiştirmesi ile odağını değiştirdiğini görebiliyordum Hyunjin'in. Haliyle ortaya bir bomba bırakmış ve içinden çıkmayı kolaylıkla başarmıştı.

Kapanan kapıyla yalnızca ikimiz kaldığımızda endişem yüzüme vurmaya başlamıştı. Başımı yanımda dikilen bedene çevirdiğimde hiçbir anlam veremediğim gözlerle bana baktığını gördüm. Ne düşünüyordu, ne kurguluyordu, neden böyle bakıyordu? Hepsi cevabını alamadığım şeylerdi.

"Öyle bakma lütfen."

Bakışlarını anında çekmiş ve biraz ilerideki çitlere adımlarını yönlendirmişti. Minik adımlarla peşinden giderken olayı kavramaya çalışıyordum. Ne kadar düşünürsem düşüneyim, böyle bir şeyin ihtimali bile yoktu.

Aynı onun yaptığı gibi kalçamı çitlere yaslamıştım. O gökyüzünde gözlerini dolaştırırken ben, arada ona baktığım kaçamak gözlerimle çimenleri izliyordum. Onun konuşmasını istiyordum. Bir kelime, bir cümle söylemesini ama hayır. Konuşmuyordu. Benden bir açıklamamı bekliyordu? Ne düşündüğünü bilmiyordum bile. İstediği bir açıklamaysa açıklayacak bir şeyim dahi yoktu.

"Ruh eşi olduğumuzu söylüyorsun ama hakkında hiçbir şey bilmiyorum Seungmin. Biz gerçekten ruh eşleri miyiz?"

Ya ben? Senin hakkında ne kadar şey biliyorum ki? Hayır yani gerçekten yeterince çabalamıyor muydum? Chan'a ulaşmaya çalıştığımdan beri öylece duraklıyor muydum bulunduğum yerde? İlerleme kaydetmek isterken her defasında elime yüzüme bulaştırıyordum belki de. Sanki ona bir adım yaklaştığımı hissetmişken her defasında bir adım geriliyor gibiydim.

"Bana kimse aşık olamaz Chan. Olmazlar."

"Sence de bu konuda yanılmıyor musun?"

"Yanıldığımı düşünmüyorum."

İç çekmişti. Bakışlarını üzerimde hissettiğimde kafamı kaldırıp ona baktım. Eğer aklındakileri söyleseydi, neler düşündüğünü bilebilseydim belki de birçok seye açıklık getirecektik. Fakat bunu yapmıyordu, yapmak istemiyordu.

"Birlikte alışverişe gittiğimiz gün, ne kadar gözün senin üzerinde olduğundan haberin var mıydı?"

Hayır, insanlara bakmayı uzun zaman önce bırakmıştım. Çünkü herkesin bana hangi gözlerle baktığını bilirken onlarla yüz yüze gelmek sadece bana geçmişi hatırlatacaktı. O bakışlara maruz kalmak yeterince zor olmuşken şimdi yeniden o duyguların gün yüzüne çıkmasından korkuyordum.

"O gün, gittiğimiz her mekanda sana bakmayan tek bir insan dahi olmadı Seungmin. Farkında olduğunu düşünüyordum fakat anlaşılan yanılmışım. Neden herkes sana bakıyordu biliyor musun?"

my ghost || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin