chapter 1: meeting

190 23 3
                                    

Sabah olduğunu büyük çanın sesini duymamla anlamıştım. Kafamı önümdeki kitaplardan kaldırdım ve ellerimi başımın üstünde birbirine kenetleyerek hafifçe vücudumu esnettim. Bugün de sabahlamıştım.

Masanın üzerinde duran boş bardağı da elime alarak mutfağa girdim. Alt dolaptaki sürahiyi su içmek adına aldığımda içerisindeki suyun bittiğini görünce iç çektim. Kitaplara fazla kafa yorduğumdan dikkat etmemiş olmalıydım.

Sabah saatlerinin serin olacağını düşündüğümden odama girip bir şal aldım. Her ne kadar öğle vakitleri yazın yavaş yavaş geldiğini hissettirse de sabah vakitleri buna izin vermiyordu.

Mutfakta bıraktığım sürahiyi de alarak evden çıktım ve mesafesi oldukça kısa olan ormana girdim. İç kısımlarına girmeye gerek kalmadan hemen girişinde bulunan berrak gölde durdum. Gölün yanına eğilerek suyu doldurmadan önce kendi yansımama baktım.

"Hiç değişmiyorsun Seungmin."

Hafif bir tebessüm ettim tanıdığım ses ile ve başımı ona çevirdim.

"Ben de öyle düşünüyorum."

Bakışları gözlerimden yavaşça doldurduğum sürahiye indi. Sanırsam yine azarlanacaktım bir tanecik arkadaşım tarafından.

"Seungmin, sana daha fazla su içmeni söylediğimi hatırlıyorum?"

"Ve ben de buna uymakta zorluk çekeceğimi söylemiştim Felix."

Kafasını iki yana sallayıp beni hala onaylamadığını belli etti. Benim de olduğum gibi bulunduğu yere eğildi ve berrak göldeki balıkları izlemeye başladı.

"Anneme görünmelisin. Bağışıklık sisteminin o günkü gibi zayıflamasından korkuyorum."

"Annen oldukça meşgul, bir de bana bakmasını isteyemem kadından."

Diyeceğim şeyi tahmin etmiş olmalıydı ki büyük bir tebessüm etti. Aklında bir şeyler olduğuna adım kadar eminim. Ve düşündüğü şey muhtemelen benim yapmak istemeyeceğim şeylerdi.

"Hmm, öyleyse anlaşma yapalım."

"Ben de bunu bekliyordum. Neymiş bu anlaşma?"

"Benimle bir yere geleceksin fakat ortasında gitmek falan yok. Ben ne zaman gidelim dersem o zaman gideceğiz."

Pekala, pek de beklediğim gibi değilmiş anlaşılan. Yanılmış olmalıydım. Muhtemelen araştırması için birkaç şey toplamak için beni de ormanın içine sürükleyecekti. Üstüne orada hazırladığı minik ağaç evde birlikte kalmamızı isteyecek olmalıydı.

"Olur, kabul ediyorum."

"Yes! Ah, yani seni bu öğlen almaya gelirim!"

Konuşmama fırsat bırakmadan hemen ayaklanıp koşarak ormandan çıkmıştı. Bu öğlen... Kitaplara bakmaya devam etmek istiyordum fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Kabul etmiştim ne de olsa. Gece hiç uyumamış olduğumdan kalan birkaç saati uyuyarak değerlendirsem iyi olurdu. Böylece dışarıdan yorgun görünmezdim.

Doldurduğum sürahi ile ayaklandım. Ormandan çıkarak önce minik bahçeme girmiştim. Sürahiyi oradaki yuvarlak masaya bırakmış su varilinin üzerindeki küçük kovayı almıştım elime. Varilin kapağını açarak elimdeki minik kovayı doldurdum.

Etrafı saran çiçeklere basmamaya büyük özen göstererek yavaşça sulamaya başladım. Çiçekleri çok severdim. Onlar benim için bu evin önemli bir parçasıydı. Kendim su içmeyi unutsam bile onları sulamayı asla unutmuyor, hiçbir şekilde üşenmiyordum.

my ghost || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin